Doku, daha sonra her bir hücrenin görüntüsünü almak için elektron mikroskobuyla büyütülüyor. Alınan görüntülerin düzenlenmesi ve analizinin otomatiğe bağlanması Harvard’ın çalışmalarında önemli bir süreç olacak.
Connectomics gibi disiplinler, nöroekonomi ya da nöropazarlama çalışmalarında kullanılabilecek bir beyin haritası ortaya koymaktan henüz uzak olabilirler, ancak araştırmacıların bu tip çabalar sarf ettiklerini görmenin de heyecan verici olduğunu belirtmek gerekir. Nöroloji uzmanlarının çoğu, beynin sırlarını çözmeye yönelik bu tür çabalara mesafeli yaklaşırken, bunların gelişim yönünde önemli bir araç olduğunu düşüneneler de var. Amerikan Emory Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Nörolog Donald G. Stein, “Bu haritalama projesinin altında yatan bilimsel gerekçe, en iyi ihtimalle
demode, en kötü ihtimalle de yanlış. Beyin fonksiyonlarını temsil eden düzenli nöron yollarıyla ilgili bir yol haritası arayışı, beyhude bir çaba” derken, Columbia Üniversitesi’nden nörolog Rafael Yuste, “İnsanlar için yeni teknikler geliştirmemiz, hatta bazılarını yoktan var etmemiz gerekiyor” şeklinde görüşlerini ifade ediyor.
Bu çalışmanın nöroekonomide veya nöropazarlamada kullanılabilecek bir beyin haritası oluşturabilmesine daha çok var, ancak araştırmacıların böyle çaba sarf ettiğini görmek heyecan verici. Benim merak ettiğim şey beyinlerimizin bu çalışmanın ulaşmayı tasarladığı ayrıntı düzeyinde ne kadar farklı olduğu. Merak ettiğimiz bir nokta da, beyinlerimizin söz konusu çalışma için önerilen detay düzeyinde ne kadar farklı olduğudur. Bu analoji (benzetme, kıyaslama), tamamıyla olası değildir, ama Dallas’taki trafiğin yapısını daha iyi anlamak için Cleveland’ın detaylı haritası oluşturulabilir mi? Şurası açık ki, beyinlerimiz temel yapısal benzerliklere sahiptir, ancak beyin plastisitesi, kültürel farklılıklar ve nörogenesis alanında yakında zamanda yapılan çalışmalar, beyin haritaların granüler (tanecikli) hale geldikçe bireysel farklılıkların daha açık hale geleceğini göstermektedir. Tabii ki hepimizin beyinlerinde benzer temel yapılar mevcut, ancak nörojenez, beyin plastisistesi ve hatta kültürel farklar üzerine yapılan araştırmalar beyin haritalarında ayrıntı arttıkça farkların daha belirgin olduğunu gösteriyor.
Sonuç mu?
Yine de, düşünülen haritaların çözünürlüğü MR gibi araçların sunabildiğinden çok çok daha yüksek ve böyle bir harita gerçekten oluşturulabilirse şüphesiz pek çok yeni bilgi sunacaktır. Yine de, önerilen haritanın çözünürlüğü, fMRI gibi araçların verdiğinden çok çok daha büyüktür ve bu tip bir harita, şüphesiz, aslında oluşturulabilse, birçok yeni bakış açıları getirecektir. Nöroloji ve görüntüleme teknolojileri gün geçtikçe
ilerliyor. Bu ilerlemelere rağmen, beyin hakkında bildiklerimiz ise devasa bir puzzle’ın küçük bir parçasıdır. Bunu unutmayalım.
Bitirirken şunu söylemek boş olmaz sanırız: Ne dersiniz, bir nöroteknoloji çağının başlangıcında mıyız?