Sürüngen ve tehlikeli yapısıyla yılanlar çoğu insanı ürkütür. Kıvrımlı atak hareketleri, taşıdıkları zehir ve sessizce avlarına yaklaşmaları en korkulan türlerden olmasının bazı nedenleridir.
Birçok farklı türü bünyesinde barındıran yılanlar hakkında duyduğumuz hikayeler veya bilimsel gerçekler vardır. Listverse'de karşımıza çıkan bu içerik ise yılanların sanılandan çok daha korkutucu canlılar olduğunu bizlere ispatlar nitelikte.
Ben ve Amber çifti kredi çekip büyük bir eve taşınırlar fakat aradıkları huzuru bu evde bulamamışlardır. Etraftan eve dair yılan hikayeleri duymaya başlarlar, gerçek olmasa bile huzursuz oldukları için başka bir eve taşınırlar.
Taşındıkları eve yılanları da beraberinde götüren bu çift kabus dolu günler geçirirler çünkü gece uyurken evi yılanlar basmaya başlamıştır. Amber evin içinde 8 yılan bulur fakat yılanların sayısı gittikçe artarak evin her yerine yayılmaya başlar. Gece ışıkları kapatıp uyumak için yatağa geçtiklerinde yüzlerce yılınan duvarda sürtünen sesi buna pek imkan tanımaz. Kış uykusuna yatan yılanların yuvasına yapılan bu evde fazlaca korkan çifte yılanlar hiçbir zarar vermez. Bu duruma rağmen çift kendisini şeytan evinde yaşar gibi hissettiğini söyleyerek olabildiğince uzağa taşınıp yılanlı evden kaçar.
Normal zehir ve yılan zehri arasında fark vardır. Yılanlar ısırma yoluyla zehirleyebilir. Şimdi Tiger Keelback (Yamakagashi) yılanını inceleyelim. Tiger Keelback yılanı sizi ısırdığında canınız acır ancak zehirlenmezsiniz. Bu yılan dişini kaybettiyse ise dokunma yolu veya sindirim sistemiyle zehirleyebilir. Peki zehir üretemeyen bu yılan zehri nereden buluyor?
Kara kurbağası yemeyi seven yılan avını yakalayıp sindirmeye başladğında toksin salgılıyor. Av sırasında her zamankinden daha güçlü olan yılanı gördüğünüzde yolun karşısına geçmeyi ve size dokunmadığından emin olmanızı tavsiye ederiz.
Bilim adamları bazı hayvanların erkeğe ihtiyaç duymadan üreyebileceklerini biliyordu fakat bu hayvanlar laboratuvar ortamındaki hayvanlardı, 2012 yılına kadar doğal ortamlarında rastlayamamışlardı. Bakire bir doğumun doğal ortamda gerçek olabileceğini keşfedemeyen bilim adamları için bu durum bir gizemdi.
Mayoz bölünme sırasında iki farklı cinsin kromozomuna ihtiyaç vardır, fakat bu yılan babadan gelen kromozoma ihtiyaç duymaksızın kendi hücresiyle birleşerek üreyebiliyor. Bu bilimsel olayı 2012'de keşfeden bilim adamları üreyen neslin kısır olabileceği kanısındaydı fakat babasız dünyaya gelen yılanlar tıpkı anneleri gibi eril yılan olmadan üreyebiliyorlar.
5.5 metre uzunluğundaki Boa yılanı sizi ısırmıyor, fakat sarılmaya başladığında ölüyorsunuz. Bir boa yılanı fareyi sarmaya başladığı zaman gitmesine izin vermesinden başka bir şey yapamaz, çünkü kaçamaz ve kalbini durdurarak öldürür. Dickonson araştırmalarına göre farenin duran kalbi onu yenilmesi kolay bir av haline getiriyor ve zaman yayarak parça parça yemesi kolaylaştırıyor. Fakat 20 dakika içerisinde kalbi durmazsa yılan avından vazgeçiyor ve yeni avlar aramaya başlıyor. Çok fazla enerji harcamasına neden olmayan bu yöntem Boa yılanı ve avı için yavaş ve zahmetsiz bir yöntem.
