Yukarıdaki tarifler, temenniler, meli-malı’lar güzel de içinde “şuursuz bir tempoda” ilerlediğimiz giderek kalabalıklaşan; nüfusun, sorunların, alet, edevat vb. her türlü detayın çoğaldığı, teknolojinin, değişimin, dönüşümün üssel - exponansiyel hızda arttığı dijital medeniyetler çağında bu mutluluk tarifleri nasıl tutturulacak? Nasıl “+” da ya da en azından “tapi” kalınacak?...
Her manada, her alanda doz aşımı tüketime özendirilen ve yönlendirilen, plazalara, toplu taşıma araçlarına, mega kentlere tıkış tıkış sıkışan, bin bir türlü yoldan her an iletişimde olan, birbirine hatta “hızla insanlara benzettiğimiz şeylere” bağlı, bağımlı, “fiziksel ve dijital obezite” tehdidi altındaki “taşkın insan”; hala bu mutluluk tariflerini uygulayabilecek mi?
Bunca karmaşanın, uyaranın, dikkat dağıtan, aşırı aktivite ve etkileşimin olduğu yenidünya düzeninde insanlar neden, nasıl mutlu olacak ya da olabilecekler?
Doz aşımı iletişim ve etkileşime maruz kalınca gelişen tuhaflıklar… Dünyadaki insanların, en azından şehirlerde sıkış, tepiş yaşayanların günde minimum iki-üç hatta daha fazla saati mobil telefon, tv, tablet, bilgisayarlarda dijital dünyada, online geçiyor. Bunun dışında kalan yaşam alanlarının tamamında da günümüz insanı çeşitli ekranlar, reklamlar, sesler vb. ile müthiş bir mesaj bombardımanı altında. Doz aşımı iletişime ve uyarana maruz yaşıyor.
Sessiz, sakin ve “insansız, cihazsız, etkileşimsiz” alan bulmak neredeyse imkânsız hale geldi.
Son günlerde okuduğum bir haber acayip görünse de “medeniyet” dediğimiz karmaşadan bunalan insanların bu tuhaf ama gerçek “inziva ve nefis terbiye” özlemlerini anlamamak mümkün değil.
Olay şu;
Güney Kore'de Hongcheon kentinde kurulan çok özel bir hapishane; 2013'ten bu yana kendi arzusuyla hapse giren ve beş metrekarelik izole bir hücrede 24 saat kilitli kalmak için 90 dolar ödeyen İki bin Güney Koreliyi ağırlamış!..
Hapishanede kendi arzusuyla ve üstüne epeyce para da ödeyerek kalan insanlara “neden?” diye sorulduğunda, kalanlar;
- Günlük hayatın stresinden bıktığını,
- Stresli ofis ortamından, masa başında çakılı çalışmaktan bunaldığını
- Ağır eğitim sisteminden kaçtığını (öğrenciler)
- Cezaevinde kendini kendisini özgür hissettiğini
- Hayata bir ara verip daha iyi bir hayat için kendimle baş başa kalmayı istedim demişler…
Bu cezaevinde koşullar aynen normal hapishanelerdeki gibi. Mahkumların birbirleriyle konuşmaları, cep telefonları veya saat gibi objelerin kullanılması yasak. Müşteriler yani 'sözde mahkumlar' mavi üniforma giymek zorunda. Bir yoga minderi, çay seti ile kağıt - kalem verilen mahkumlar yerde yatıyor. Odalarında küçük bir tuvalet var, ayna yok.
Kaynak