Bir nevi zihnin karışışındakini kodlayarak kimlik edinme çabasıdır. Freudyen görüşten referans alarak, erkeğin kendi çocuksuluğundan kaynaklanır bu durum. Bir biçimde karşıdaki çözemediği hassas ve karmaşık yapıdan korkan erkeğin, annesinin rahmine geri dönmek istemesi sonucunda erkekliğe dair öz bir dürtü yaratması durumudur.
Manhattan’ın iyi tanrısı ve düş bakkalı müşterisi, dilbilimle de epey halvet olmuş Avusturyalı İngeborg Bachmann’ın bir şiiriyle ve umutla bitirelim.
“Bir gün gelecek kadınların altından gözleri olacak. Altından saçları olacak.
Bir gün gelecek, erkekler ve kadınlar cinsiyetlerinin şiirini tekrar keşfedecekler.
O gün gelecek, hepimizin özgür olacağı o gün.
Hepimiz özgür olacağız, şimdiye kadar hayal edebildiğimiz her özgürlükten daha özgür.
Ve bizi bozan ne varsa, yok olup gidecek.
Özgür olacağız.
Birlikte özgür olacağız, kadınlar ve erkekler.
Ve ellerimiz iyilik yapma yeteneğini kazanacak.
Ve ellerimiz sevme yeteneğini kazanacak.
Ve bu bizim özgürlüğümüz olacak.”
Düşündürücüydü, emeğiniz için teşekkürler