Savaş'ta taraf olmak istemeyen Türkiye'nin denge oyunu
İkinci Dünya Savaşı'nda tarafsız kalmak için çok çaba sarf edilen dönemde, savaşın her iki tarafının da Yahudi mültecilere karşı bir tutum ortaya koyması, Türkiye'yi eli kolu bağlı bir pozisyona getirmiştir.
Struma Türk karasularına girdiğinde, birçok devlet bu konudaki baskısını hissettirmeye başladı. Yahudi cemaati tarafından, karantinada tutulanlara yardımlar yapılıyordu. İstanbul'un son derece soğuk geçtiği söylenen 1942 kışında, gemidekilerin haftalarca ahırdan bozma kamaralarda kalması, yaşanan sağlık sorunlarına rağmen karaya çıkamaması tarihe ayıp olarak geçmiş bir durumdur.
Yahudi cemaati finansmanı ile, yolculara yardım
Yolculara Kızılay tarafından yiyecek ve içecek yardımı Struma'nın İstanbul'a demir attığı süre zarfında yaşananlar birkaç kitapta derlenmiştir. Uluslar arası baskılar neticesinde hareket edemeyen, umudu her geçen gün tükenen Struma'nın ayrılmasına izin verilmese de, yolculara bazı yardım kuruluşları tarafından düzenli olarak yardım edildiği söylenmektedir. Yazar Cengiz Özakıncı'ya göre her gün gemiye 300 kilo ekmek, 100 kilo galeta, 100 kilo tuzlu uskumru balığı, 50 tane limon, 10 sandık portakal, 50 kilo şeker, 100 kilo havuç, 50 kilo helva, 1600 adet yumurta, 250 kilo patates, 3 kilo tuz, 50 kilo hurma, 50 kilo incir, 50 kilo salam, 10 şişe kanyak, 2 kilo ıhlamur, 200 paket sigara, 50 kilo fındık ve 50 kilo beyaz peynir veriliyordu.
Struma'dan İstanbul'a çıkmayı başaran birkaç 'şanslı' kişi
Standard Oil Company of New York isimli ABD petrol firmasının Romanya müdürü olan Martin Segal ve ailesi, bunun dışında da kanama geçiren hamile bir kadın Struma'dan ayrılabilmiştir. Martin Segal'in kabul edilmesi, ABD'nin girişimleri ile olmuştu. Aynı zamanda Vehbi Koç da Segal ailesinin Struma'dan ayrılabilmesi için girişimlerde bulundu.
Struma'dan kurtulmak için denize atlayıp kaçmayı deneyenler de vardı. Bir genç kaçarken yakalandı ve tekrar bindirildi. O esnada gömleğini satıp, ailesine bir kart gönderdiği de bazı kaynaklarda geçmektedir.
Çabalar sonuçsuz kaldı
Gemi Sarayburnu'ndan Karadeniz'e doğru çekilirken, yolcuların son bir umut olarak çarşaflara 'Yaşasın Türkiye, kurtarın bizi' yazdığı, sloganlar attığı bazı kaynaklarda geçmektedir. Ancak Türkiye, baskıların altında kaldı ve yüzlerce masum insanı, sonu az çok belli olan karanlık bir sona doğru gönderdi.