Ülkece Sahip Olduğumuz Büyük Bir Travma: Çocuğu Olmayan Akrabaya Evlatlık Verilmek

Son olarak minik Ceylin Atik cinayeti ile gündeme gelen bir konu, çocuğu olmayan bir akrabaya evlatlık verilmek. Son günlerde bu durumun yaratabileceği travmalar tartışıladursun; bu konu aslında nesillerdir farklı sorunlara yol açıyor. Neredeyse her sülalede bir tane örneği bulunan akrabaya evlatlık verilme durumunu ele aldık.

Çocuğu olmayan bir akrabaya kendi çocuğunu vermek, ülkemizde çok sık karşılaşılan bir durum.

Çocuk sahibi olmak isteyen ancak olamayan ailelerin imdadına yakın akrabalar yetişiyor. Çoğu zaman kardeşler, bazen de kuzenler arasında yapılan bu alışveriş, genellikle yeni doğmuş bebeklerin çocuk sahibi olamayan aileye verilmesi ile gerçekleşiyor.

Günümüzde çok yaygın olmasa da, geçmişte çok sık yaşanan bir durum olduğu için toplumsal bir konu.

Pek çok insanın aile hikayelerinde böyle bir durum var. Bu durum pek çok farklı şekilde gerçekleşebiliyor. Bazen çok fazla çocuğu olan aile, plansız dünyaya gelen yeni bebeğe bakamayacağı için bir akrabasına veriyor, bazen de çocuğu olmayan akraba için özel olarak hamile kalınıyor.

İnsanlar neden böyle bir durumu yaşamayı tercih ediyor?

Evlatlık edinmenin yasal zorlukları, çocuk sahibi olamayan ailenin kendi genlerine sahip bir bebek istemesi ve inançsal sebepler insanları bu yola itiyor. Çocuk veren taraf ise çocuğu olmadığı için üzülen akrabaya acıyor, üzülüyor ve dışlanmış hissetmesini istemiyorlar. Ayrıca çocuklarını veren veya vermek zorunda kalan aileler çocuklarının bir yakınlarının yanında güvenli ve iyi olacaklarını düşünüyor.

Bu elbette yasal bir durum değil ve taraflar genelde bunu gizliyor.

Şöyle ki, planlı hamileliklerde bebeği alacak olan taraf da genelde hamilelik taklidi yapıyor ve bebek doğar doğmaz evde doğurmuş gibi yaparak nüfusuna geçiriyor. Böylece hem yasal durumu çiğnemeyi başarıyor, hem de çevrenin öğrenmesini engelleyebiliyorlar.

Bazı aileler gizliliğe gerek duymuyor ve çocuk belli bir yaşa geldiğinde açıklıyorlar, bazıları ise ömür boyu gizliyor ve çocuklar gerçeği ancak ebeveynlerinin ölümünden sonra öğreniyor.

İki durum da çocuk açısından pek iyi değil. Burada yetiştirme yurdundan evlatlık edinilen çocuğun bunu öğrenmesinden çok daha farklı bir durum söz konusu. Çocuk muhtemelen tanıdığı ve hatta görüştüğü halasının/teyzesinin annesi veya dayısının/amcasının babası olduğunu öğrenip büyük bir şok geçiriyor.

Muhtemelen öz kardeşleri de olan çocuk, biyolojik ailesine karşı öfke besliyor. Evlatlık verildiği için kendini suçluyor.

'Neden onları vermediler de beni verdiler? Demek ki beni sevmiyorlar.' gibi düşüncelere kapılan çocuk yeni ailesi ne kadar iyi olursa olsun dışlanmış ve sevgisiz hissetmeye başlıyor.

Biyolojik anne-baba için de zor bir durum.

Yeni doğurduğu bebeğinden sırf bir yakını da çocuk sahibi olma hissini tatsın diye ayrılmak, suçluluk duygusu ve özlem; bu konuda ön plana çıkıyor. Sürekli öz çocuğunu görmek, özlemek ve belki de hayat boyu gerçeği söyleyememek de ayrı bir sorun.

