Ülkemizde Daha Çok "Siddhartha" Adlı Başyapıtı ile Tanınan Nobel Ödüllü Hermann Hesse'nin İnsan Yaşamını İrdeleyen 16 Kitabı

Doğu mistisizmini yücelten ve 'başyapıtım' dediği Siddhartha adlı kitabıyla son yıllarda ülkemizdeki okunma oranı gittikçe artan, 1946 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Alman yazar Hermann Hesse'nın 16 kitabını sizler için derledik. Bu kitapları okuduğunuzda insan yaşamı üzerine daha çok düşüneceksiniz.

Not: Kitaplara ait tanıtım yazıları tanıtım bültenlerinden alınmıştır.

1. Siddhartha (1922)

'Genel olarak herkesçe kabullenilmiş Buddha imgesini aşan bir Buddha yaratmak, daha önce eşine rastlanmamış, büyük bir başarıdır. Siddhartha, benim gözümde, Kutsal Kitap'tan kat kat üstün bir ilaçtır...' 20. yüzyılın en büyük romancılarından Henry Miller'a bu sözleri söyleten Siddhartha, 1946 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Alman yazar Hermann Hesse'nin baş­yapıtıdır. I. Dünya Savaşı'nı izleyen yıllarda insanları yaşamlarını yeniden kurmaya çağıran, Doğu gizemciliğini yücelten Siddhartha, kuşaklar boyunca nerdeyse bir 'kutsal kitap' gibi okunmuştur. Siddhartha'da Buddha'nın yaşamının ilk yıllarını şiirsel bir üslupla anlatan Hesse, insanın öz benliğini bularak uygarlığın yerleşik biçimlerinden kurtulmaya çalışmasını işler. 'Bu kitapta,' der, 'tüm dinlerde, insanların benimsediği tüm inanış biçimlerinde ortak olan yanı, tüm ulusal ayrımları aşan, tüm ırkların, tüm bireylerin benimseyebileceği şeyi yakalamaya çalıştım.'

2. Ağaçlar (1952)

Üzgün olduğumuzda ve hayata katlanamadığımızda bir ağaç şöyle konuşabilir bizimle: Sus! Bak bana! Yaşamak kolay değil, yaşamak zor değil. Bunlar çocuksu düşünceler. Bırak konuşsun içindeki Tanrı, o zaman susacaklar. Yolun seni anandan ve yurdundan uzaklaştırdığı için endişelisin. Ama attığın her adım, her yeni gün seni anana yaklaştırır. Orası ya da şurası değildir yurdun. Yurt ya içindedir ya da hiçbir yerde.

Böyle uğuldar ağaç, çocuksu düşüncelerimizden ürktüğümüz akşam vakitlerinde. [...] Ağaçları dinlemeyi öğrenen, ağaç olmayı arzulamaz artık. Kendisi dışında başka bir şey olmayı arzulamaz. Yurt budur. Mutluluk budur.

3. Boncuk Oyunu (1943)

Hesse, 1943 yılında, tüm dünyanın savaş cehennemini yaşadığı sırada yazdığı Boncuk Oyunu'nda, Doğu ve Batı felsefelerinin kusursuz bir bileşiminden oluşan yeni ve ütopik bir dünya düzeni sunar okura. Sanat ve bilimde disiplinlerarası bir uyum üzerine kurulu, Hesse'nin düş ve düşün gücünün ürünü fütüristik bir oyun olan Boncuk Oyunu, bu yeni düzenin simgesidir. Bu kitabı 'Doğu seyyahlarına', Batı'nın toplumsal dayatmalarına karşı Doğu'nun bireysel özgürlüğünü yüceltenlere, toplumsal ahlakın bireyin iç ahlakını yok ettiğine inananlara adar Hesse; yeni dünya düzenini bireysellik üzerine temellendirir: 'Tanrı senin içindedir, kavramlarda ve kitaplarda değil. Gerçek yaşanır, öğretilmez.' Hesse'nin Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmasında büyük payı olan bir başyapıt Boncuk Oyunu. Thomas Mann'a göre: 'Örselenmiş zamanımızın bizlere sunduğu az sayıda gözü pek ve özgün tasarıdan biri...'

4. Bozkırkurdu (1927)

Uçarı bir yaşam insanı olmaya kalkışan katıksız bir düşün insanının, bu ikilemin gelgitleriyle oradan oraya savrulan yalnız bir ruhun, Bozkırkurdu'nun hikayesi. Aydın geçinenlerin, bildikleriyle büyüklenenlerin, bilmediklerini küçümseyenlerin, bunu yaparken -bilinçli ya da bilinçsiz- yaşamı kaçıranların yüzüne inen bir tokat.

