Ülkelerin Merkez Bankaları Hangi Durumlarda Para Basar? Fazla Para Basmanın Sonuçları Nelerdir?

Bütün dünyada küresel bir kriz yaşanmaya devam ederken ve ekonomilerde ardı arkası gelmeyen değer kayıpları yaşanırken akıllarda tek bir soru var; o da merkez bankalarının para basma yetisi! Para basmak her ülkenin kendi merkez bankası tarafından kontrol edilir ve gerekli durumlarda uygulanır. İç ve dış borçları ödemede, ülke ekonomisini geliştirmede basılan para miktarının önemi büyüktür. Peki para basmak bu kadar basitken neden daha fazla para basarak refah seviyesini artırmıyoruz?

Gelin bu soruyu birlikte yanıtlayalım...

Para en temelinde bir değişim aracı olarak kullanılır.

Günümüzün en büyük sorunsallarından olan paranın ilk Lidyalılar tarafından basıldığını bilmeyenimiz yoktur herhalde. Paranın olmadığı dönemde insanlar ihtiyaçlarını takas ile karşılıyordu. Lidyalılar ise 'sikke' olarak adlandırdıkları altın gümüş karışımı bir maden ile bu sisteme alternatif bir çözüm üretti. Dolayısıyla arpa, buğday, tavuk gibi ihtiyaçlar belirli bir değer karşılığında alınıp satılmaya başlandı.

Para basma ülkemizde Merkez Bankası tarafından kontrol edilir.

Para basmak sanılanın aksine herhangi bir maliyeti veya götürüsü olmayan bir durum değildir ve ülkeler kafasına göre para basamaz. Her ülke para birimi kendi merkez bankası tarafından basılır. Ülkemizde de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Türk Lirası basma yetisi olan tek kurumdur; bununla birlikte devlet adına para ihraç etme, faiz gibi para politikalarını yönetme görevleri de Merkez Bankasına aittir.

Peki Merkez Bankası neden para basma yetisini daha fazla kullanmıyor?

Herhalde her çocuk ülkesinin daha fazla para basmasıyla birlikte daha zengin olacağına dair hayaller kurmuştur. Ne yazık ki durum o kadar da basit değil çünkü ülkelerin para basmadan önce belirli bir karşılık göstermesi gerekiyor. Diğer adıyla 'rezerv' olarak da bilinen bu karşılık genellikle altın olmakla birlikte; Merkez Bankasının sahip olduğu tahvil, hisse senedi ve dolar gibi yatırımları kapsıyor.

Dolaşımdaki para emisyonu ifade eder ve belirli bir rezerv karşılığında basılır.

Yani Merkez bankası dolaşıma soktuğu her para (emisyon) için hazineden teminat göstermek zorunda. Örneğin; Merkez Bankası bugün bastığı her 100 lira karşılığında 100 liralık bir karşılık gösterir. Bunun dışında ben 200 lira basayım ama 100 lira rezerv göstereyim gibi bir durum söz konusu bile olmaz. Kısacası para basma konusunda 'ne kadar ekmek, o kadar köfte' mantığı var.

Peki Merkez Bankası fazla para basarsa ne olur?

Merkez Bankasının olası bir fazla yani karşılıksız para basması durumu ekonomi için hiç de iyiye işaret olmaz. Örneğin; 100 liralık rezervimiz varken 200 liralık para basar ve bunu sürdürürsek yapacağımız tek şey halkı fakirleştirerek ekonomiyi zayıflatmak olur. Bu da tarihte pek çok örnekte gördüğümüz gibi yeni bir 'hiperenflasyon' ortaya çıkarır.

Olur da karşılıksız para basılırsa hiperenflasyon kaçınılmaz olur.

1923 Almanya hiperenflasyonu tarihteki en bilinen örneklerdendir. Savaş borçlarını ödemek için karşılıksız para basan Almanya'da günlük enflasyon %23'ü bulmuştu. Ülke para birimi günlük yaklaşık %23 değer kaybı yaşıyor ve ürünler aynı oranda zamlanıyordu. Vatandaşın cebindeki para her geçen gün erirken araba araba paralar sadece 1 ekmek ya da süte karşılık gelecek kadar değersizleşmişti. Ocak ayında fiyatı 250 Mark olan ekmek yıl sonunda 200 milyon Mark'ı görmüştü ve dönemlik enflasyon %29.500'e kadar çıkmıştı.

Almanya'nın hiperenflasyondan kurtulması için istikrarlı bir ekonomik plan uygulaması gerekti.

Almanya; Amerika'nın desteği, istikrarlı bir ekonomik plan, para değişimi ve düzenli üretim ile bu dönemi sağ salim atlattı. Günümüzün de en güçlü ekonomilerinden biri haline geldi. Yani kötü giden bir enflasyon hatta hiperenflasyon sürecine 'Dur!' demek, planlı programlı çalışmalarla gayet de  mümkün.

