Uğur Batı Yazio: Erkek Zihnindeki Kadın Nefreti

“Beni Dünyaya Getirmek İçin Kendinizi Düzdürmeniz Benim Gözümde Bir Vasıf Sayılmaz!”

Sade’nin çarpıcı sözünü başlığa taşıdık, devam edelim…

Tam adı Markisi Donatien-Alphonse-Francois olan Fransız yazar ve düşünür Sade, romantik dönemin ölümcül kahramanlarıyla lanetlenmiş kadın kahramanlar arasında bağlantıyı kurduğu eserlerinin birinde; “Oğlan daha doğumunda, ilk aşkı tarafından daha döle düşmeden aldatılmıştır. Bu nedenle kadına öfkeli, hırslıdır ve ona olan bu nefretini ya hâkimiyet kurarak bastıracak ya da korkarak yönünü değiştirecektir” der.

Müthiş bir alegori ile erkeğin “öteki” üzerinde, yani kadın üzerinde hâkimiyet kurma çabasını sadist gelenek içinde bulmaya çalışır.

Yazar ve eleştirmen Hande Öğüt, “Dişli Vajina Babafingoya Karşı” adlı sıra dışı denemesinde, sinemada vajinanın/kadının tasvirine ve algılanışına dair saptamalarda bulunurken edebiyattan ve sinemadan örneklerle karşımıza çıkar. Yazar makalesinde “vagina dentata” diye adlandırılan bir mitten söz eder. Bu mitin özü, erkekliğin kadınlıktan çekinmesi, hatta ürkmesidir. Bilinçaltı bir hal alan bu olgunun izlerini sürerek erkek zihninin kadına bakışını aykırı bir yolla irdelemek istiyoruz.

2007 tarihli Dişler (Teeth) filmini izlediyseniz, hemen çağrışım yapmıştır. Aykırı yönetmen Mitchell Lichtenstein tarafından çekilmiş filmde bedenini ve cinselliğini yeni keşfetmekte olan Dawn adlı bir genç kızın hemcinslerinden farklı olarak vajinasının dişleri olduğunu öğrenmesiyle yaşanan bir takım dehşet verici olaylar bütünün işler. Filmin ana teması olan vagina dentata, kaynağı Kuzey Amerika Kızılderili miti olmasına rağmen birçok kültürde binlerce yıldır mevcut olan bir efsanedir. Latincede de “dişli vajina” anlamına karşılık gelir.

Efsaneye göre kadın, dişli vajinasını bir silah olarak kullanıp, erkeklerin penisini kopartarak, onun gücünü, iktidarını alır.

Son derece metaforik bir kullanımdan söz ediyoruz. Buna göre, bir kadınla sevişen erkeğin ejakülasyonun ardından penisinin ereksiyon gücünü kaybettiği, vajinanın ise spermlerle beslenerek daha da güçlendiği kastedilir. Teeth sinemada vagina dentata efsanesini alegorik olarak anlatan tek film de değildir. Yaratık (Alien) filmini düşünün. Arkaik bir anne vardır. Bu anne; bebeğin ilk birkaç ay fantezi annesini imgeler. Yine 1979 tarihli Hastanede Dehşet’te (The Brood) canavar bir rahim, kadın veya dişi yaratığa ait genellikle uzaylı doğuran damızlık olarak kullanılır. Günah Tohumu (Carrie) filminde cadı; erkekleri kontrol etme gücüne sahiptir. The Hunger (1983)’da vampirlerin dişleri silah olarak kullanılır. Filmde genelde dişleri gözüksün diye çekilen sahnelerde vampirlerin ağzını açık olarak görürüz ki, bu da vagina dentata fikrine bizi götürebilir.

Yüzüklerin Efendisi’nde J. R. R. Tolkien'in hayalî Orta Dünya evreninde "Karanlıklar Efendisi" ya da "Yüzüklerin Efendisi" olarak anılan kötü bir Maia olan Sauron, yani göz de bir vagina dentatadır.

Gözün bir cinselliği yoktur; ama o dikey yarık, tüm düşmanlarını içine alıp öğüten bir vajinadır. Predator (1987), Star Wars - Return of the Jedi (1983) filmindeki Sarclacc'ın büyük çukurunu da bunlara ekleyebiliriz. Aynı tema, Gerald Scarfe tarafından Pink Floyd’un 'Empty Spaces' parçası için de kullanılmıştır. Bir çiçek seklinde gösterilen vajina, bir süre sonra penisi içine alır ve onu öldürür.

Vagina dentatanın köklerini kastrasyon korkusunda bulmak mümkün. Bu aynı zamanda Kızılderili mitolojisine göre ölen ilk erkeğin hikâyesidir. Maoi panteonunda cehennem tanrıçası olarak kabul edilen “Hine-nui-te-pō” adlı tanrıça, genç kızlık hayalleri öldürülerek babasıyla çiftleştirilmiştir. Bunun intikamını hep içinde saklayan Hine-nui-te-pō, babası Māui kendisine tekrar yanaşmak isterken, vajinası ile babasının erkekliğini kopararak onu öldürmüştür. Māui, ölen ilk erkek olarak sonsuz lanete neden olmuş ve bu sonsuz laneti onun erkek evlatlarına geçirmiştir. Vagina dentata mitinin çıkışı buradandır.

