Hangi tür iletişim içinde gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin iletinin ikna ediciliğini artırabilmek amacıyla eğretilemeler, cinaslar, kıyaslar, benzetmeler, hicivler vb. birer retorik figürdür. Bu retorik figürler temelde, dilde sapma dediğimiz göstergelerin farklı biçimlerde kullanılışıyla, belli bir imgeyi alıcıya sunmak için türettikleri kendine özgü kullanımlardır.
Retoriksel yapının davranış bilimsel işlevi olan ikna, kaynaktan izleyiciye ulaşan mesajın ikna gücünün yüksek olmasında temel olan, hatırlanma, öğrenme, kolay algılanma gibi özellikleriyle de retorik disiplininin konusudur.
Retorik, bir ifadenin en etkili nasıl verileceğini, farklı durumlarda söyleyişin nasıl uygun duruma getirileceğinin ifadesidir. Sözün ne şekilde söyleneceği ile ilgilenen retorik, karşılaştırma, mecaz, kafiye, düzdeğişmece, cinas gibi söz sanatlarından faydalanır.
Söylev sanatında, çeşitli sanatsal kullanımlarda, edebiyatta ve reklam gibi dil kullanımlarında, basit ve özellikle kurallı konuşmadan farklı olan söz tarzları olan retorik figürler tercih edilir. Figür (İng. figure) kelimesinin etimolojik kökeni, Latince figura, bir şeye uygun bir şekil vermek, biçim vermek anlamına gelen fingo kelimesinden gelir. Yunancada bu kelime, şekil, form, biçim ve aldatıcı görünüş anlamlarını karşılar.
Figürler farklı biçimler altında çalışmasına rağmen, bir kelimeyi esas anlamı dışında kullanmada, terimlerde ve düşüncelerde iş görür. Söze canlılık, cazibe, enerji katılmak istenir; sözün farkındalığı sağlanmak istenir. Bu özelliklerinden dolayı, retorik figürlerinin reklam iletişiminde kullanılması rastlantısal değildir.
Retorik, ikna edici iletişim ve tutumlarla doğrudan ilişkilidir. Aristo, tüm iletişimi “ikna etmenin bütün uygun anlamları” şeklinde tanımlar ve iknaı ethos, pathos ve logos gibi iknaın temeli olarak gösterdiği üç kavram altında toplar.
Ethos, pathos ve logos, retorik disiplinin üç kanıtıdır. Bu kavramlar geçerliliğini ve dolayısıyla önemini günümüzde de sürdürmektedir. Aristo’nun “artistik kanıtlar” başlığı altında topladığı bu üç kavram arasında kesin ayrımlar olmamasına rağmen ethos, kaynağın ses özellikleri, jest ve mimikleri gibi kişisel özelliklerin iknaa etkisini içerir.
İkinci olarak, logos ikna edici iletişimle mantık ilişkisini kurarken, son olarak Türkçeye erdem olarak çevirebileceğimiz pathos, ikna edici iletişim ile insan duyguları arasındaki ilişkiyi irdeler. Pathos, insanın grup içindeki davranış biçimlerini ve ilişkilerini inceleyen sosyal psikoloji ile kesişme noktasındadır.
Aristo retoriği, diyalektik ile eşdeğer olarak görür. Bunların her ikisinin de, tüm insanların genel bilgi alanı içine giren ve belli bir bilime ait olmayan şeylerle ilgili olduğunu belirtir. Aristo’ya göre retorik, belli bir bilimle ilgili değildir. Sıradan bir insan da retoriği istemsiz olarak, görüşlerini anlatırken, onları tartışırken, kendilerini doğrulamak ve savunmak için kullanır.
İletişim profesyonelleri ise, ikna edici iletişim kapsamında kanıtlarını oluştururken, retorik yapılarını hedeflerine ulaşmak ve istenir sonucu elde etmek için bilinçli olarak yapılandırırlar. Günümüz iletişimcileri, Aristo’nun belli bir durumda, elde var olan inandırma yollarını kullanma yetisi olarak tanımladığı retoriğin tüm olanaklarından faydalanır.
Ünlü filozof, söylenen sözün sağladığı üç tür inandırma tarzından bahseder: Bunlar, konuşmacının karakterine bağlı olanlar, dinleyicinin belli bir ruh haline bağlı olanlar ve konuşmacının kendisinin ve onun sözcüklerinin sağladığı kanıta veya sözde kanıta bağlı olanlardır.