Yani neymiş? Mutluluk özellikle anlam kısmında ne kadar içi doldurulursa, o kadar çok bölge kullanılır. Bu durumda mutluluğumuzu faydacılık, korumacılık, paylaşım, estetik gibi değerler ile süslersek, beynimizde o kadar çok bölge işe dahil olacaktır. Ve ne kadar çok bölge dahil olursa, kullandığımız devreler o kadar kalınlaşacaktır. Bu da mutluluğumuzu sürdürebilir, tekrarlanabilir kılacaktır. Harika bir ilişki ortaya koyduk diye düşünüyoruz. Aynı fikirde misiniz?
Yine 'Derin Beyin Stimulasyonu’ denilen ve en sık Parkinson hastalığın en uç tedavisi olarak kullanılan bir yöntem ile doğrudan beyninizin dopaminerjik nöronları susturulabilir ya da ateşlenebilir. Bu hastaların bazılarının kendilerini ‘anlamsız bir mutluluk hissediyorum’ şeklinde tarif etmesi ya da yine bazılarının ‘mutlu hissedemiyorum’ demeleri, başlı başına mutluluk dediğimiz şeyin beyin ile mutlak bir ilişkide olduğuna işarettir (Kringelbach et al. 2007).
Felsefe ve beyinbilim açısından olaya baktım, durmayalım bir de matematiğe bakalım: Matematikteki tersinden gidelim stratejisini uygulayalım bir de...
Haz alamama ya da ‘Anhedoni’ birçok zihinsel hastalığın tanı kriteri arasındadır. Teknik anlamda sadece küçük bir bölgenin hasarı ile bu durumu elde etmek mümkün değildir. Bu evrimsel olarak mutlu olmaya ne kadar çok ihtiyacımız olduğuna ciddi bir kanıttır. Ancak bir yer var ki, bu bölgenin hasarı ‘total hazsızlık’ yaratır. O da Ventral Pallidum dediğimiz bölgedir. Bırakın hazzı, beğenmek ya da beğenmemek bile ortadan kalkmaktadır (Aldridge and Berridge 2010).
Bunu da şöyle yorumlamak isteriz: Mutluluk, anlam, haz, beğenmek, beğenmemek, arzulamak gibi beyin çıktıları beynimizde bazen iç içe bazen de biraz farklı kablolanmışlardır. O yüzden aslında küçük hasarlar elektrik kesintisine neden olmaz. Ancak bazı santral bölgelerimiz var. Bu bölgelerin hasarlanması bizleri künt yapabilir. Ne kadar ilham verici değil mi?