'Bozkırkurdu'nun, deneysel cesaret anlamında Ulysses'ten aşağı kalmayan bir yapıt olduğunu söylemeye gerek var mı? Bozkırkurdu, okumanın ne demek olduğunu uzun zamandır ilk kez hatırlattı bana.'

-Thomas Mann-

5. Çarklar Arasında (1906)

Hermann Hesse'nin kendi yaşam öyküsüyle de paralellikler taşıyan Çarklar Arasında'nın kahramanı Hans Giebenrath, Almanya'nın küçük bir kasabasında yaşamaktadır. İçe dönük ama çok yetenekli bir genç olan Hans, devletin açtığı yatılı okul sınavına kasabadan gösterilebilecek tek adaydır. Sınavda başarılı olmasının ardından Hans'ı sıkı çalışma günleri bekler. Tek hedefi, başarılı olmak, küçük düşmemek, ailesini ve çevresindekileri hayal kırıklığına uğratmamaktır. Oysa okulda tanıştığı Hermann, yaşamını ders çalışma üzerine kurmayan birisidir; Hans'ın bütün planlarını, yaşam felsefesini değiştirir. Yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından Hermann Hesse'nin, yaşadığı yüzyılın ilk yarısında geçerli eğitim sistemini eleştirdiği 'Çarklar Arasında', insanın, doğanın yarattığı haliyle hiçbir düzenin hüküm sürmediği bir cangıla benzediği düşüncesinden yola çıkıyor, okullarda verilen eğitimin gençleri toplumun yararlı bir üyesi yapma ve bireye hiçbir özgürlük alanı tanımama çabasını eleştirirken doğal insanın belli sınırlar içinde zorla tutulmaya çalışmasına karşı çıkıyor. Hesse'nin insancıl ve barışsever felsefesi, tüm yapıtlarında olduğu gibi 'Çarklar Arasında'da ön sırada yer alıyor.

6. Demian (1919)

On yaşındaki Latince öğrencisi Emil Sinclair, güvenceli aile ortamının dışında sert ve acımasız bir dünya olduğunu erken fark eder. Kendini bulma yolundaki delikanlı, din ve ahlak gibi artık inanamadığı kalıplarla birlikte baba evinden de kopar. Küçük yalanlar ve hırsızlıklarla beslenen yaşamında, sağlam çocuk dünyasının çöktüğünü görür. Onu bu acılardan kurtaracak olan kişi, okula yeni gelen bir başka öğrenci: Max Demian'dır. Demian, Sinclair'in yaşamını yönlendiren, etkileyen baş karakter olur. Tanıştığı ve tanıdığı insanlar, Sinclair'in kendini ve benliğini bulma yolunda birer kilometre taşıdır. Hermann Hesse'nin öteki romanlarından ayrılan bir yanı var Demian'ın: Bir gençlik ve öğrencilik romanı olan Demian, yazarın o dönemdeki korkularını ve sorunlarını tümüyle yansıtıyor. Hesse'nin meslek sorunlarının yanına kişisel sorunları da katılıyor: Babasının ölümü, en küçük oğlu Martin'in tehlikeli bir hastalığa yakalanması ve karısının, onu hastanelerde tedavi görmeye zorlayan ve gitgide ciddileşen ruhsal bozukluğu. Hesse'nin acılarla yoğrulan bu dönemi hayatında büyük değişimlere yol açtı. Ruhsal çöküntüsüyle, ancak doktor yardımıyla baş edebildi. Bu sorunlu dönemin meyvesi ise Demian oldu. Birkaç ay içinde bitirdiği romanını Emil Sinclair adı altında yayınevine yolladı, ancak İsviçreli bu genç, ama hasta yazarı desteklediğini söyledi. Gerçek kimliğini kitabın daha sonraki baskılarında açıkladı.

7. Doğu Yolculuğu (1932)

'Doğu'ya yolculuk ediyorduk, ama Ortaçağ'a, ya da Altın Çağ'a da yolculuk ediyorduk. İtalya'dan, İsviçre'den geçiyorduk, ama bazen de geceyi onuncu yüzyılda geçiriyor, atalarımıza, ya da perilere konuk oluyorduk. Tek başına kaldığım zamanlarda kendi geçmişimden mekanlarla ve insanlarla sık sık karşılaştım, eski nişanlımla Ren'in yukarılarındaki orman kenarında dolaştım. Sonra herhangi bir vadide grubuma yeniden katıldığımda, Cemiyet şarkılarını dinleyip liderler çadırının karşısına kamp kurduğumda anlıyordum ki çocukluğuma yaptığım gezinti, ya da Sanço'yla at binmem de bu yolculuğun bir parçasıydı; çünkü bizim tek hedefimiz Doğu'ya varmak değildi, daha doğrusu bizim Doğu'muz salt bir ülke, ya da coğrafi bir yer değil, ruhun yurdu ve gençliğiyle, hem her yerdi hem de hiçbir yer, tüm zamanların yekvücut olmasıydı.'

