Prof. Zimbardo deneklerine hangi role sahip olacaklarını, onların haberi olmaksızın belirlemişti. Tüm deneklere bunun 2 haftalık bir deney olacağı, bir hapishane ortamı yaratılacağı, gün başına bugünün parasıyla yaklaşık 200TL alacakları bile ifade edildi. Zaten ilginç olan da buydu. Mahkûm rolündekiler ve gardiyan rolündekiler her şeyi bilmelerine rağmen, insanların kendilerine biçilen rolleri ne kadar sahiplenebileceklerini göstermesi açısından bu dâhiyane bir çalışma olarak kabul edildi. Açıkçası deneklerin rollerini bu kadar çabuk benimsemeleri korkutucu düzeydeydi. Buradaki mesele bireylerin rollerini içselleştirmesidir. Sanırız daha trajik olan otorite sahibi olan gardiyanların yaptıkları zulüm değil, mahkûmların çektikleri zulmü peşinen kabul etmeleri, değil mi? Rekabetçi dünyanın rekabetçi insanların en ufak fırsatta kendini birey olarak kanıtlama eğiliminde olduğunu bu deney üzerinden rahatlıkla söylemek mümkün.
İnsanların kimliğindeki sürekli hareketlenme, ruhsal yapısında sürekli değişim ve sonsuz aidiyet kapma yarışına dair oldukça dramatik bir deneyden bahsediyoruz farkındasınız değil mi? Şimdi yaşadığımız hayata bakın: Öznel ya da nesnel pek çok anlarımızı, ikili ilişkilerimizi, gündelik hayatımız bu deneye atfedebilir miyiz? Aklımıza ne gelir bu durumda?
Bölgemizi kana bulayan İŞİD’e ne dersiniz? Bu insanların pek çoğu savaş öncesi meslek sahibi insanlardır. Filistin’e sistematik saldırılar düzenleyen İsrail’deki insanların pek çoğu, soykırımdan büyük zarar görmüş bir halk. Eve gittiğinde masum bir babayken, güneş doğduğunda bir zalime dönüşen İsrail askerleri. 2. Dünya Savaşı’nda bazı Yahudi mahkûmların toplama kamplarında gönüllü gardiyanlığı tercih ederek Nazileri aratmaması hakkında ne düşünüyorsunuz? Tuttuğu takımın yenilmesi karşısında rakip takımın futbolcularına saldıran taraftara ne dersiniz? Büyük ikramiyeyi kazanan köşedeki bakkal amcanın memleketi dışında il dışına çıkmamış olmasına rağmen, dünya turuna çıkması? Bir gün önce bir gösteride orantısız güç kullanıp, insanlara zarar veren resmi bir memurun, akşam eve gidip 3 yaşındaki kızına sarılıp uyuması?
Dünyanın en hümanist insanlarından olan pazarlama müdürünüzün işte baskıcı bir canavara dönüşmesi? Üniversitede insan haklarını en tutkulu savunucusu bir bireyin iş kurduktan sonra işçilerini asgari ücretle günde 12 saat çalıştırmasına ve hatta insanlara “kapitalizmin kölesi olmayın” nasihati çekmesine ne demeli? Askere 6 aylığına gidip 24 yıllık askerden daha fazla asker olan kısa dönem takım arkadaşınız? Değişen siyasi ve sosyolojik yapıların da etkisiyle intikam almaya başlayan kitleye ne demeli? Hepsi ve daha fazlası için üzerine düşünmeye değer değil mi?
The Hidden Persuaders kitabıyla tanıdığımız Amerikalı sosyolog Vance Packard da bu deneyin sonuçlarını destekleyen ilginç argümanlar kullanıyor kitabında. Packard, İtalyan asıllı Amerikalıların sosyal statülerinin değişmesine bağlı olarak değişen beslenme alışkanlıklarını inceliyor. Fakir aileler spagetti ile beslenirken; zengin aileler, Amerikan işçi sınıfının menüsü olarak kabul edilen hamburgerle devam ediyor. Bir kademe atlayan aileler ise hamburgere elveda deyip, hiyerarşik zeminde sıradaki yiyecek bifteği de geçip, Avrupa mutfağına terfi ediyorlar.
Evet, Zimbardo deneyi, toplumun onlara biçtikleri rolleri farkında olmadan nasıl sahiplendiğini ve o rolün etkisinden çıkamadan, kontrolsüz bir şekilde nasıl yeni rollerini oynadıklarını net bir şekilde ortaya koymuştur. Elbette ki, deneye bakarak insan davranışının sadece rollerine ve çevresel faktörlere bağlı olduğunu söylemek zor. Fıtratımız, kişisel özelliklerimiz, bilinçli ya da bilinçsiz hedeflerimiz, düşüncelerimiz, inançlarımız ve değerler yargılarımız son derece belirleyici. Tüm bunlar zihinsel bir tema oluşturuyor. Zihinsel bir bakış oluyor bu. Diğer taraftan iyilik/kötülük doğuştan değildir. Bu, bağlı bir olgudur. Yani durumsaldır. Şartların gücü, oldukça güçlü bir olgudur. Bilmiyoruz ikna oldunuz mu ama uygun zihinsel koşullarda hepimiz birçok şey olabiliriz. Ölüm makinesi, koyun ya da iyilik meleği mesela…
Sonuç mu?
Güç sahiplerini zorbalık yapmakla eleştirenler, güç ellerine geçince daha hümanist oluyorlar mı? Güç, Allah tarafından farklı insanlara farklı zamanlarda verilen bir hediyedir. Aynı Zimbardo deneyinde gardiyanlara geçici olarak emanet edilen güç gibi. Gerçeği unutup kendini geçici gücün etkisine kaptıranlar bir gün Zimbardo deneyinden çıkıp utanan denekler gibi utanma duygusuyla karşılaşacaklardır. Para sahiplerine kapitalist eleştirisi yapanlar, paraya kavuşunca işçisine daha insani davranıyorlar mı? İktidarı eleştirenler, iktidara geçince daha insancıl oluyorlar mı?
Deneyler gösteriyor ki bu soruların cevabı genelde “Hayır.”
yine aklıma tek yüssük sahibi,fakir olan biri geliyor istemsiz..şimdilerde halkını düzmekle meşgul kendisi.ona sorsak dünyadaki en adaletli ve en iyiliksever kişisi şahsı!hayır bir de baya baya gerçekten böyle görüyor kendini.unutma eeyy şahs-ı muhterem!senden yüce Allah var..-gerçi onun tek inandığı benjamin franklin olsa gerek.
güc insani degisitirir, evet eyvallah, peki bu aklini yitirmis, muhalefet ne yapiyor..? asil sorun burada, ikitidar her yerde olmasi gerektigi gibi, ama muhalafet, isi gücü birakip ne yapsam da adamin siyahina beyaz diyeyim diyerek köylü kurnazligina vuruyor..
kapitalizm destekli tabiat hayvan iken sahte emevi dini ile dunya halklarini dinamitle duzmenin yatacak yeri var mi yazar seyfettin ?