Ufuk Tarhan Yazio: Mutluluğun Geleceği: Hepimiz Hız ve Haz Peşindeyken Mutluluk Ne Durumda?

Mutluluk:

Mutluluk; okuduğum onca kitaptan, dinlediklerimden, gözlemleyip, yaşadıklarımdan anladığım kadarıyla, çok kısaca ve en yalın ifade ile “iyi hissetme hali” ve tıpkı diğer tüm haller gibi “geçici”. 

Hemen her toplumda, kültürde, genel eğilim; mutluluğu asıl etkileyen faktörlerin “dışardan” geldiği yönünde.

Oysa son yıllarda mutluluk; içsel olarak “karar verilebilen, seçilebilen bir duygu durumudur” diyen araştırmalar deneyler, önermeler, testler, kabuller ve tartışmalar da hayli ciddiye alınıyor, yükseliyor… Eğitimler veriliyor…

Bunlara dayanak olsun diye de genellikle şu ters köşe sorgulamalar yapılıyor;

- Madem mutluluk; zenginlik, rahat, sağlık, iyi eğitim, güzellik vb. ile mümkün, o zaman tüm bunlara fazlası ile sahip olan ve hiç mutlu değilim, mutsuzluktan kıvranıyorum, bir türlü mutlu olamadım vb. diyenlerin halini ne ile izah edeceğiz?

Ya da tam tersi;

- Fakir, işsiz, zorluklar, olumsuz koşullar içinde debelenen, hatta savaşan, mülteci diye itelenen, çeşitli sağlık sorunları olan, uzuvları-bazı kabiliyetleri olmayan, handikaplı vb. insanların “çok şükür” deyip gülümseyen, mutlu olduğunu belki de daha uygun bir tanımlama ile mutsuz olmadığını ifade eden, yaşamaya hevesle devam eden, hayata tutkuyla asılan ve her şeye rağmen iyi hissetmeyi, olduğu durumla yetinmeyi, tutunmayı başaran

örnekleri nasıl tanımlayacağız? “İstisnalar kaideyi bozmaz” diye geçiştirecek miyiz?..

Demek ki ve kısacası, kader, kısmet aksından çıkınca, bir de “duyguları hormonların belirlediğini, duyguların beyin sinyallerinden oluştuğunu” öğrenince;

- Kesintisiz ve sürekli mutluluk diye bir şey yoktur. Mutluluk; herkese, her duruma, zamana göre değişkendir.

- Nasıl mutlu olacağı daha doğrusu içine gireceği duygu durumunu aslında kişinin kendisinin kararları ve seçimleriyle şekillenir.

- Davranışlarımızda yapacağımız ince ayarlarla iyi hissetme, yani mutlu olma haline her durumda bilinçli farkındalıkla geçebiliriz” çıkarımlarına varılıyor.

En azından ben vardım… Konforlu bir durum. Herkese tavsiye ederim :)

Şahsen bu noktaya gelmemde şu iki video çok etkili oldu. Siz de izleyin derim;

Link (Türkçe alt yazı seçebilirsiniz) ve Link2

Mindfulness- Bilinçli Farkındalık…

Mutluluk üzerinde konuşuyorsak atlayamayacağımız ve son dönemlerde giderek daha sık  duyduğumuz, üzerinde düşündüğümüz “mindfulness” yani “bilinçli farkındalık” meselesi var. Ona da bir değinmek isterim.

Bu arada, bilinçli farkındalık aslında kendiliğimden yaptığım ve mutlulukla çok yakından ilişkisi olan bir tutummuş.  Ben de yeni fark ettim…

Mindfulnesstr.com’dan aldığım tarife göre bilinçli farkındalık; yaşadığın şu anda, kendinde ve etrafında gerçekleşenleri olabildiğince, an be an oldukları gibi fark etmek.  Zihninden geçen düşünceleri görmek, yaşadığın duyguları, vücudundaki hisleri oldukları gibi algılamak ve normalde yaptığın gibi gerçekleşenleri isimlendirmediğin ve yargılamadığın için tepki vermeden onlarla kalabilmek...