Sigmund Freud'un teorisi de bu mitten farklı olmasına rağmen bir öykünmedir. Freud, çocuğun annesinin onu hadım etme gücüne sahip olduğunu düşündüğü için annesinden korktuğunu iddia eder. Çünkü çocuğa göre annesi hadım edilmiştir. Penis yoksunluğundan diyelim. Bu arada çocuk aynı zamanda da babasından da korkabilir. Çünkü babası annesini hadım eden en güçlü adaydır. 

Freud ve takipçileri, seksüel açıdan 'normal' kadının dönüşümünün aşamaları olarak söz ettikleri; 'erkekçe' klitoral etkenlik/'kadınca' vajinal edilgenlik karşıtlığı, erkeğin kaygısının asıl nedenidir. Bir vagina dentata simgesi olarak kadının erojen bölgeleri, fallik organla mukayese kabul etmeyen bir klitoris-cinsel organ ya da birleşme esnasında penisin sürtüneceği ve sarmalanacağı bir korkutucu bir boşluktur. Freudcu söylem dünyasında evreninde, cinsel farklılık ne biyolojik bir fazlaya indirgenebilir ne de tümüyle toplumsal pratiklerle kurulur.

Aynı olgu Lacan’cı psikanalizde ise objet petit a'nın koruyucu kollayıcı tutumu nedeniyle erkek çocuğun tam özgürleşememesi sonucu yaşadığı huzursuzluk durumunu tanımlar.

Erkeğin fiziki olgunluğa ulaşmasına rağmen, anne rahmine geri dönme isteğini bir türlü yenememiş olması bu nedenledir. Aslında bu durum ölümü simgeler. İçine girilen vajina erkek için aynı anda hem zevk hem korku nesnesidir. Kadın korkusu için kullanılan Jinefobi (Gynephobia veya Gyneophobia) nın var oluşu da bu nedenledir. Bunları özellikle Avrupa sinemasında popüler olan, ardından Hollywood’a transfer olan “femme fatale” kadın karakterlerde görebiliriz.

Erkeğin kadın korkusu, bilinçaltı ve genetik bir korkudur. Antropolojide önemli bir kol, erkeklerin Havva'dan bu yana kadından korktukları, bir şekilde erkeklerin kırılgan kimliklerini hadım edilmekten korumak istedikleri için erkek egemen sistemi icat ettiklerini öne sürer.

Fransız psikiyatr Jean Cournut, “Erkekler Kadınlardan Neden Korkar” adlı kitabında, bu korkuyu 'anatomik bir kader' olarak tanımlar. Söz konusu olguyu, mitolojiden edebiyata, antropolojiden sosyolojiye, psikolojiden felsefeye uzanan geniş bir disiplinler ağında inceler. Cournut’a göre, yüzyıllar boyu hâkim olan “kadının erkekten korkması” durumu, gerçek bir illüzyondur. Cournut erkeğin kadın korkusunun nedenlerini; erkeğin zihninde yatan kadınların vahşi cinselliği, onların şeytansı yetileri, karmaşık düşünce yapıları olarak sıralar.

Erkeğin kadına dair zihinsel tutumunu “bilinmeyene karşı olan” bir güvensizlik, karmaşık olana dair bir çözme çabası, var olan büyük bir hassasiyet olarak değerlendirebiliriz.

Bir nevi zihnin karışışındakini kodlayarak kimlik edinme çabasıdır. Freudyen görüşten referans alarak, erkeğin kendi çocuksuluğundan kaynaklanır bu durum. Bir biçimde karşıdaki çözemediği hassas ve karmaşık yapıdan korkan erkeğin, annesinin rahmine geri dönmek istemesi sonucunda erkekliğe dair öz bir dürtü yaratması durumudur.

Manhattan’ın iyi tanrısı ve düş bakkalı müşterisi, dilbilimle de epey halvet olmuş Avusturyalı İngeborg Bachmann’ın bir şiiriyle ve umutla bitirelim.

“Bir gün gelecek kadınların altından gözleri olacak. Altından saçları olacak.

Bir gün gelecek, erkekler ve kadınlar cinsiyetlerinin şiirini tekrar keşfedecekler.

O gün gelecek, hepimizin özgür olacağı o gün.

Hepimiz özgür olacağız, şimdiye kadar hayal edebildiğimiz her özgürlükten daha özgür.

Ve bizi bozan ne varsa, yok olup gidecek.

Özgür olacağız. 

Birlikte özgür olacağız, kadınlar ve erkekler.

Ve ellerimiz iyilik yapma yeteneğini kazanacak.

Ve ellerimiz sevme yeteneğini kazanacak.

Ve bu bizim özgürlüğümüz olacak.”

Popüler İçerikler

Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
Zoru Başardık: Karadağ'a Üç Puan Hediye Eden Milli Takım'a Gelen Tepkiler
Askerlerine Cinsel Saldırıda Bulunan Komutana 38 Yıl 70 Ay Hapis Cezası Verildi
YORUMLAR
08.12.2020

Düşündürücüydü, emeğiniz için teşekkürler

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