Hermann Hesse'ın, ilk gençlik yıllarından beri hayranı olduğu Doğu ve Doğu felsefesi, mistisizmi ve hayat görüşü, onun pek çok kitabının temelini oluşturmuştur. 'Doğu Yolculuğu' yalnızca, Hermann Hesse'in değil, Alman dilinin de en güzel, en şiirsel anlatılarından biri.

8. Gertrud (1910)

'Dünyada müzik denen şeyin varlığı, zaman zaman melodilerin insanın ruhuna işleyip tüm benliğinin armonilerin seline kapılması, benim için hep derin bir avuntu kaynağı, yaşamamı bağışlatan bir neden oluşturdu. Müzik gibisi var mıdır! Durup dururken bir melodi gelir aklına, söylemeye başlarsın, sessiz, içinden yalnızca, varlığını melodiyle  doyurursun, melodi tüm güçlerine ve devinimlerine el koyar - ve sende yaşadığı süre içindeki tesadüfi, kötü, kaba, kasvetli ne varsa silip atar, dünyayı da alır kapsamına, zoru kolaylaştırır, donup kalmış nesneleri kanatlandırır.'

Hermann Hesse'nin usta kaleminden bir müzisyenin portresinin çizildiği, Goethe'nin Genç Werter'in Acıları'ndan yansımalar taşıyan, Doktor Faustus'u yazarken Thomas Mann'a esin kaynağı olan bu kitapta, insana ve yaşama ilişkin pek çok unsurun içinde müzik başköşede. Okurken satırlardan tınılar yükseliyor, sayfalarda notalar uçuşuyor. Hesse bir roman yazmamış, bir ezgi bestelemiş adeta. Kulakların pasını silen eşsiz bir ezgi Gertrud.

9. Hermann Lauscher (1900)

Hesse’nin henüz yirmi yaşında kaleme aldığı Hermann Lauscher (Hermann Lauscher’den Kalan Yazılar ve Şiirler) bir tür “kendini arayış” olarak değerlendirilebilir. Hesse, sonrasında “gençlik günahı” diye nitelediği kitabının ilk baskısına (1900 sonu) yazdığı Ön söz’de Hermann Lauscher’de yer alan metinlerin gizemini şu sözlerle açıklar: “Hermann Lauscher ismi bu kitapla ilk kez kamuoyu önüne çıkıyor. Lauscher’in yabancı bir isimle basılan yazıları, fazla geniş sayılmayacak belli bir okur kitlesince çok iyi bilinmektedir. Ne yazık ki bu dünyadan göçüp gitmiş yazar, sırrını açıklamamı ve ölümünden önce basılmış yazılarını kendisine mal etmemi yasaklamış bulunuyor.”

“Acı kavrayış, kavrayışsızlıktan iyidir ve kim bir kez kendini gözlemleme ve itiraf etmenin tehlikeli yoluna girmişse, beklenmedik ve üzücü de olsa, sonuçlarına katlanmalıdır.”

Yıllar içinde Lauscher’e ne zaman bir göz atayım desem, çıkarıp atmak ya da değiştirmek istediğim pasajlarla karşılaştım, örneğin Günlük’ün başındaki Tolstoy üzerine kaleme alınmış, gençliğe özgü, kibirli, aptalca sözler... Ne var ki gençlik portremde geçmişe dönük tahrifat yapma hakkına sahip olduğumu sanmıyorum...

10. İnaç da Sevgi de Aklın Yolunu İzlemez (1971)

Açıklık ve doğruluk (hakikat), yaklaşık aynı anlama geliyormuş gibi pek sık olarak yan yana söylendiği işitilen sözcüklerdir. Aslında, birbirinden apayrı içerikleri niteler bunlar! Doğrunun açık olduğu seyrek, pek seyrek, açığın doğru olduğu daha da seyrektir. Doğru hemen her zaman karmaşık, karanlık ve çok anlamlıdır; her sözcük özellikle 'açık söz' doğru üzerinde uygulanan bir zorbalıktır. 'Açıklık' her zaman için zorba nitelik taşır, çok yönlü olanı sadeleştirmeye, doğal olanı anlaşılır, hatta akla uygun kılmaya yönelik zorbaca bir girişimdir. Açıklık, özdeyişlerde bir erdemdir; özdeyişlerdeki cümleler sevimlidir, değerlidir, eğiticidir, espri yüklüdür, anlamlıdır; ne var ki, asla bir doğruluğu içermezler, çünkü her özdeyişin tersi de doğrudur.

