Ufuk Tarhan Yazio: Türk Gençliğini Bekleyen Tehlike! “Paris İklim Anlaşması”

Birleşmiş Milletler Paris İklim Anlaşması 12 Aralık 2015 yılından bu yana gündemde.

197 ülke tarafından iklim değişikliğinin ulusal sınırların ötesinde küresel bir acil durum olduğunun, her düzeyde uluslararası işbirliği ve koordinasyon yapılması gereğinin kabul edildiği, çözüm önerileri ve somut hedefler içeren, yaptırımları olan, yasal olarak bağlayıcı, uluslararası bir anlaşma.

4 Kasım 2016'da yürürlüğe girdi. ABD 2020’de anlaşmadan ayrıldı, 2021’de Biden yönetimi ile tekrar dâhil oldu. Anlaşmada tüm uluslara rehberlik edecek uzun vadeli hedefler, uyulması gereken kurallar ve metrikler var.

Paris anlaşmasını onaylayan ülkelerin yıllık küresel ortalama sıcaklık artışının 1,5 derecenin altında tutulmasını sağlayacak önlemler alması, eylem planları yapması gerekiyor. Bunun için de Sera gazlarının azaltılması gerekiyor. Sera gazları içinde en büyük orana Karbondioksit sahip olduğundan, tüm insani faaliyetlerde 'karbon nötr' olmak, fosil türevli enerji kullanımını azaltmak, yenilenebilir enerjiye geçmek gerekiyor.

Şimdi biz gelişmiş mi gelişmemiş mi sayılıyoruz ya da sayılmalıyız?

Sıcaklığın 2 dereceyi geçmesi halinde tüm dünyada insan ve canlı hayatını doğrudan etkileyecek yıkıcı sonuçların, doğal afetlerin daha şimdiden peş peşe yaşanmaya başlanması, Paris Anlaşmasını çok daha acil ve ciddi olarak dünya gündemine taşıyor.

2021 yılı itibariyle Türkiye, İran, Irak, Libya, Eritre, Yemen, Güney Sudan; bu anlaşmayı henüz onaylamayan ülkeler. Bunlar içinde en büyük karbon salımı olan ülkeler sadece İran, Türkiye ve Irak. Türkiye Paris Anlaşması’nı onaylamayan “tek” OECD ve G20 üyesi. En fazla sera gazı emisyonuna neden olan 16. Ülke.

Türkiye’nin anlaşmayı onaylamama gerekçesi “gelişmiş” ülke sınıfına alınması nedeniyle gelişmekte olan ülkelere verilecek finans desteğinden yararlanamayacak olması şeklinde açıklanıyor.

Paris İklim Anlaşması’na göre; ülkelerin Birleşmiş Milletler’e beş yılda bir gözden geçirilmek üzere son derece şeffaf, somut gerçekleştirme taahhütleri vermesi gerekiyor. Buna göre, AB ülkeleri 2030’a kadar %55 emisyon azaltmayı, 2050’de karbon sıfır ilk kıta olmayı hedeflediklerini açıklarken ABD 2050’de, Çin, 2060’da karbon nötr olmayı taahhüt etti. 

Türkiye’nin planlarında henüz azaltma değil, aksine 2030’a kadar karbon emisyonlarının iki katına çıkacağına dair planları var. 2050 için herhangi bir karbonsuzlaşma hedefi yok. Zaten halen çöp ayrıştırma, atık yönetimi vb. gibi ilk basamak sayılabilecek politika ve uygulamalarımız da yok. Varsa lütfen iletin, sevinelim.

Türkiye iklim değişikliğinden fazla etkilenecek ülkeler arasında olduğu halde…

Kısacası dünya ve özellikle Avrupa, dekarbonizasyon için tam gaz kolları sıvar, karbon ayak izinin ölçülmesi ile ilgili düzenlemeler başta olmak üzere birbiri ardına kurallar, örneğin tek kullanımlık plastik kullanımını yasaklamak gibi uygulamalar koyar, yenilenebilir enerjiye geçerken Türkiye’de maalesef bunların hiç birinde en ufak bir adım dahi yok. Üstelik iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek coğrafyalardan birinde bulunuyor olmasına rağmen.

Şu anda pek algılayamıyoruz ancak kısa bir süre içinde yürürlüğe girecek Green Deal – Yeşil Mutabakat kapsamındaki karbon vergileri, sürdürülebilirlik kriterlerine göre üretim yapmış olma metrikleri, yeni sertifikasyon kuralları, vb. nedeniyle Avrupa ve diğer gelişmiş ülkelerle olan ticari, ekonomik ilişkilerimizin büyük sıkıntıya gireceğini görmek zor değil.

Nasıl COVID-19 sonrası aşı pasaportu uygulaması başladı. Hiç kuşku yok ki bu tip uygulamalar başka kriterler için de giderek yaygınlaşacak ve kalıcı olacak. Bundan sonraki aşamalarda, pek de uzak olmayan gelecekte mutlaka “Karbon Ayak İzi” pasaportu da sorulacak.

İklim, çevre önlemleri ve eylemleri konusunda topyekün seferberlik ilan edilmesi gerekirken…

Dostlar alışverişte görsün sorumsuzluğunda workshop’lar, seminerler, etkinlikler, komiteler ve ilgili bakanlıkların web sitelerinde birbirinden habersiz, kopuk PDF raporlarıyla geçiştirilen sözde iklim politikaları, yeşil mutabakat vb. gibi hayati konular yakın geleceğimizde feci şekilde ayağımıza dolanacak, şimdiden bilelim. Göstermelik ve resmi herhangi bir mektuptan hallice genelgelerle yazışma, çalışma grupları oluşturmakla, gereğini yapmanızı arz ve rica ederim mektuplarıyla falan kotarılacak sığlıkta meseleler değil bunlar.

Bunca şey yaşamış ve yaşıyor olmamıza rağmen, hala sahada top gezdirme diyebileceğimiz rehavetteki çabasızlıklar; aklı olan, milletini, vatanını seven her insanın kanını donduruyor olmalı… Çok yazık!

Eğer bu kafa ve bu yönetimle gidersek Z ve Alfa nesillerine, gelecek kuşaklara yenidünya gerçeklerinin çok gerisinde kalmış, aşırı borçlu, sosyolojik, ekolojik, teknolojik ve ekonomik dayanıklılığını kaybetmiş bir Türkiye miras kalacak. Çocuklarımıza yazık ediyoruz. Bir an önce toparlanmalıyız…

Gençler siz de lütfen bu alanlara odaklanın. Gelecekteki meslekleriniz bu alanlarda ya da bu alanlarla mutlaka ilişki içinde olacak ona göre…

Instagram

Twitter

Linkedln

Facebook

YouTube

Popüler İçerikler

"Bir Evim Varsa Onun Sayesinde": Hakan Meriçliler'den Vural Çelik Tartışmasında Gülse Birsel'e Büyük Destek!
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi