Öyle yabancı diziler var ki, sanki Türkiye’nin durumunu anlatmak için çekiliyor. Tabii ki böyle bir amaç güdülmediğinin farkındayız ama gel de bu çağrışımlara kulak tıka kolaysa…
Öyle yabancı diziler var ki, sanki Türkiye’nin durumunu anlatmak için çekiliyor. Tabii ki böyle bir amaç güdülmediğinin farkındayız ama gel de bu çağrışımlara kulak tıka kolaysa…
Türkiye’deki iktidar savaşlarını, ayak oyunlarını, aldatmaları, kandırmaları bir dizi yapın, içinde hem uzun adamlar, hem de kısa adamlar olsun diye sipariş verseydik, öyle bir dizi olsun ki çocuklar da gündem olsun, kralların, yöneticilerin çocukları ortalığı karıştırsın, sürekli dedikodu dönsün, dizinin Fuat Avni’leri olsun diye rica etseydik ortaya Game Of Thrones gibi bir dizi çıkacağından adımız gibi eminiz. Şu an Türkiye’de ne yaşıyor, ne duyuyorsak, farklı şekillerde, ama aynılarını Game Of Thrones dizisinde birebir izliyoruz. Demir Taht’ın bir benzerini daha geçen gün, Merkel’in Türkiye’yi ziyareti sırasında görmedik mi?
Utanmaz bir aile… Sadece bu bile Türkiye’nin şu an yaşadığı şeylerin büyük bir kısmını temsil etmiyor mu? Tamam Shameless’taki Gallagher ailesinin utanmazlığı çok başka boyutlarda seyrediyor ama dizinin ana ekseni olan “utanmaz aile ve çevresindekilerin yaşadıkları arsız olaylar” silsilesi Türkiye’nin küçük bir örneğinden başkası değil.
Tek kelime ile özet geçmek gerekirse, bu dizinin bizi anlattığı en önemli özelliği: “Sekssizlik”. Tamam dizide Penny ekseninde bir takım kıpırtılar var ama o kadarı bizde de var. Ancak genel görüntü olarak dizideki can yakan sekssizlik, birebir Türkiye’de yaşanan sorun ile aynı. Raj ve Howard’ın çırpınışları, Sheldon’ın aseksüelliğe kayan çaresizliği Türkiye’de gençlerin yaşadığı en büyük sorunun resmini çok güzel çiziyor. Tek fark seksin yanı sıra bizde böyle zeka da yok, orada dizi farklılaşıyor biraz.
Güçlü ve zengin biri, onun yanında etinden sütünden faydalanan bir beleşçi ve arada bir kısa adam… Tahmin edebildiniz mi kim bunlar? Mesela zengin bir ülke düşünün, mesela Arap diyarlarından, ondan faydalanan, yanlayan birini düşünün, nispeten uzun boylu, bir de kısa adam getirin aklınıza, işte size Two and a Half Men… Bu dizi bize, bizi, bizden iyi anlatıyor. Bir de bu gözle izleyin bana hak vereceksiniz.
Genç kurt, hadi biz bunu çakal yapalım, ne geldi aklınıza? 17-25 Aralık dönemindeki bir takım gençleri düşünün ve bunların çakallıklarını hatırlayın. İşte Teen Wolf tam da budur. Bir ülkenin başına bela olan genç çakallar.
“Pretty” kelimesini bir kinaye olarak görün, “Little” kelimesi yaşça küçük olmaktan ziyade kişiliğin küçüklüğü olarak algılayın, “Liars” ise cuk oturuyor. Türkiye’nin yaşadığı en büyük sorunlardan birine parmak basan, aldatma, aldatılma, kandırılma, kandırma, vb. hikayelerinin bir bütünü, ironik bir işlenişi bu dizi. Saklanan sırlar, birbirinden beter aile gizemleri, ortaya çıkmaması için başka birinin dediği her şeyi yapmak zorunda kalmak… Mesela Amerika ile olan ilişkimiz daha ne kadar güzel anlatılabilir ki?
Kısaca şunu desem size: Her boka maydonoz olan biri… Ne düşünürsünüz? Aklınıza Türkiye’den bir parça gelmez mi? Ya da herkesi gözetleyen, gördüklerinden yorumlar çıkaran bir güruh desem. Mesela kötü adamlar, bu büyük gücün bir parçası olup bunu karanlık işlerine alet eden kişiler… Bu dizi içinde bulunduğumuz durumu en iyi anlatan dizilere mükemmel bir örnek.
Dolaylı anlatım nedir bilir misiniz? Hah işte bu dizi Türk medyasında yaşanan sorunları tersten anlatıyor. Haberi yalan çıktı diye istifa eden muhabirler, yanlış bilgi verdi diye kahrolan editörler, bir haberin gerçek olup olmadığını derinlemesine araştıran gazeteciler, kaynaklarını korumak için çırpınan haber müdürleri, cesaretin dibine vuran bir anchorman… Bizim medyamızda asla göremeyeceğimiz her şeyi yüzümüze yüzümüze çarpan klas bir örnek.
Düşün şimdi, yaşananları, yaşadıklarımızı görüyorsun, kafana kafana vurulan gerçeklerin farkındasın, 4 yıl önce gökyüzünde süzülen uçağın, nasıl oluyor da dört yıl sonra yeniden yapılmaya başladığının farkındasın, kötü gidişatı, rüşveti, zimmeti, yalanı, gaspı, terörü, şiddeti, katliamları, vs. her şeyi görüyorsun, karşına birini alıp bunu anlatıyorsun; orada ne işleri varmış diyor… İşte bu arkadaş Walking Dead’tir, sen de bu ortamda hayatta kalma mücadelesi verenlerdensin. Walking Dead birebir biziz.
Türkiye’deki çalışma şartlarını ve uyuşturucu sorununu çok güzel özetleyen bir dizi. Geçinemediği için ek iş yapmak zorunda kalan devlet memurlarına dokunurken, bir yandan da gittikçe büyüyen uyuşturucu problemine parmak basan eşsiz bir dizi.
Dizinin sadece adı dahi yetiyor bizden bir şeyler görmeye: Bana yalan söyle… Ben inanmaya hazırım. Halkın büyük bir çoğunluğunun içinde bulunduğu ruh halini özetleyen bir dizi, ancak tek fark var burada yalancılar yakalanmadığı gibi, el üstünde tutulması gibi bir sıkıntı var. Eğer bu diziye gereken kıymeti verir, ders çıkarmasını öğrenirsek yalancıların hali yaman. Ama şu anki durumda yalancılar bir adım önde gibi.
Hanedanlaşmış ve birer suç örgütü haline gelmiş ailelerin anlatıldığı, insan psikolojisinin sınırlarında dolaşan bu dizi yine bizi anlatan bir dizi. Bir yandan suç işlerken, diğer yandan bunun getirdiği psikolojik baskılara göğüs germeye çalışan Tony size birini anımsatıyor mu? Doğru bildiniz.
Tam anlamıyla bizden bir kesit. Astığı astık bir kral ve onun hanedanlığını anlatan bu dizi, sanki 1600’lerin İngiltere’sini 2000’lerin Türkiye’sine taşıyor. Güçlü bir merkezi otoritenin temellerinin atılışına tanık olurken, bu otoriteyi iliklerimize kadar hissetmenin tedirginliğini yaşıyoruz.
… Seks bir tabudur ve onun hakkında çalışma yapmak sapıklık olarak nitelendirilmektedir. E biz işte.