İnsanoğlu son derece hantal, yavaş ve çabuk yorulan bir koşucudur.
Kendisinin doğru düzgün bir avı sadece koşarak yakalaması ya da bir tehlikeden koşarak kaçması pek de mümkün değildir.
Bir de son derece güçsüzdür. Bir objeyi ancak kaldırabilir ama belirli bir süre sonra yorulacaktır.
İşte bu tarz biyolojik kısıtlamalarımızın yanında bir de muhteşem bir organımız var. Allahtan! O da beynimizdir. Ve işte bu beyin, teknoloji üreterek yukarıda saydığımız zayıflıklarımızı yenmemize yardımcı oldu.
Sonuçta şu an gezegendeki en yüksek hıza ulaşan ya da en ağır yükleri kaldırabilen makinelerin robotları ve yazılımların üretildiği beyin... İnsan beynidir.
Araç yolculuğumuz oldukça mütevazi bir şekilde başlamıştır. Mütevazi ama dahiyane! Bu yolculuğumuz…Yuvarlak taşı... Yani tekeri bulmamız ile başlar. Ve ilginçtir ki taş çağından uzay çağına kadar “taşıma teknolojileri” her zaman en tepedeki ilk 5 teknoloji içerisinde yer almıştır. Öyle ki insanlık tarihini anlamak için ulaşım teknolojilerini kullanabilirsiniz.
Bunun en büyük itici kuvveti savaş sanayi olmakla beraber, bireysel anlamda taşımacılıkta her zaman en büyük ekonomilerden birisi olmuştur.