Yine de ebeveynler bu tercihi bilinçli yaptıkları için asıl olan çocuğa oluyor.

Kararından vazgeçenler, çocuğunun öz ailesiyle görüşmesini istemeyenler, kavga edenler; olan yine çocuğa oluyor. Üstelik hayat her zaman beklendiği gibi de gitmeyebiliyor; örneğin dayısına evlatlık verilen bir çocuk büyürken babası bildiği dayısını kaybedebiliyor. Yeniden evlenen yengesi çocuğu istemeyip öz ailesine geri gönderebiliyor ve yıllar sonra bir araya gelen aile bireyleri birbirlerine alışmakta zorlanabiliyor. Bunun gibi pek çok çeşitli ve karmaşık durum mevcut.

Bu uygulama nesilden nesle geçtikçe toplumda tedavisi olmayan yaralar açabiliyor.

Bu tür travmalar yaşayan çocuklar büyüyüp çocuk sahibi olduklarında büyüdükleri ortama bağlı olarak ya çok iyi bir ebeveyn oluyor ya da çocuklarına davranışlarında tutarsızlıklar yaşıyorlar. Ruhlarında açılan derin yaraları kendi çocuklarıyla dolduranlar olduğu gibi, ömür boyu bu boşlukla yaşayanlar da çoğunlukta.

Son olarak herkesi derinden sarsan Ceylin Atik cinayetinin katil zanlısının benzer bir durum yaşadığı ortaya çıkmıştı.

1 yaşındayken halasına evlatlık verildiği öğrenilen katil zanlısının hayatı boyunca bu travmayı atlatamadığı ve çocuklara karşı düşmanlık beslediği öne sürüldü. Cinayetin dışında kendi çocuklarını da peş peşe kaybetmesi ve şu an hayatta olan tek çocuğunun da defalarca kolunun kırılması şüpheleri beraberinde getirmişti.

Bu elbette aynı durumu yaşayan herkes ağır psikolojik sorunlar yaşıyor demek değil.

Yine de bu durumu yaşayan herkesin önemli şekilde etkilendiğini kimse inkar edemez. Umarız günümüzde önemli ölçüde azalan bu çarpık uygulama tamamen son bulur ve tüm çocuklar sağlıklı bir aile ortamında büyür.

Popüler İçerikler

Eski Bakan Işın Çelebi'den Fenerbahçe'ye Sert Yanıt: ''Devletin İmkanlarını Kullanıp ‘Yapı’ Diyemezsin''
Türkiye'ye Gelir mi? Suudi Arabistan'da Forma Giyen Cristiano Ronaldo'dan Değişim Kararı
Boks Tarihinin En Pahalı Maçı Öncesi Mike Tyson, Jake Paul'a Tokat Attı!
YORUMLAR
16.06.2017

Lan yeter doğurduğu insanların. Eğer bakamayacaksan çocuk yapma, eğer çocuk bakmak istiyorsan ise bir yetimhaneden evlatlık edin. BU KADAR KOLAY LAN. Daha Dünyaya ne çocuk getiriyorsunuz?

16.06.2017

bu duruma karsiyim insan nasil kendi canindan olan birini baskasina verir anlayamiyorum.Ben bebegimi kardesim dahi olsa hickimseye vermem

16.06.2017

Çok yakın akrabamın eşi amcasına evlatlık verildiğini düğün gününde öğrenmiş. Düşünsenize. Yıllardır amca-yenge diye bildiği kendi anne babası. Onu da evden gelinlikle çıkarken duygusal yoğunlukla gerçek annesi ağlayıp herşeyi itiraf etmesiyle öğrenmiş. Hala onlara karşı soğuk ve affedemiyor. Dip dibe yaşadığı kardeşleri.. Ne bileyim çok büyük bir yıkım.

TÜM YORUMLARI OKU (14)