Toparlarsak, bu öz—bilinçli farkındalık tanımı bize iyi hissetmek yani mutlu olmak ve bir anlamda “mutsuz hissetmemek için “anı kabul et ve ilerle” diyor…

Ona, buna, şuna, ötekine mızırdanma, özenme, kafayı takma. Beklentilerini, isteklerini habire yükseltip, yayma. İçinde olduğun durumdan memnunsan tadını çıkar, sadeleş, sakinleş, bir dur, koşullarını sürdürülebilir kılmaya gayret et.. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olma hikayesini daima hatırla.

Memnun değilsen de ya da koşullar değişirse sen de değiş. Memnun olmadığın durumu iyileştirmek üzere aksiyona geç, çabala, çalış çalış çalış…” diyor… Hani derler ya ”insanlar olduğu için değil, olduğu için mutlu olurlar” diye… Bu aslında çok derin manaları olan hayat felsefesini benimse, içselleştir…

Uzun lafın kısası; ben bunları anlıyorum ve elimden geldiğince uygulamaya gayret ediyorum. Faydasını da görüyorum doğrusu. Ruhen de bedenen de son derece olumlu etkilerini hem ben hem çevrem gözlemleyebiliyoruz.

O zaman farkındalığını yükselt, mutlu, iyi hissetme, olumlu düşünme frekansına bağlan…

Prof. Özgür Demirtaş’ın formüle ettiği “Mutluluk = (Gerçekleşen – Beklenen)” formülünde “+” da ya da en azından “nötr” de kalmaya bak…

Ünlü düşünür ve yazardan mutluluk tarifleri:

Mutluluk tarifleriyle ilgili olarak sabitfikir.com’un ShortList'ten derlediği, ünlü düşünür ve yazarların fikirlerinden oluşan güzel bir liste var. Oradan sizin için bazılarını seçtim, aşağıda paylaşıyorum;

Ayn Rand: 'Kendinize değer vermeyi öğrenin ki bu, mutluluk için mücadele etmek de demektir.'

Hunter S. Thompson: "Mutlu olmak için başkalarının kalbine ve zihnine muhtaçken, kendinize nasıl saygı duyabildiğinizi anlamıyorum."

Haruki Murakami: 'Ama en iyinin ne olduğunu kim söyleyebilir ki? Bu sebeple mutlu olma şansını yakaladığın her seferinde, ona tutunmalı ve diğer insanları kafana çok da fazla takmamalısın. Deneyimlerime dayanarak diyebilirim ki, insanın karşısına böyle bir şans, hayatı boyunca iki ya da üç defa çıkar ve eğer onları kaçırırsak hayatımızın geri kalanında bunun için pişmanlık duyarız.' (İmkânsızın Şarkısı)

Kurt Vonnegut: 'Ve lütfen mutlu olduğunuzda bunu fark edin ve haykırın ya da mırıldanın ya da sadece düşünmekle yetinin, 'Eğer bu muhteşem değilse, muhteşem olan nedir ki!''

Robert Louis Stevenson: 'Mutlu olma ödevi kadar küçümsediğimiz başka hiçbir ödev yoktur. Oysa mutluyken dünyaya anonim iyilik tohumları ekeriz.'

Sylvia Plath: 'Daima hareket halinde ve mutlu olmak ile içime dönerek pasif ve hüzünlü olmak arasında bir tercih yapabilirim. Ya da bu ikisi arasında sekerek aklımı yitirebilirim.'

Jane Austen: 'Hak ettiğimden daha fazla mutlulukla karşılaştığımda, bundan dolayı memnun olmayı öğrenmek zorundayım.' (Gurur ve Önyargı)

Douglas Adams: 'Mutlu olmayı, haklı olmaya tercih etmeyeceğim tek bir gün yok.' (Otostopçunun Galaksi Rehberi)

Gillian Flynn: 'Dünyaya gösterdiğin yüz, ona sana nasıl davranması gerektiğini de söyler.'

Charles Dickens: 'Mutluluk bir armağandır ve işin sırrı onu beklemekte değil, geldiğinde memnun olmaktadır.' (Nicholas Nickleby)

Victor Hugo: 'Yaşam en yüce mutluluğu, sevildiğine ikna olmuş kişiye sunar; kendisi olduğu için sevilmiş - hatta diyebiliriz ki, kendisine rağmen sevilmiş kişiye.'

