Uğur Batı Yazio: Tanrılar Clubhouse’ta Çıldırmış Olmalı!

Bugün Twitter’da aklı başında bir arkadaşım şöyle sormuş:

“Daha çok kısa süre oldu. Bu Clubhouse odaları neden baymaya başladı?”

Cevap şu olsa gerek sanırım: Dinleyiciler için de konuşmacılar için de konu bitti…

Neden?

Konuşmacıların ekseriyeti üretici değil. Yazmayan, çizmeyen, fikir üretmeyen, özgün olmayan, çoğunluğu genelde yaptığı gibi konuşan insanlardan teşkil Clubhouse odaları.

Clubhouse’tan biraz söz edeceğim. Lakin bir kere belirteyim. Bu çok erken dönem yorumudur. Mecra kendini bulacak, regüle olacak, bir yol bulacaktır belki. Ya da bulamayacaktır, diğer pek çoğu gibi silinip gidecektir. Bu nedenle bu “şimdilik” yorumumdur.

Çok güzel içeriklere de denk gelinebileceği uyarısını da buraya koyalım.

Ama onun haricinde teatral bir yer Clubhouse. Köşe kapmaca yarışını hemen görüyorsunuz.

Şarköy’deki yeri az olan kumlu plajda sıcak bir yer kapmaya çalışan tatilci gibi her odaya koşuşturan insanlar burada. Çok tatlı olduklarını söyleyebilirim. Bence her birinin gün ortalaması 11 saat filan. Aralarında businessman insanları var, zaten hep konuşanlar, en çok takipçi benim olacak paşaları, hayatında bu mecradan önce sanki başka bir şey yokmuşçasına günde ortalama 14 saat online olan şeysiler, CEO’lar, CEO olacaklar, gençlik başkan şeyleri, hiçbir şey üretmeden konuşanlar, bir şeyler üreterek konuşanlar, az Cihangirli oyuncular, komedimsiler, her odadaki aynı kişiler, Gabonlu rapçi, eski ünlüler, yeni ünlenenler, Türkler uzayda odasına giren Elon Musk bile var.

Birkaç haftadır medyayı gözlemliyorum. Notlar alıyorum. Anlamaya çalışıyorum. İnsanları, davranışlarını, davranışlar ardındaki motivasyonları ve bu mecrada bu kısa sürede oluşan tutumlaşmış kalıpları. En son yazıyı yazdığım bugün Antalya’dan başlayan, İzmir üzerinden devam eden bir yolculukla yaklaşık 11 saat yüzlerce odada mecrayı anlamaya çalıştım

Ve madde madde ne düşündüğümü yazacağım. Önce aklıma Tanrılar Çıldırmış Olmalı filmi geldi. 1980 yapımı bir Güney Afrika Birliği filmde Kalahari Çölü’nde bir yerel bir kabile teknoloji ile ilk kez bir kola şişe sayesinde tanışır. Ne işe yaradığını çözünceye kadar esas amacı dışında pek çok göreve hizmet eden şişe için, bir süre sonra kabile içinde kavgalar çıkmaya başlar. Sonuç olarak şişenin geldiği yere, yani Tanrı'ya geri gönderilmesine karar verilir... Muhteşem bir film. Film, çok güzel bir medeniyet eleştirisidir. Bir kola şişesinin bile mülkiyet kavramı olmayan bir toplumda bıraktığı etki korkunç ve gülünçtür. İşte buradan yola çıkarak söylüyorum, bence Clubhouse’ta da böyle bir durum vardır.

FOMO etkisinin pençesinde bir sosyal medyadan söz ediyoruz. Bir kitle etkisiyle giriyor insanlar. “FOMO”yu biliyorsunuz, bir tür kaçırma korkusudur. FOMO’nun açılımı ‘fear of missing out’dur. FOMO durumunda birey, diğerlerinin deneyimlediği şeylerden eksik kalma duygusu hisseder. FOMO, pişmanlık korkusu olarak da tanımlanır ve bu da yanlış seçim yapma korkusuyla, kişinin sosyal etkileşim, yeni bir deneyim veya kârlı bir yatırım için bir fırsatı kaçırmasına yol açabilir. Aman kaçırmayalım diye hayatı kaçırıyoruz farkında değiliz. Peki Clubhouse ne gibi duruyor? Biraz sert olacak ama ben buraya bırakayım. Zaman ilerledikçe ürerine düşünürüz. Önce şunu söyleyelim. İtirazları öngörerek karşılayalım:

Elbette anlamlı, faydalı şeyler oluyordur. Elbette çok bilgi şey ediliyordur. Elbette bir gün biz de buluşacağız (Girdim zaten, henüz bir yayın yapmadım ama girdim). Elbette Zeki Müren de bizi görüyordur. Hayat üniversitesinden mezun olanlar gibi Clubhouse’tan da mezun olanlar olacaktır.

Fakat genel olarak neye benziyor bu mecra şeysi, kendimce yorumlayayım:

  • #Clubhouse, kendisi FOMO etkisinin temsilcisiyken başlangıçta, bütünde hayatı kaçırma konusunda bir başka adım daha gibi duruyor. Bağımlılığımız azdı, bir bu eksikti. O da geldi. Twitter’da yaz geç, Instagram’da çek fotoyu paylaş geç ama bu böyle değil. Saatlerce burada bekle. Güneş görmeyelim olur mu? Bugün 14 saat yayında olan zombi arkadaşlarım vardı mecrada.

  • #Clubhouse, matbaayı geç gören ve ne yazık ki tarihselliğinde kitap okumak olmayan bir ülke sosyolojinin tezahürüdür. “Yeter ki üretmek ya da çaba olmasın, biz her türlü tüketiriz” yaklaşımın kendisini yok eden sonudur. #Az yaz, az oku, çok konuş felsefesi diyelim buna.

  • #Clubhouse, ekseriyetle pek üretmeyen, üretmeye dair umutsuzluk ve tembellik içinde bir kolaycılıkla konuşan insanların “yazmam, çizmem ve ama konuşmak şiarımdır, o halde buradayım” mecrası olmaya diğerleri arasında en büyük adaydır kanımca.

  • #Clubhouse, ekseriyeti yapılandırılmamış, hiç hazırlıksız konuşmalar içinde hep konuşmak isteyen sabırsız insanların diyarı. Fazlaca kendini gösterme kültürü, simulatif bir dışsal 'entelektüellik çabası...” Konu oturmayınca bünyeye, 15 dakikadan sonra bir döngünün oluştuğunu görüyorsunuz. Düşüncenin kekelemesidir bu. #Clubhouse genel olarak bunun iyi bir temsilcisi olacak gibi duruyor.

  • #Clubhouse tam bir Türk oyuncağı. Early adopters (Erken benimseyenler) ve her şeyi kolay tüketen bu tüketim kültürünün son halkası. Merak fetişizmi ile en az altı ay mecrayı sömüreceğimiz kesindir. Üstelik uygulama ile açıklama geldi, Android uyumu geldiğinde ikinci dalga başlayacaktır.

  • #Clubhouse, Şu anda sadece iOS kullanıcılarına yönelik ve Android sahiplerine “öteki mahallenin dışlanmış evlatları” muamelesi yapan ayrımcı da bir mecra. Bu haliyle de hem tepki hem merak uyandırıyor.

  • #Clubhouse, oda oda dolaşıp takipçi kasan fenomenimsi tiplerin de mekânı. Çok rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz. 10'ar dakika aracılığıyla şarap tadımı, Boğaziçi'nde ne oluyor, uzaylılar mı geliyor yoksa aşık mı olalım gibi odalarda aynı tipleri görebilirsiniz. İsimlerine olan sıcaklıktan ya da “odayı ısıtmak” için hemen üste alınıp, moderasyona dahil edilmiş olan fenomenimsi o odadan yüz iki yüz takipçi ile çıkıyor Harika!

  • #Clubhouse, Ajdar Reyiz'i çağrıştıran içerikler de bolca. Geyik artık bazı odalarda dayanılmaz boyutta. Düşündüm de aslında tam deepturkishweb'lik ortam.

  • #Clubhouse, “kendisini çok sıradan görenlerin” beklenmedik bir anda moderatör olup, 15 dakikalığına Warhol'vari ünlü olduklarını hissettikleri içler eriten bir platform olarak değerlendirilebilir.

  • #Clubhouse sayesinde sanki sözde hayran olduğunuz ve takip ettiğiniz bir eğitimci, bir akademisyen veya bir ünlünün karşısına geçip onunla aynı ortamda eşit haklara sahip olarak, onun kadar fikir beyan etme hakkına sahip olabiliyorsunuz gibi duruyor ama öyle değil. Paşalar dışında ekseriyetle herkes dinleyici. Gerisi ise yanılgı.

  • #Clubhouse, bu arada pek de nostaljik pek de retro... MIRC, ICQ, Messenger setlerinin ısıtılıp tekrar karşımıza konulduğu “hede seysi” gibi de durmuyor değil doğrusu.

  • #Clubhouse, panoptik bir deneyim doğrusu! Kim giriyor, kim çıktı? Hala orada mı?

  • #Clubhouse, Instagram, Twitter ya da Facebook'ta, belki de YouTube'ta dikiş tutturamamış fenomen adaylarının fena kastığı ortam aynı zamanda. En baştan ciddi bir mücadele veriyorlar işi sıkı tutup.

  • #Clubhouse, aynı zamanda ilk 1 ay itibariyle ticari bir fırsat doğurdu. Davetiye satma işinden söz ediyoruz. Trendyol, n11'de Clubhouse davetiye satış şeysisin tüm dünyada mı sadece Türkiye'de mi olduğunu merak ettiğim ortam doğrusu.

  • #Clubhouse, bir tarafıyla çok hızlıca Tindervari bir atmosfer de barındıracaktır. Biraz gezdiğinizde 3-5 odada verimli sosyalleşmeleri gözlemleyebileceğiniz bir ortam. Birbirlerinin Instagram profilleri paylaşılıyor ki burada medya yakınsaması var.

  • #Clubhouse, hormonlu bir podcast, törpülenmiş kontrolsüz radyo... Flickr ve Instagram ile fotoğrafçılığı öldürdük, Pinterest ve Tumblr ile yaşam tarzını, şimdi radyo ve podcasti öldürmeliydik. Bence Clubhouse bunu yapabilir, ha gayret!

#Clubhouse öngörüm şöyle olur:

Genellikle gelecekle iddiaya girmem. Risklidir. Lakin içerik kendini yenilemezse, iyi moderasyonlar olmazsa, yapılandırılmış içerikler hazırlanmayacaksa, merak biter, ilgi azalır, içerik tükenir, trajik azalır. Bir de salgın biterse zaten burada benzin biter... Zaten kendisi görsel olarak sergilemek isteyen yurdumun dijitallerinin uzun süre ilgisini çekemeyebilir. Ama mecra kendisini regüle eder, zaman bunu getirir ve bazı iyi içerikler ve içerik üreticileri mecranın demirbaşları olarak devam eder. Ya da devam etmez! Zaten ne önemi var ki, güzel havalar ve bahar geliyor. Umarım dışarı rahatça çıkıp hayatı duyumsadığımız zamanlar gelir, gerisi yalan dolan…

Popüler İçerikler

Asgari Ücretin Açıklanmasından Sonra Cumhurbaşkanı’na Mesaj Atan Kadir İpek Gözaltına Alındı
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
YORUMLAR
18.02.2021

davetiye için mesaj gönderebilirsiniz. velisancak @mail (nokta) com (nokta) tr

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