Uğur Batı Yazio: Değişen Gerçekte Beyin midir?

İnsan anda ve sürekli, durmaksızın ve detaylıca, istemsiz ve bazen zorunlu sürekli olarak değişiyor. Saati takip edin… Değiştiniz. Yine değiştiniz. Hep değişirsiniz. Net bir bilgi vereyim: Ben 20 yıl önceki ben değilim. Beynimdeki sinir hücreleri ölüyor ve sürekli yeni nöronlar üretiliyor. Üstelik serebral korteksimin, yani zihnimin mimarisini oluşturan hücre grupları da bu sürece dahil.

Buna herkesin sahip olabilmesi prensibi, hepimizin beyninin sürekli değişken olması özelliğinden gelir.

Yani beynimiz; tecrübelerimiz, düşüncelerimiz ve duygularımız tarafından sürekli olarak değişir. Şu an bu kitabı okurken de beyninizin bazı bölgelerinde değişiklikler olur. Buna nöroplastisite denir. Kısaca beynimiz bir taş değildir. Sürekli olarak değişir.

Bu durumda huzurlu olabilmenin herkes için mümkün olabileceği görüşü aslında doğru söylemektedir. Burada tek hatırlanması gereken durum, herkesin beyni eşsiz olduğundan, huzura doğru dönüşen beynin herkes için farklı süre ve yoğunlukta zihin egzersizi gerektirdiğidir. Kimisi günde on dakika ile belki de 1 ayda buna ulaşırken, kimisinin ise günde kırk dakika ve yıllar boyu çalışması gerekir. Ancak yine nöroplastisite ilkesinden dolayı, her zihin egzersizinin az da olsa bu dönüşüme katkıda bulunduğu unutulmamalıdır.

İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi, kronik şüpheci olmayı öğreniyordu. Bu gerçekleştiğinde, artık ne yazık ki çok geçti. İnsanların 'tecrübe' dediği şey buydu. Kalbiyle bağlantısını kaybetmiş bir insana tecrübeli deniyordu.

Harvard Üniversitesi psikologlarından William James; 1890’da yayınlanan Psikoloji Prensipleri kitabında şöyle diyordu: “Birçoğumuz otuz yaşına geldiğinde karakteri alçı gibidir, bir daha yumuşaması mümkün değildir.” James bir ilkti. Kişiliğin belli bir yaştan sonra sabitleştiği fikrini geliştiren psikolog olarak modern psikoloji tarihine geçmiştir. Bugün James’in bu hipotezinin üzerine yüzyıldan fazla zaman geçmiştir ve sinirbilim çalışmaları, 30’lu yaşlarda sonra beynin sabitleşmeye başladığını ancak yine de değişimin bu yaşlardan sonra da mümkün olduğunu göstermektedir.

Burada anahtar nokta şu olmalıdır: Devamlı yeni yollar ve bağlantılar yaratmak ve var olan sinirsel yolları kırmak.

Açıkça anlatmak gerekirse, beyin gençken ve henüz tamamıyla gelişimini tamamlamamışken esnek bir yapıya sahiptir, şekillendirmek çok daha kolaydır.

M.I.T araştırmacılarından Tara Swart, Neuroscience for Leadership (Liderlik için Sinirbilimi) kitabında, beynimizin “kalıtımsal olarak tembel” olduğunu ve her zaman en enerji etkin yolu seçeceğini ifade eder. Bu şu demektir: Beyin yeni yollar inşa etmektense, eskileri kullanmayı tercih edecektir.

Bilinçli bir karar almadığınız sürece beyin, otomatik olarak her zaman kolayı

seçecektir.  Bu kesindir ki; yeni sinir yolları yaratmak için üstün bir çaba harcamak şarttır. İnsanın, kendini rahat hissettiği o korunaklı alandan çıkıp, kendi kendine rahatsız olmayı seçmesi gerekir. Bu, kimi zaman ince bir halatın üzerinde cambazlık yapma hissi verecek, kimi zaman uçurumdan buz gibi sulara atlar gibi içinizi cız ettirecek riskleri göğüslemeniz anlamına gelir.

Aldığınız riskler, size yeni şeyler öğrenmek, kendinizi geliştirmek ve hayattan zevk almak olarak geri dönecektir. Yetişkinlerin, asla çocuklukları kadar hızlı öğrenemeyeceği veya değişemeyeceği doğru olduğu gibi, çocukluktan gelen düşünce paternlerini halen taşımadıkları da doğrudur.

Popüler İçerikler

Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?