Bilim adamlarının yaptıkları araştırmalara göre yeni bir virüs türü bulundu. Bulaşıcılığı hakkında net bir araştırmaları olmasa da global bir salgın olabileceği yönünde şüpheler var. Bu virüsü kapan yılanlar zayıflıyor ve zihinsel olarak da sağlıklı kalamıyorlar. çok fazla sıvı tüketmeye, kendi etraflarında dönmeye ve yıldızları izler gibi yukarı bakıyorlar. Bu tuhaf durumlar gittikçe büyüyor ve yılan kendi etrafında dolanarak düğüm oluyor. Ebola virüsü gibi olmasından korkulan bu korkunç virüs hasta ettikten sonra bir tedavisi yok. İnsanlar yılan kadar şansız değiller, İnsanlarda aynı sonuçlara neden olmayan bu hastalık derin bir oh çekmemize sebep olacak cinsten tehlike arz ediyor.
1962 yılın antropolojist Thomas Headland Luzon'a taşındı ve burada yaşayan Agta insanlarıyla bazı araştırmalar yaptı. Yağmur ormanları ile yaşamayı öğrenen birçok yılanla yaşayan bu halk ona birçok araştırmasında yardımcı oldu. Dünyadaki en uzun yılan 7 metre ve 75 kg ağırlığında olmasına rağmen Agta insanları 1,5 metre ve 13 yaşına kadar yaşayabilen yılanlarla tanıklık etmiş. Bunun nedeni ise halkın büyük yılanları avlaması. İnsanlarla yaptığı görüşmeler neticesinde 1940-1970 yılları arasında 2'si çocuk toplam 8 kişi yılanlar yüzünden ölmüş. Bu halkın erkekleri ise hayatlarında en az 1 piton öldürmüş ve kültürleri gereği çocuklarıyla birlikte öldürdükleri yılanı yemeleri gerekiyor. Günümüzde ise bu kültürlerinde biraz olsun uzaklaşmışlar fakat hala pitonları avlamaya devam edenler var.
Agta insanlarının yılanlara olan nefretinin aksine Ban Kok Sa Nga'da insanlar yılanlarla yaşamaktan oldukça mutlu. Kuzey Tayland'da yaşayan insanlar yılanlarla dans ediyorlar ve bunu küçük yaştaki çocuklara öğreterek gelenekselleştirmişler. Eğer Ban Kok Sa Nga'yı zirayet ederseniz 140 ev görürsünüz, her evin bahçesnde tahta kutularda bulabilceğiniz yılarlar sayesinde 1950'lerden beri devam eden yılan sevgisine tanık olabilirsiniz. En sevdikleri yılan ise kobra, tehlikeli yılan avlarına çıkan yerli halk en yüksek fiyat verene en büyük yılanı satarak bir geçim kaynağı sağlamış.
Yılanlarla aralarında bu güvenilemez ilişki onlar için bir gösteri unsuru. Bualee Chai yaptığı yılanlarla yaptığı dans sırasında 21 kez ısırılmış ve bu uğurda serçe parmağını kaybetmiş. Fakat Ban Kok halkı bu tehlikeli ilişkiyi umursamadan yılanları, özellikle kobraları sevmeye ve bu ilişkiyi sürdürmeye devam ediyor.
Savaş bir cehennemdir denilebilir. Bazı mühimmatlar gerektiren savaş sırasında silah ve bombalar tükenebilir. Fakat psikolojik savaş en tehlikeli olanı diyebiliriz. Bunun en büyük örneği ise Vietnam Savaşı'ndaki Cu Chi tünelidir. 240km uzunluğundaki labirent şeklindeki bu tünel düşmanlar tarafından fark edilemeyecek şekilde yer altında bulunmaktadır. Hava atakları içinse korunaklı bir yapıdadır. Tünelde yer alan yılanlar '1 adım' ve '2 adım' şeklinde adlandırılıyordu, bu isimleri ise insanları ısırdıktan kaç adım sonra öldükleriyle almışlar. Vietnam Savaşı'nda yılan ısırığıyla ölenler oldukça az olsa da Cu Chi Tüneli Ameriklalıarın kullandığı bir korku tüneli haline gelmiştir.
