Sonuçta herkes düşündüğü gibi yaşar. Kişi nasıl düşünürse o şekilde hisseder. Dikkat: İçsesinizle söylediğiniz şeylerin %80’e yakını size karşı olabilir! İlk olarak farkındalık ve dikkat geliştirmek önemli. Üstelik sadece farkındalıkla başlayan bu süreçte, olumlu düşünme kabiliyeti de geliştirilebilir. Beynimiz zaten buna hazırdır. Beyin doğası gereği aslında pozitif düşünme eğilimindedir. Çünkü bilinçaltı aklımızdaki her şey pozitif olma eğilimindedir. Buna rağmen, iç konuşmanızla mücadele etmek –ki gerçekten doğru kelime bu– kararlılık, irade ve zaman gerektirir. Bu mücadele esnasında olumluya dönüşüm için sadece beynimizdeki engelleri, önyargıları ve sınırları kaldırmamız gerekiyor. Buna da zihnimizi olumlu iletilere daha fazla hazır tutmakla başlamamız gerekiyor.
Varoluş kaygıları gereklidir, faydalıdır; insan, “Ben kimim, neyim, nerede varım, gerçek miyim, gerçeğim ne?..” gibi sorular sordukça, derine daldıkça üzerindeki sahte kimliklerden kurtulur. Her samimi cevapta, her içine dönüşte ‘’öz’’ üne kavuşmaya daha da yaklaşır. O öz ki sahip olunan (ya da sahip olduğu sanılan) etiketlerden, paradan, mevkiden bağımsızdır aslında. Ama özünü farkına varamayan, onunla henüz tanışamamış insan, varoluşunu etiketlerine bağlar; sanır ki onları kaybederse yok olacak. İşte bu nedenle başı kesik tavuk gibi ortalıkta dolaşır, her yere yetişmeye çalışır, biliyormuş gibi yapar, çok olmaya çalışır, hep almaya çalışır hayattan.
Oysa bıraktıkça var oluruz; yüreğimiz yüklerinden hafifledikçe, yalnız kalıp içimize çekildikçe tanırız kim olduğumuzu… Ve o zaman anlarız bu hayata geliş amacımızın ne olduğunu. Sartre boşuna dememiş, ‘’Düzmece yaşamlarınızda para, mevki ve başarıyı bir kenara kaldırıp kendinize baktığınızda gerçekte kimsiniz? Geleceğe, yarının toplumlarına bırakacağınız iz ne olacak?’’ diye...
Derinde Saklı’da insanın, varlığına anlam arayışını bir aşkın içinden geçerek anlatıyor. Bu dünyaya gelişimizde daha derin bir mânâ arayan, hayattaki gerçek amacımızı bulmaya gönlü olanlar için bir roman bu... Hepimizin içinde taşıdığı potansiyeli gerçekleştirmekle yükümlü olduğuna, bu dünyaya sadece bizde bulunan ve kalan herkesten daha iyi yapabileceğimiz bir özellikle donatılarak, yalnızca almaya değil, vermeye de geldiğimize inananlar için bir roman…