Risk artışını denetlemek ve para bolluğunun enflasyon yaratmasını önlemek için bu paranın ekonomiyi canlandırmada kullanılması gerekir.

Normal şartlarda para basmak enflasyonist bir baskı yaratsa da, ekonominin küçülerek işsizliğin arttığı kriz ortamında kısa vadede basılan para enflasyon oluşturmaz. Ancak burada basılan parayı kullanma biçiminin şeffaf olması ve ekonomik canlanma adına kullanılması kritiktir. Ayrıca basım sonucu düzelen ekonomiyle birlikte, bu karşılıksız paranın geri nasıl alınacağına dair planların da önceden açıklanması gerekir. Burada basılan paranın ihtiyacı karşılaması için bütçe dahilinde kullanılması ve kamu harcamalarında tasarruf yapılması şarttır.

Amerika fazla para basarak dış borçlarını ödedi fakat ekonomisini daraltmış oldu.

Buna bir örnek olarak, dünyada karşılıksız para basabilen tek ülke olan Amerika Birleşik Devletleri'ni gösterebiliriz. Amerika, 2008 ekonomik krizinde borçlarını ödemek için fazla para basıp doların değerini düşürmüştü. O dönem 1 dolar 1.2 TL'ye kadar gerilemişti ve ülke ekonomisi fazlasıyla zayıflamıştı.

Dolar günümüzde uluslarası ticarette tanınan tek para birimi.

Bu dönemde parasının değersizleştiğini anlayan yatırımcılar Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere yönelmeye başladılar ve bu ülkelerde yeni finansal yatırımlar yaptılar. Piyasadaki bu sıcak para dışarıdaki doların ülkeye kazanç olarak yansımasını sağladığından Amerika ekonomisini düzeltmiş oldu. FED faiz kararları da insanları dolar tutmaya ikna etti ve sonuç olarak dolar, uluslarası ticarette tanınan tek para haline geldi.

Ekonomik odaklı çalışmaların merkezinde ihracat ile üretimin olması önemli.

Yani özetlemek gerekirse, ülke ekonomilerini düzeltmek için ihracat ve üretim odaklı çalışmaların yapılması şart. Aksi halde artan işsizlik, ekonomik küçülme, fakirleşme ve sonrasında gelen hiperenflasyon kaçınılmaz! Çünkü daha fazla para basıp ekonomiyi güçlendirmek için karşılığında daha fazla üretim yaparak rezerv göstermek gerekli.

Fazla para basmak ekonomiyi kalıcı olarak düzeltemez ancak istikrarlı bir ekonomik plan ile yapılandırma sağlanabilir.

Bütün bunlarla birlikte; para basmak ekonomiyi kurtarmak adına kalıcı bir çözüm de sunmaz. Çünkü mühim olan fazla parayla çok ürün almak değil, aksine az parayla çok ürün almaktır. Bu da ancak istikrarlı ve güçlü ekonomiler tarafından sağlanır. İhracatın ve üretimin arttığı, ithalat ile dış borçların azaltıldığı güvenilir bir ekonomik reform sayesinde genel piyasa yapısı kısa sürede toparlanabilir.

Popüler İçerikler

Temsilcimiz Ege Karabenli İlk 10'da: Mr. World 2024 Erkek Güzellik Yarışması'nın Birincisi Belli Oldu!
Sevgilisine Atacağı Fantezi Mesajını Yanlışlıkla Karısına Atan Ünlü Patron İcralık Oldu
Yönetmen İlker Canikligil'in "Kaçak Film" Çıkışına Röportaj Adam'dan Aşırı Haklı Tepki
YORUMLAR
07.07.2022

ülkedeki enflasyondan dolayı yapılan zamlardan ev sahiplerini, üreticileri, esnafı yani halkı mesul tutan tayfa nerede ??? gelin okuyunda azıcık ekonomi bilginiz artsın ! sorumluların halktan insanlar olmadığını DEVLETİN TEPESİNDEKİLER olduğunu sonunda anlarsınız belki !!! ben yazıyı sizin anlayacağınız dilde özetliyim: basılan paralara karşı gösterilcek bi rezerv yok ülkede !! o rezervlerin hepsi REİS, sülalesi ve yancılarının ceplerinde !!!! yani ülke şu an hiperenflasyon ile devalüasyon krizindedir. özetle ekonomik olarak iflas etmiş bi ülke. krizdeyiz sanıyorsunuz. kriz ile iflasın farkına da bi zahmet siz bakıverin onu da anlatamıcam!!

04.10.2022

Dünya ülkelerinin tümü toplanıp gösterilmesi gereken rezerv oranını düşürsün o zaman ya bıghtık ya valla bişeyler yapılsın düğmeye basılsın artık. Stresini çekiyoruz boş yere

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