Savaşçı yılanlar için benzer bir örnek M.Ö 190'da Pergamon Kralı II. Eumenes zamanına dayanır. Hannibal olarak tanınan generalin gemisine atılan engerek yılanları tüm gemiyi istila etmişlerdir. Fakat tarihçilere göre verilen bir zehir yılanların çıldırmasına ve savaşı Hannibal'ın adamlarının kazanmasına neden olmuştur.
66 yaşındaki Çinli kadın Dean Qiongxiu bir gece uyandığında yatak odasında pençe ayaklı bir yılan gördü. Terlikle yılanı öldüren kadın hemen bir kavanoza koydu ve yılanı Nanchang kentindeki bir üniversiteye yolladı. Bir uzuv gibi yılandan pençe çıktığını gören bilim adamları bir otopsi yaptılar fakat sonucu kamuyla paylaşmadılar. Bunun bir şaka mı yoksa mutant mı olduğu bilinmese de doğru koşullar altında yılanların bacak gelişimi gösterebildiği biliniyor.
Aslında, bu durum çatal dilli sürüngenlerin ilk olarak pullarla kaplı ayaklarının olduğu hala iskeletlerine kala ve omuz kemiklerinin olmasıyla kanıtlanabilir. Can alıcı nokta ise genlerin aktive olup olmadığını kontrol eden Hox genlerinin, kolların oluşumunu tam tersi yönde (vücudun içine olacak şekilde) tetiklemesinde yatıyor. Hox geninin farklı çalışmasına neden olabilecek çevresel faktörler ise kol, bacak oluşumuna neden oluşturabilir. Sonuç olarak Çin'de çok yaygın olan çevresel kirlilik Dean Qiongxiu'nun gerçekten pençe ayaklı bir yılan görmesine, hatta Dünya'daki yılanların yeniden bir ayağa sahip olmasına neden olabilir. Teşekkürler Çin.
Herkesin rüyası tekrar çocuk olabilmektir. Peki bu mümkün mü? Eğer Güneydoğu Asya'yı ziyaret ederseniz hayaliniz belki gerçek olabilir. Bu bölgede bulunan yılanlar her yıl yüzlerce insanın ölmesine neden oluyorlar. Isırdıklarında kana karışan 40 -70 gr zehir kanınızın daha yavaş ve kalın akmasına neden oluyor, eğer ölmeyecek kadar şanslıysanız yeni Benjamin Button olabilirsiniz. Zehir sadece kanı değiştirmekle kalmıyor, hipofiz bezinde iç kanamaya neden oluyor ve hormon değişimi gözleniyor. Tiroit bezlerindeki aktifliği ve vücut ısısını değiştiriyor, seks hormonuna etki ediyor. Kısacası bu zehir sizi ergenlik öncesi halinize götürüyor.
Yılan zehrine maruz kalanların yüzde 29'u cinsel dürtü ve doğurganlıklarını kaybediyor. Aynı zamanda vücut tüylerinin dökülmesine, erkeksi kasların kaybolmasına, kadınsı kıvrımların kaybolmasına neden oluyor. Bazı kurbanların akli dengelerini kaybettikleri ve çocukluk çağındaymış gibi davrandıkları gözlemlendi. Eğer hormon ve terapi desteği alınmazsa gerçekten çocukmuş gibi davranmaya devam ediyorlar. Peki hala tekrar çocuk olmak ister misiniz?
Ben anormal miyim ya yoksa beni rahatsız etmedi bu yılan hikayeleri falan
2 de sanki yediği hayvanın ayağı karnını delmiş gibi sizce?
İçeriğin taglerine bak Bilim, Çin, Cinsellik, Savaş, Uzak Doğu. oo yine yılan gibisin karrşşiiimmm :)