Üçüncü Adam Sendromu: Ölümcül Olaylardan Sağ Çıkanlara Yardımcı Olduğu İddia Edilen Kişilik

'Üçüncü Adam Faktörü'nü zorlu şartlarda, ölmekten kıl payı kurtulduğunuz anlarda, sizin yanınızda olduğu iddia edilen, size yardım eden kişi ya da ses olarak tanımlayabiliriz. Bu hayali kişi ya da ses, sizi kurtarmak için çabalar, moral verir. İsminde 3 geçse de, tek başına olan kişilerin de gördüğü biliniyor. Kahramanmaraş'ta meydana gelen ve acısı taze olan depremden kurtulanların da bu tip olaylar yaşadıklarından bahsettiklerini biliyoruz. Peki nedir bu 'Üçüncü Adam Faktörü'? Gelin detaylıca inceleyelim...

1900'lü yılların başlarında yaptığı Antarktika keşifleriyle tanınan İrlandalı-İngiliz kaşif Sir Ernest Shackleton, sonunda başarısız olacak olsa da insanlık tarihindeki en büyük dayanıklılık başarılarından biri olarak hatırlanacak bir yolculuğa çıkıyor.

Ernest Antarktika'yı keşif hayalinden hiç vazgeçmedi ve Antarktika'yı baştan sona yürüyerek geçmeyi denedi. Bu yaklaşık olarak 3500 km yürüyüşe eşit oluyordu.

İnanılmaz değil mi? Hikayenin nasıl başladığına bakalım...

Shackleton, Antarktika keşfi için ekibiyle yola koyulmuştu. Ekibiyle birlikte yola çıktığı Endurance isimli gemi 1915'te buza saplanıp kaldığında, yine de ümitlerini kaybetmemişlerdi.

Endurance buzlara sıkıştığı için gemiyi terk etmek zorunda kalmışlardı. Gemiyi terk ettikten sonra ekipten bazı kişiler kayboldu.

Kalan grup, zorlu bir yolculuktan sonra Fil Ada'sına ulaştı.

Shackleton'ın bu zorlu yolculuğa dair itirafı bir hayli dikkat çekici: "Güney Georgia'nın isimsiz dağları ve buzulları üzerindeki 36 saatlik uzun ve zorlu yürüyüşümüz sırasında, bana genellikle üç değil, dört kişiymişiz gibi geldi."

Bu açıklamanın ardından, daha fazla kişi 'Üçüncü Adam Sendromu' olarak bilinen, sadece en kötü koşullarda ortaya çıkan ve tam olarak açıklanamayan 'hayaletimsi' bir şeyin varlığından bahseder oldu.

Hayatta kalabilmek için zorlu mücadelelerde bulunan insanların tanık olduğu bu olaya 'Üçüncü Adam Sendromu' denmeye başlandı.

Bu deneyimi ilk açıklayan Shackleton oldu ancak daha sonra, başka kaşiflerden, gemi kazalarından sağ kurtulanlardan da benzer açıklamalar gelmeye başladı.

Bunların hepsi, ya bir insan gördüklerini ya da bir ses duyduklarını iddia ettiler. Gördükleri bu kişi ya da duydukları sesin de onları, o an içinde bulundukları zorlu durumdan nasıl kurtulmaları gerektiğine dair işaretler verdiğini anlattılar.

Bu açıklamalarda bulunan kişilerden biri, 1933'te "neredeyse" Everest Dağı'nın zirvesine çıkan ilk kişi olacak olan İngiliz kaşif Frank Smythe idi.

Smythe, tırmanış ekibiyle birlikte, çok zor koşullarda Everest'in zirvesine doğru bir yolculuğa başladı ancak ekibi, kötü hava koşulları ve oksijen seviyesinin azalması sebebiyle kısa süre sonra geri dönmeye karar verdi.

Smythe ise, zirveyi görmekte çok kararlıydı ve tek başına devam etti. Ne yazık ki sadece 304 metre farkla zirveye ilk çıkan kişi olma unvanını kaçırdı.

Smythe'in günlüğünde yazanlar aynen şu şekilde: "Tek başıma dağa tırmanırken, bana ikinci bir kişinin eşlik ettiğine dair güçlü bir duyguya kapıldım. Bu duygu o kadar güçlüydü ki, normalde hissetmem gereken yalnızlığı asla hissetmedim."

Öyle bir an gelmiş ki, Smythe hayali rehberinin gerçek olduğundan emin olduğu için, onunla yanındaki naneli keki paylaşmaya çalışmış ama arkasını döndüğünde yanında kimsenin olmadığını fark etmiş.

Bu yaşanan olayları anlatan 'Üçüncü Adam Faktörü' (The Third Man Factor) isimli kitap da oldukça popüler oldu.

Peki, Üçüncü Adam Faktörü nedir? Kimse bunu gerçekten bilmiyor ve konu hakkında neredeyse hiçbir bilimsel açıklama da yok.

Bunun muhtemelen aşırı strese bağlı görülen bir halüsinasyon olduğu düşünülüyor. Ancak öyle bile olsa, bunun hayatta kalmaya yardımcı olduğu da bir gerçek.

O yüzden bu yöntem, travmalı insanlara yardım etmek için, bir baş etme mekanizması olabileceği için terapilerde bile kullanılmıştır.

Bu ayrıca, beynin biri konuşan, diğeri dinleyen iki bölümden oluştuğunu belirten ikili zihniyet hipotezini desteklemek için de kullanılmış.

Her ne olursa olsun, ölüm kalım meselesi olacak kadar zorlu anların içinde olduğumuzda, beynimizin bir bölümünün bir 'arkadaşı' bize yardım etmesi ve kurtarması için çağırdığı fikri gerçekten garip bir şekilde rahatlatıcı.

Bunlar da ilginizi çekebilir;

Bilim İnsanları Şaşkın: Güneş'ten Dev Bir Parça Koptu!
Yoksa Hiç Merak Etmediniz mi? Şubat Ayının 28 Gün Olmasına Kim Karar Verdi?
Japonya'nın En Ünlü Eseri Büyük Dalga'nın Arkasındaki Bilinmeyen Gerçekler

Popüler İçerikler

Fenerbahçe Asbaşkanı Acun Ilıcalı'dan Derbi Öncesi Çok Konuşulacak Açıklama: ''Hakemlerle İlgili Kaygım Var''
Narin Güran Davasında Anne Yüksel Güran İfade Verdi: "Namusuma Leke Sürdüler, Beni Burada Asın"
Yabancılar Hayran Kaldı: Mourinho'nun Trabzonspor Maçındaki Heyecanı Dünyanın Dilinde