Her telden konuları anlattığımız içeriğimizle karşınızdayız. Bu içerikte tek bir konu yok; kısa kısa birkaç farklı şeyden bahsediyoruz. Tıpkı arkadaşlarınızla yaptığınız sohbetler gibi... Sonra 'vay ben ne okudum!' demeyesiniz... Hadi gelin sizinle biraz sohbet edelim.
Güzellik, yakışıklılık göreceli bir kavram evet de şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Yolda giderken Javier Bardem'i görseniz 'Off ne yakışıklı adam!' diye dönüp bakar mısınız? Bakmazsanız çünkü bizde tam aynısı olmasa da muadil tipte bir sürü insan var. Yeteneği bir tarafa bırakıp konuşalım; bu adamlar sadece normal vatandaştan biraz daha şanslı. Sıradan bir tipiniz varsa üzülmeyin yani beyler. Güzel bir PR çalışmasıyla sizin de ulaşılmaz bir yakışıklı olmanız mümkün. Ünlü olmasa kim takar Javier Bardem'i!
Kıvanç Tatlıtuğ'un Organize İşler 2'de oynayacağı Sarı Saruhan karakterine ait fotoğraflar dün malum ortamlara düştü. Düşmek demeyelim de, atom bombası gibi patladı diyelim biz ona. Çünkü Tatlıtuğ beyefendi, yine nefes kesilmesine yol açtı. Hiçbir şey yapmadan yolda yürüse bile kendine baktıracak Kıvanç'ın bu serseri karakterini sevme sebebimiz acaba efendi yerine piç adam tercih etme sevdamız mı diye düşünmeden edemedim. Yani şu fotoğrafa 5 dakika bakınca adam tarafından üzüleceğinizi net olarak fark ediyorsunuz ama çekim gücüne de karşı koyamıyorsunuz. Kızlar derhal silkelenip kendimize gelmemiz lazım. Bu tipler bizi üzer! Sarışın, mavi gözlü olmasa da olur. Efendi olsun, bizim olsun!
Daha önce varlığından haberdar olmadığımız insanlar sosyal medya sayesinde bir şekilde zihnimize yerleşiyor. Bunlardan sonucusu da kitapları satış rekoru kıran Nilgün Bodur. Uzun bir süre özel şirketlerde kurumsal iletişim yöneticiliği yapmış ve kitap yazmaya karar vermiş. Buraya kadar her şey normal. Anormal olan şeyse, kitaplarında yazdığın yazıların zaten daha önce yazılmış olması. Tamamı değilse bile şu ana kadar çok fazla etkileşim almış bir tweet ve Anne Frank'in Günlüğü kitabından alıntılar olduğu dikkatli gözlerden kaçmadı. Bu trajikomik durum karşısında ise Bodur'un cevabı 'O cümlelerin anonim olduğunu düşünmüştüm' oldu...
İhtimaller çok kuvvetli olsa da cümlelerin alıntı olup olmadığını tespit edecek bilirkişi biz değiliz. Ancak elle tutulur bir gerçek var ki, kadının kitapları şu zamanda yok satmış. Demek ki Nilgün Bodur'la aynı fikirde olan pek çok insan ve büyük bir hayran kitlesi var. Facebook sayfanızda yukarda bulunan şu günaydın mesajlarını paylaşan insanlar görmüşsünüzdür. Sizin yaptığınız paylaşımlardan daha fazlasını her gün bu tür şeyler paylaşarak yapıyorlar. Bana kalırsa bu kitapların en büyük okuyucu kitlesi de onlar. Eğer Facebook günaydın mesajları bir insan olsaydı, çok büyük ihtimalle onlar Nilgün Bodur olurdu.
Antalya denildiği zaman aklınıza Lara ya da Konyaaltı yerine Kaş geliyorsa siz de bendensiniz demektir. İnsanın maviyle kendini sıfırladığı muhteşem bir yerdir. Kaş'a gittiyseniz muhtemelen bilirsiniz ama gitmediyseniz benim şiddetli önerime kulak verin: Derya Beach. Denize girmek için zaten mükemmel bir yer de ben biraz yiyecek ve içeceklerden bahsedeyim.
Bir kere Derya Beach'e giderseniz kesinlikle yemeniz gereken en önemli şey pizza. Türkiye'de sıralamaya girmiş bir lezzette pizza yapıyorlar. Çünkü reçetesini mekanın sahibi Ali Bey, İtalya'dan bizzat alıp gelmiş; mevzuyu yerinde öğrenmiş. Bir de kokteyllerden bahsetmem lazım yoksa ölürüm. Burada içeceğiniz alkol dışında her şey tamamen Ali Bey'in kıştan hazırladığı karışımlardan oluşuyor. Klasik kokteyllerin dışında hiç duymadığınız müthiş kokteyller de mevcut. Ben diyeyim Kızılcık Feneri, siz deyin sakız macunlu ve çilekli votka... Neyse, yaza az kaldı :(((
Böyle bir nesil yetişti evet. Şifre olmadığı için ekranda çıkan çizgileri kafasında birleştirerek form oluşturmaya çalışan (kendiniz de dahil) birçok insan tanıyorsunuzdur muhtemelen. Gece evdekiler uyuduktan sonra gizlice televizyonu açarak gözleri kör olana kadar ekrana bakan çocuklar şimdi eşek kadar adam oldu. Etrafınızda yaşı 30'dan büyük birisi varsa bu eşsiz mücadele günlerini kendisinden dinlemenizi öneririm.
Şifre sıkıntısına girmeyen bir kısım ise evdekiler yattıktan sonra her biri ayrı meyveyi temsil eden Tutti Frutti'yi seyretti. Onlar, Cine 5 şifreli yayın seyredenler kadar herhangi bir uzuv hasarına uğramadı. Aksine, gece birisi tuvalete kalktığı anda hızlıca kanal değiştirdikleri için refleksleri adeta bir Bengal kaplanı gibi gelişti. Bu neslin temsilcileri hayatlarında iki tane Hugo tanıdı: Birisi Tolga Abi'nin küfür yemesine sebep olan uzun kulaklı Hugo, diğeri de Tutti Frutti kızlarının arasında dolaşan sunucu Hugo Egon Balder (oha!)
bu nasıl konudan konuya atlayış ya, beynim yandı
Bu Cine5 ne yordu bizi. Bu kanalla uğraşana kadar Ay'a çıkardık. "Aynaya sprey sıkarak izleyince şifresi çözülüyor oğlum. Yada böyle amuda kalkarak izleyince şifre kesin çözülüyor." gibi bir sürü şehir efsanesini deneyen bir nesil var. :) Tabi hiç bir fikir bir boka yaramadı. Şifre girene kadar işini çözdün, çözdün. Yoksa o gece uyku yok. :D
cine 5 ve tutti frutti neslinin evlatlarıyız, çevikliğimiz aynen ordan geliyor.