11. Kaplıcada Bir Konuk (1925)

Bir yolunu bulup ikiliği dile getirmek isterdim; öyle bölümler ve cümleler kaleme almak isterdim ki, melodi ve karşı melodi aynı zamanda kendisini açığa vursun içlerinde, her çeşitliliğin yanı başında birlik, her şakanın yanı başında bir ciddilik sürekli yer alsın. Çünkü beni yaşatacak budur yalnızca, iki kutup arasında dalgalanmadır, dünyanın her iki temel direği arasında gidip gelmelerdir. Dünyanın o mutlu renkliliğine durmadan hayranlıkla işaret etmek, yine durmadan bu renkliliğin temelinde bir birlik ve bütünlüğün yattığını anımsatmak istiyorum. Sürekli olarak şunu göstermek istiyorum ki, güzel ile çirkin, aydınlık ile karanlık, günah ile kutsallık yalnızca bir an için birbirinin karşıtı kimliğiyle açığa vurur kendini, bunun dışında her zaman iç içedirler.'

Hermann Hesse'nin 'Yaşlılık dönemine kadar yazdığım en iyi kitap' diye nitelediği Kaplıcada Bir Konuk, bir hastanın ruhunu inceliyor; Hesse'nin kendi sözcükleriyle, itiraflarından en kişisel, en ciddi olanlarını içeriyor.

12. Knulp (1915)

Tüm yaşamı yollarda geçen ve yine yollarda sona eren bir göçebenin hikayesi Knulp. Canının çektiği yere 'konan', ama çok duramayıp yine 'uçan' bir özgür ruhun kısacık destanı. Hermann Hesse'ye göre, Knulp gibi figürlerin 'kimseye yararı dokunmasa da, yararı dokunan kimilerine oranla çok daha az zararı dokunur. Knulp gibi yetenekli ve hayat dolu insanlar, yaşadıkları çevrede kendilerine yer bulamıyorlarsa, bunda onlar kadar çevreleri de suçludur.'

Hesse, tıpkı Knulp gibi, uzun yürüyüşlere çıkmaktan ve doğayla baş başa kalmaktan hoşlanan biriydi. Bu anlamda onun ruhunun uçarı yanını da simgeleyen kitap, bu öykülere ek olarak, Hesse'nin ölümünden sonra gün ışığına çıkan iki fragmanı da içeriyor. Hesse'nin ilk dönem düzyazıları içinde ışıldayan küçük bir mücevher Knulp.

13. Mektuplar: Hermann Hesse -Thomas Mann (1969)

Mektuplar, XX. yüzyılın Nobel Edebiyat Ödülü sahibi iki yazarının, mahvolan dünya için taşıdıkları kederin karşılığı... 1930’lu ve 1940’lı yıllarda savaşın saçmalığına, diplomatların basiretsizliğine, Nazilerin vahşetine, milliyetçilikten beslenen tecrit ve ötekileştirmeye karşı durdular, Almanya ve Avrupa’nın kaderi için düşündüler ve ürettiler. Akıl almaz bir korkunun hâkim olduğu karanlık zamanlarda hayatta kalmaya çalıştılar, ama asla karamsarlığa teslim olmadılar.

Hermann Hesse ve Thomas Mann’ın mektupları, bu iki edebiyat devi arasındaki büyük dostluk ve etkileşimin yanında dönemin edebiyat, sanat, yayıncılık dünyasına ve politik gelişmelerine de ışık tutuyor.