Paulo Coelho: 'Eğer daima an'a odaklanmayı başarırsan, mutlu bir adam olursun.' (Simyacı)

Edith Wharton: 'Kafanı mutlu olmaya takmadığın sürece, iyi vakit geçirmenin önünde hiçbir engel göremiyorum.' (The Last Asset)

Roald Dahl: 'Eğer iyi niyetliyseniz, niyetiniz yüzünüzde bir güneş gibi ışıldayacak ve böylece her zaman sevimli görüneceksiniz.'

Gabriel Garcia Marquez: 'Mutluluğun tedavi edemediği bir şeye hiçbir ilaç çare olamaz.' (Aşk ve Öbür Cinler)

J.M. Barrie: 'Mutluluğun sırrı sevdiğin şeyi yapmakta değil, yaptığın şeyi sevmektedir.'

Dijital Medeniyetler Çağı’ndaki Taşkın İnsanlar ve İnsansılar Karması…

Yukarıdaki tarifler, temenniler, meli-malı’lar güzel de içinde “şuursuz bir tempoda” ilerlediğimiz giderek kalabalıklaşan; nüfusun, sorunların, alet, edevat vb. her türlü detayın çoğaldığı, teknolojinin, değişimin, dönüşümün üssel - exponansiyel hızda arttığı dijital medeniyetler çağında bu mutluluk tarifleri nasıl tutturulacak? Nasıl “+” da ya da en azından “tapi” kalınacak?...

Her manada, her alanda doz aşımı tüketime özendirilen ve yönlendirilen, plazalara, toplu taşıma araçlarına, mega kentlere tıkış tıkış sıkışan, bin bir türlü yoldan her an iletişimde olan, birbirine hatta “hızla insanlara benzettiğimiz şeylere” bağlı, bağımlı, “fiziksel ve dijital obezite” tehdidi altındaki “taşkın insan”; hala bu mutluluk tariflerini uygulayabilecek mi?

Bunca karmaşanın, uyaranın, dikkat dağıtan, aşırı aktivite ve etkileşimin olduğu yenidünya düzeninde insanlar neden, nasıl mutlu olacak ya da olabilecekler?

Doz aşımı iletişim ve etkileşime maruz kalınca gelişen tuhaflıklar… Dünyadaki insanların, en azından şehirlerde sıkış, tepiş yaşayanların günde minimum iki-üç hatta daha fazla saati mobil telefon, tv, tablet, bilgisayarlarda dijital dünyada, online geçiyor. Bunun dışında kalan yaşam alanlarının tamamında da günümüz insanı çeşitli ekranlar, reklamlar, sesler vb. ile müthiş bir mesaj bombardımanı altında. Doz aşımı iletişime ve uyarana maruz yaşıyor.

Sessiz, sakin ve “insansız, cihazsız, etkileşimsiz” alan bulmak neredeyse imkânsız hale geldi.

Son günlerde okuduğum bir haber acayip görünse de “medeniyet” dediğimiz karmaşadan bunalan insanların bu tuhaf ama gerçek “inziva ve nefis terbiye” özlemlerini anlamamak mümkün değil.

Olay şu;

Güney Kore'de Hongcheon kentinde kurulan çok özel bir hapishane; 2013'ten bu yana kendi arzusuyla hapse giren ve beş metrekarelik izole bir hücrede 24 saat kilitli kalmak için 90 dolar ödeyen İki bin Güney Koreliyi ağırlamış!..

Hapishanede kendi arzusuyla ve üstüne epeyce para da ödeyerek kalan insanlara “neden?” diye sorulduğunda, kalanlar;

- Günlük hayatın stresinden bıktığını,

- Stresli ofis ortamından, masa başında çakılı çalışmaktan bunaldığını

- Ağır eğitim sisteminden kaçtığını (öğrenciler)

- Cezaevinde kendini kendisini özgür hissettiğini

- Hayata bir ara verip daha iyi bir hayat için kendimle baş başa kalmayı istedim demişler…

Bu cezaevinde koşullar aynen normal hapishanelerdeki gibi. Mahkumların birbirleriyle konuşmaları, cep telefonları veya saat gibi objelerin kullanılması yasak. Müşteriler yani 'sözde mahkumlar' mavi üniforma giymek zorunda. Bir yoga minderi, çay seti ile kağıt - kalem verilen mahkumlar yerde yatıyor. Odalarında küçük bir tuvalet var, ayna yok.

