Uğur Batı Yazio: Bayram Yazısı

Harika olsun diyeceğim bayram ama zihnimden geçiriyorum sadece son haftayı, mekânı cennet olsun, merhum Ekrem Karakaya doktoru düşünüyorum.

Nobranlaştırılmış, ayartılmış, işine gelmediğinde öldürmeyi bile kendine hak gören, cahilliği kutsayan bir insansının kurbanı oldu.

Öyle ki, Konya’da bir imam hemen bayram öncesi son Cuma hutbesinde ''Öldürmez misin'' diyerek doktorları hedef gösteriyor. Mesela o imam diyemez miydi; “Doktorlarımız en kıymetlilerimizdir. Daha koronada Avrupa’nın yarısında hastaneler kepenk kapatırken, onlar halk için cansiparane çalıştı. Sadece sarılın helallik alın.” Anadolu irfanı bunu gerektirmez miydi, yanlış mı anladık?

Biz kimsenin birbirini yemediği, insanların birbirine ağız dolusu hakaret etmediği, televizyondaki o siyasi tartışmalarda garip insanların garip zihinlerine maruz kalmadığımız, ayrımcılığın olmadığı, cinayet işlenmediği, bir sokak hayvanına işkence edilmediği, insan ruhunu öldüren katillerin iyi hal indirimi almadığı, huzur dolu bazı günler olmaz mı? Aşk, bahar, yaz, çiçekler konuşamıyor muyuz? Sadece bazı anlar için?

Her ne kadar zan esaret olsa da aklıma takılıyor…

* Şu hayatta neden birbirinin üzerine basıyor?

Niçin birbirimizi ezip geçiyoruz?

Yönetene yönetileni, patron çalışanını, baba oğlunu, anne kızını, dost arkadaşını, âşık maşuğunu, seven sevileni…

Aslında uzunca bir zamandır, insanların gözlerinde bir şey arıyorum. Aradığım şey 'hayret'

Ama çok az bulabiliyorum.

Oysaki herkes, içinde bir yerlerde bir şeylerin yanlış gittiğini fark ediyor olmalı.

Sanırım iyiliklerin hepsi birbirini benziyor da kötülükler onu her yapana özgü!

Artık iyice eminim; İnsanı açlık veya çaresizlik değil, anlamsızlık yıkar.

Sorularını duymak istediği cevaplara göre değiştiren insanların ülkesinde tartışılan her olayda gördüğüm şeyi söyleyeyim mi? 80 insan 160 milyon yüz... Şaşırmayın, dışarıda zannettiğimiz her şey aslında içeridedir. Belki de o sarsılmaz fikirlerimiz sadece altın suyuna batırılmıştır ve her yıkandığında rengi atacaktır da bilmiyoruzdur...

Ne kadar ikircikli. Oysa ki insan salt ölümden yapılmıştır. Saf ölümden. Bizim yaşam diye kabul ettiğimiz şey, gerçek hayatın uykusu, varlığımızın gerçek halinin ölümüdür. Ölüm yaşamı büker, bize gerçekleri hatırlatır. Ya da bilmem ki, vicdan, merhamet, huzur ve sevgi bile yitip gidiyorsa bu cihanda, kim yaşamak ister ki ulaşana dek sonsuza? Büyükbabam, deli ihtiyar; 'Mezar taşı konuşur oğlum, sen de ölürsün dinlerken. Her şey sona ermek için başlar, bazıları ise bitmek bilmez! Ne yaşadığına dikkat et, her şey o 5 dakika içindir' derdi. O zaman bu kadar hırs, bu kadar şehvet niye? Neye koşuyoruz ya da neyden kaçıyoruz.

Ya koştuğumuz ve kaçtığımız şey aynıysa: Her ikisi de ölümse!

Neyse umutluyum. Düzelmek, düzeltmek için çok fırsatımız var. Genel kuraldır, fırsatlar ona hazır olanlar içindir. Bazen önünüzdeki fırsatlar ya da sorunlar sizin bakışınızdan bir kova su gibi görünür. Lakin bu bir sineğin bakış açısından sonsuz bir okyanus, bir filin bakış açısından bir bardak su, bir melek balığının gözünden ise nefes aldığı yuvasıdır. Aslolan ne olduğu değil, sizin nasıl gördüğünüzdür. Elinizden geleni yapın. Adil ve iyi olmaya çalışın, üretin, sevin hem de hep çok sevin. Birçok şeyi... Böyle yaparsanız yaşam size iyi bir aile, güzel dostlar, sağlık, afiyet, sabır, merhamet, şefkat, şükür ve gelişmek için menzil verecektir.

Ben kendi adıma başkalarının gerçeklerini de, kendi yalanlarımı da umursamadan yaşamaya çalışıyorum. Kendime sürekli diyorum ki; Nefesini tut ve üfle gökyüzüne. Uçurabildiğim kadar yıldız uçurmalıyım. Sonra gülümsemeliyim, her şeye rağmen harika olan bu dünyada bunca sene nefes alabildim diye. Nasr el-Kirmânî'yi çok severim değerli düşünürlerden, ona göre tevekkül, bulmak ve kaybetmek sırasında kalbin sukûnet içinde olmasıdır. Ve mütevekkil insan bilir ki; biz neye hırslandıysak, kaybettiğimiz o'dur. Bu yüzden hırs değil, sükûnettir esas olan.

Ben hep şöyle derim:

Dünya, lambadan çıkan cinin 'dile benden ne dilersen lafına' 'canının sağlığı' diyen insanların yüzü suyu hürmetine dönüyor... Neticesinde küçük küçük parçalarla, aynı üzüntüden payını alan büyük ve hüzünlü kişilerdik! Ne de olsa yaşam ne ki? Öldüğünde doğmadan önce ne isen o olacaksın. Adını hatırlayan son kişi öldüğünde hiç doğmamış olacaksın. Şimdilik seni hatırlayanlar var, o zaman keyfini çıkar hayat... O zaman keyfini çıkar bayramın. Çok çıkar.

Popüler İçerikler

Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
Mike Tyson Kaybetti: Tarihi Mike Tyson - Jake Paul Maçında Neler Oldu?
Boks Tarihinin En Pahalı Maçı Öncesi Mike Tyson, Jake Paul'a Tokat Attı!