Yaratıcılık için uyumsuz olmalısınız!
Yazında “Incompatible theory” olarak bilinen “uyumsuzluk teorisi”ni maddeleyim. Başlangıçla unutmayın; dünyayı uyumsuzlar kurtaracak! Uyumsuz; verileni alan, yapılanı yapan, git dendiğinde giden, gel dendiğinde gelen değildir. Uyumsuz; doğduklarından beri kafalarına sokulan kuralların dışına çıkma cesareti gösterendir. Uyumsuz; alışmayandır. Uyumsuz; olumsuzluklara yenilmeyen, pes etmeyendir. Uyumsuz; bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın demeyendir.
4. Bir başka yaratıcılık prensibi ise kaostur.
Evet, kaos dediğimiz belirsizlik süreçleri aslında evrenin anayasasıdır ve insanlar kaotik biçimde öğrenir. Öğreneceğiniz şeyi seçemezsiniz, birçok bilgiyi alır toplarsınız, bunların arasından öğreneceklerinizi ayrıştırırsınız.
Yaratıcılığı kaos teorisi prensipleri ile geliştirebiliriz. Yani, düzensiz gelen bilgiler veya sinyallerin beyinde yeniden, kendiliğinden düzene girmesiyle yaratıcılık ortaya çıkıyor. Önemsiz sandığımız birçok şey bilinçsizce aklımızı karıştırıyor ve belki de ilerideki başarılarımızın temellerini atıyor.
Yaratıcı kaos” tabirinde, çağrışımları biri diğerine zıt iki kelime var: Kaos, ilk bakışta düzensizliği, kaotik bir durumu ifade eder, “Yaratıcı” ise olumlu çağrışımlara sahip, düzene sokucu, inşa edici, var edici bir anlamı var. İki karşıt ayrı şeyler, fakat bir araya getirmişler.
Ayrıştır, yabancılaştır, çatıştır, sonra yap!
Bu, beynin örüntüsel öğrenme prensibine uygundur. Bu durumlarda beynin cayır cayır yeni hücre oluşturduğunu görebiliriz. Bunun haricinde gerçek bir yaratıcılık için tabiki risk almalısınız, cesur olmalısınız, irade sahibi olmalısınız, fırsatları görmelisiniz. Ama en önemlisini en sona sakladık:
5. Sayacağımız son yaratıcılık prensibi ise tutku, ilham ve aşktır.
Yani gelelim işin asıl sırrına... Amerikan Psikoloji Derneği diyor ki yaratıcı insanın gücü; tutkudan, umuttan, aşktan geliyor. Eğer işin kendisine adayamıyorsanız kendinizi benim gibi yapın. Onu adayacak birilerini bulun. Ben yaptığım her şeyi altı yaşında kızım Elvin için yapıyorum o doğduğundan beri. Sadece gurur duyduğu bir babası olsun diye. Daha yakınlarda öğretmenine “Benim babam Uğur Batı. Her şeyi yapabilirim öğretmenim” demiş. Bu işte benim kariyer zirvem. Daha önemli hiçbir cümle duymadım bu ana kadar! Ancak tutkulu insan öğrenir, tutkulu insan yaratıcı olur, bir insan tutkuyla bir şeye bağlanırsa devam edebilir.
Danışmanlığını yaptığım şirketlerde sadece bir soru sorarım: Tutkuyla yaptığınız bir şey var mı? Herhangi bir şey? Fotoğraf çekmek, bisiklete binmek ya da resim yapmak... Fark etmez! Tutkusu olmayan insan yarı ölüdür ve insanlar tutkularıyla yaratıcılıkta sıçrayabilir.
Bunu unutma: “Yuval Noah Harari, Hayvanlardan Tanrılara kitabında şöyle diyor: Ah yaratıcı beyin, vah tasarımcı beyin! Dört milyar yıl sonra bugün insanoğlu her zamankinden daha güçlü fakat bu güçle ne yapacağımızı bilmiyoruz. Harari soruyor: Ne istediğini bilmeyen, tatminsiz ve sorumsuz tanrılardan daha tehlikeli bir şey olabilir mi? Çünkü ona göre, sadece dünyayı değil kendimizi ve diğer canlıları tasarlama becerisi de kazandık. Peki bu bizi nereye götürür, bizi neye dönüştürür?”