Kaynak

Dijital çağda nasıl mutlu, verimli, yararlı insanlar olacağız?

Amy Blankson, pozitif psikoloji ve teknoloji ilişkisini inceleyen, bu meselelere kafa yoran; üst düzey devlet yetkililerine, Global şirketlere ve dev kurumlara (Google, NASA, the ABD Ordusu vb.) danışmanlık veren ünlü, önemli bir uzman.

Araştırmalara dayandırdığı önemli bir iddiası var; olumlu hissetmek verimliliği üçe katlıyor, verimliliği %31 arttırıyor.

Blankson, sosyal medyada sıklıkla teknolojinin sosyal izolasyon, dağılma, etik-ahlak değerlerde bozulma, çürüme yarattığı şeklinde yorumlar gördüğünü belirtirken Shakespeare’in “iyi ya da kötü diye bir şey yoktur, bunları bizim düşüncelerimiz yaratır” sözünü hatırlatıyor.

İnsanlığın pek çok derdini çözenin de teknoloji olduğunu düşünürsek sorun aslında bizim araçla amacı karıştırmamızdan kaynaklanıyor gibi duruyor.

Şimdi !!ve gelecekte, Dijital Çağda mutlu olmak için tavsiyelerini de şöyle sıralıyor;!!

1.  HappyTech denen cihazlar kullanın diyor. Mesela kendisi Spire Stone kullanıyormuş. Sütyen askısına ya da kemere takılan bu ufak cihaz, tüm gün sizin vücut ısınızı, kalp atışlarınızı, kan akışınızı, endorfin, vb. ölçerek sakin kalmanız gereken zamanlarda sizi uyarıyor. Kendinize gelmenizi hatırlatıyor. Endorfin (iyi hissetme hormonu) ve dopamin (kendine güven hissetme hormonu) dengelerinizi korumanıza yardımcı oluyor.

2. Beyninizi pozitif düşünce için eğitin. Bunun için onlarda video, online ya da offline eğitim var. Mutlaka kendinizi bu konuda geliştirin.

3. Mutlu hissettiğinizde yaptığınız şeyleri bir alışkanlık haline getirin ve bunları çoğaltın. Yaşam kalite ve verimliliğimizi akışkanlıkların belirlediği bir sır değil artık.

4. Fiziksel ve dijital karmaşanızı temizleyin, işe yaramayanları atın. Sinyalleri kapatın. Unroll.me gibi sistemlerle istenmeyen, eski maillerinizi, dijital dosyalarınızı boşaltın, düzenleyin. 

5. Çalışma ortamınızı güzel, size, ruhunuza uygun, aidiyet hissinize göre düzenleyin. Araştırmalar bunun iyi hissetmeye etkisinin oldukça yüksek olduğuna işaret ediyor.

6. Break Free App gibi uygulamalarla akıllı telefon kullanma ve mail kontrol etme sürelerinizi azaltıp, kendinize sakin zamanlar yaratmaya çalışın.

“Başarı sırf sen varsın diye bir başkasının mutlu olma halidir… - Ufuk Tarhan”

Ben de şunu eklemek istiyorum; En geç 10-15-20 yıl içinde pek çok hastalık, fiziksel, ruhsal, sinirsel aksaklığın giderilmesi, yüzlerce yaşam zorluğu; özellikle, genetik ve nano teknolojilerdeki gelişmelerle giderilebilecek ve bizler şu anda tam tersini tahmin etsek ya da zannetsek de hepimiz daha mutlu ve huzurlu yaşamayı başaracağız. #GelecekGüzelGelecek

Şu başarı tarifimi de yeri gelmişken hatırlatarak mutlu gelecekler dileyeyim…

“Başarı sırf sen varsın diye bir başkasının mutlu olma halidir… - Ufuk Tarhan” 

Instagram

Twitter

Linkedln)

Facebook

YouTube

Popüler İçerikler

151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman