Onlara göre ekonomik aktörler rasyonel davranmayabilmekte, piyasa fiyatları her zaman mükemmel olmamakta ve piyasada 'aşırı tepki'lerin 'istisna'dan ziyade 'normal' hale gelebilmektedir. Aslında bu sadece iktisadi kararlarımızda değil, diğer pek çok alanda da böyle olmaktadır. Kahneman ve Tversky’nin söz ettiği basit bir örnekten yola çıkalım:
“Bir kentte 100 adet taksi bulunmaktadır. Bunlardan 85’i yeşil taksi, 15’i de mavi taksidir. Bu kentte bir adama taksi çarpar. Tanık, bunun mavi bir taksi olduğu belirtir.
Araştırmacılar ardı ardına iki soru sorarlar:
Tanığın durumu doğru görebilmiş olma olasılığı kaç? % 80.
Tanığın doğruyu söylüyor olma olasılığı kaç?
% 80” diyenler % 80!
Peki, doğru mu söylüyorlar. Hayır. Yanılıyorlar. Bu ihtimal çok daha düşük. Neden mi? %80 cevabını verenler, tanığın doğru görme olasılığını etkileyen bir faktör olan bir taksinin mavi olması olasılığını (%15’i) unutuyorlar.”
Özellikle yatırım araçlarında fırtınanın seyri hep fiyata doğrudur. Herkesin tek merakı, bilmek istediği şey, fiyatların nasıl oluşacağıdır. Brownian hareketi ve ona dayalı matematik prensipler ne derse desin, meraklı zihinler, her nüveyi, her türlü veriyi, fiyatın oluşumunda bir kriter olarak görüp, fiyat belirsizliğini aşmaya çalışırlar. Fiyat tahmini için Weiner modeli gibi matematik modellerden, Random walk theory gibi sezgisel yaklaşımlara kadar pek çok teori vardır. Şimdi söylemek lazım, geleceğin öngörülmezliği, rasyonel akıl için temel bir önermedir, bunda bir beyiz yok. Bu sadece piyasa/yatırı modellemeleri için değil, pek çok alan için geçerlidir.
İnsan eylemlerinin pek çoğu için rastlantısallık temel varsayımdır. Bunlardan birinde Amerikan Profesyonel Basketbol Ligi (NBA) takımlarından Philadelphia 76’ers takımının maçlarını iki sezon üst üste inceleyen psikologlar, oyuncuların bir önceki şut ile bir sonraki şutunun başarılı olup olmadığı konusunda hiç bir doğrusal ilişki bulamamıştır. İlk atışları başarılı olan oyuncuların ikinci atışlarının da başarılı ya da başarısız olacağını söylemek, bu araştırmada mümkün olmamıştır.
Aslında şunu da söylemek gerekir; fiyat denilen var oluş, herhangi bir varlığın anlık değer değişiminin oluşturduğu bir piyasa gerçeğidir. Fiyatın kontrolsüz, rastlantısal, öngörülemez olduğunu iddia etmek başlangıçta biraz itici gelebilir.
İtirazlar şu yönde düğümlenebilir: Fiyatı oluşturan baz mantık, maliyet olgusudur. Peki öyle midir? Karlılık oranlarının %3000’leri bulabildiği kozmetik piyasasında 47 yaşındaki bir kadın tüketicinin 1200 TL verdiği yaşlılık giderici kremin zihindeki karşılığını kim belirlemektedir?
Maliyet mi?
Yaşlanma potansiyeli mi?
Çaresizlik mi?
Yoksa umut mu?