14. Narziss ve Goldmund (1930)

Çağımızın en çok okunan yazarlarından Hermann Hesse'nin ünlü romanı Narziss ve Goldmund, kişilikleri ve dünya görüşleri çok farklı iki insanın sıra dışı dostluğunu gözler önüne sererken, yaşam, ölüm, sanat, us, aşk, tutku ve cinselliği irdeliyor. Bir yanda manastırın dışındaki dünyaya kapalı, yaşamın yalnızca entelektüel boyutunu önemseyen bilge Narziss, öte yanda manastırın sunduklarıyla yetinmeyen, dünyadaki her zevki tatmak isteyen sanatçı Goldmund; ikisi de kendi yolunda, 'kendini gerçekleştirme' yolunda mükemmele ulaşmaya çabalasa da, mükemmele karşıt yönlerden yaklaşmayı başarabiliyorlar ancak. Karşıtlıkların iki insanı birbirinden koparmadığı, tersine, birbirlerini bütünlemelerini sağladığı bu roman, bundan tam 71 yıl önce yazılmış olmasına ve Ortaçağ'da geçmesine karşın güncelliğini hep koruyacak, bugün olduğu gibi yarın da çağdaş dünyaya önemli mesajlar vermeye devam edecek.

15. Öldürmeyeceksin (1919)

Öldürmeyeceksin, Hermann Hesse'nin yazdığı çok sayıda denemeden yapılmış bir seçkiyi içeriyor; açık, samimi düşünceler ve doğrudan bir dille kaleme alınmış yazılar farklı dönemlerle farklı temaları bir araya getiriyor. Kitap beş bölümden oluşuyor: 'Erken Dönem Düşünceler', 'Birinci Dünya Savaşı'na Dair Siyasi Görüşler', 'Dünya Görüşüne Dair', 'Edebiyat Yazıları', 'Geç Dönem Düşünceler'. Hermann Hesse'nin duru edebiyatını büyük neşeyle ve ilgiyle karşılayan okur için 'Öldürmeyeceksin' başlıklı Seçme Denemeler görüntü bombardımanı ve bilgi kirliliği içinde yaşadığımız çağda düşünceleri sadeleştirmek adına iyi bir adım.

16. Peter Camenzind (1904)

Çarklar Arasında adlı romanında olduğu gibi öz yaşam öyküsü ögelerinin ağır bastığı Peter Camenzind, yazarı Hermann Hesse'yi bir anda üne kavuşturan ilk romanı. İsviçreli bir çiftçinin oğlu olan Peter, gençliğini ücra bir köyde geçirdikten sonra üniversite öğrenimi sırasında edebiyatla ilgilenir. Birlikte yaptıkları bir yolculuk sırasında müzisyen arkadaşı Richard'ın boğularak ölmesi ve kadınlarla olan ilişkilerindeki beceriksizliği onu mutsuzluğa sürükler. Edebiyat alanındaki başarıları ise depresyondan ve alkol bağımlılığından kurtaramaz onu. Sonunda özüne döner. Peter Camenzind'in hoşnutsuzluğu ve arayışı, siyasal koşullara yönelik değil; kısmen yapabileceğinden fazlasını istediği kendine, kısmen de gençlere özgü biçimde eleştirdiği topluma yönelik. Tanımak için fazla fırsat bulamadığı dünya ve insanlık, onun gözünde fazlasıyla doygun, fazlasıyla kendini beğenmiş, fazlasıyla düz ve standart. Peter, onlardan daha özgür, daha hareketli, daha güzel, daha soylu yaşamak istiyor; başından beri kendisiyle dünya arasında uyum olmadığını düşünüyor; oysa o dünyanın kendisini ne kadar çektiğini ve baştan çıkardığını fark etmiyor.

'Bu derin ve ustalıkla yaratılmış öyküyü, içerdiği insanlık için seviyorum. İçindeki bazı şeyler, benim kendi çocukluğumda hissettiğim ve sonra yitirdiğim şeyler... Ve sonra o iki aşk sahnesi: bunları tıpkı benim kendi hayatımda yaşadığım olaylar gibi.'

Siz bu kitaplardan hangilerini okudunuz? Yorumlarda buluşalım...

Bu içerikler de ilginizi çekebilir;

Nefesinizi Kesecek ve Sizi Kendi Dünyasına Çekecek Dünya Çapında En Çok Satan 20 Macera Romanı
Hayatınızda En Az Bir Kere Okumanız Gereken Başyapıt Niteliğinde 50 Kitap
Yaşadığı Acı Dolu Hayatının Son Durağı İntihar Olan Usta Yazar Stefan Zweig'ın 25 Kitabı

Popüler İçerikler

Yeniden Refah Lideri Fatih Erbakan Rakamları Paylaştı: "MHP'yi Geride Bıraktık"
Survivor'dan Elenen Bozok Şok İddialarda Bulunduğu Nagihan Hakkında "Şakşakçı" Dedi!
Bir Dönemin En Parlak İş Fikriydi: İnternet Kafeler Mazi Oluyor!
YORUMLAR
30.05.2020

Güzel paylaşım için teşekkürler bu tarz içerikler artsın.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