Türkiye'nin Lordlar Kamarası Olarak Anılan, 1960 Darbesiyle Gelip 1980 Darbesiyle Giden Cumhuriyet Senatosu

Kimi İngiltere'deki kamara sisteminin bir kopyası olarak görüyordu, kimi içinse demokrasinin güvencesiydi. Cumhuriyet Senatosu'nu daha önce duymuş muydunuz?

Çayınızı, kahvenizi alın. Yakın dönem siyasi tarihimize bir yolculuk yapalım.

27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi beraberinde birçok yasal düzenleme ve yeni kurum da getirdi.

HSYK, Anayasa Mahkemesi ve Milli Güvenlik Kurulu bu dönemde doğan kurumlardı, onların yanında Milli Birlik Komitesi, yirmi yıla yakın etkinliği sürecek bir kurumu da doğurdu. Bugün büyük bir kısmımızın hatırlamayacağı yıllar olsa da Cumhuriyet Senatosu kurulduktan sonra Türk siyasi hayatında çift meclisli dönem başlamıştı.

Çift meclisli sistem Milli Birlik Komitesi'nin icadı değildi aslında, hem Türkiye'nin geçmişinde hem de birçok ülkede kullanıldığı dönemler oldu.

ABD, İngiltere ve Almanya'da da uygulanan bu sistemin tek meclisli sistemden temel bir farkı var. Tek meclis sisteminde halkın seçimlerle atadığı meclis yasama görevini elinde tutar ve bu meclisi denetleyecek üst bir kurum olmaz. Bir sonraki seçime dek seçilmişler karar verir. Çift meclisin benimsendiği ülkelerde meclisin yürürlüğe koyduğu yasaları denetleyecek, onaylayıp veto edecek senato adında ikinci bir meclis bulunur.

Belirtmek gerekir, bu ideal işleyiş tüm çift meclislerde geçerli diyemeyiz.

Bizim siyasi tarihimizde çift meclis ilk olarak Meclis-i Mebusan ile Meclis-i Ayan’ın aynı anda çalıştığı dönemde benimsenmişti.

Meclis-i Mebusan'ı halk, Meclis-i Ayan'ı ise padişah seçiyordu. İkisinin toplamı ise Meclis-i Umumi adını alıyordu. Yurt dışındaki örneklerden farklı olarak Meclis-i Mebusan tüm kanunların hazırlanması ve Meclis-i Ayan bu kanunların denetlenmesi gibi bir görevlendirmeye sahip değildi. Aralarında görev paylaşımı olan bu iki meclis biraz da bize özgüydü.

Cumhuriyet Senatosu'nun kuruluş amacı bu yeni organla yasama faaliyetlerinin daha etkili ve verimli bir şekilde yürümesiydi.

Ayrıca bir diğer amaç halk tabanında yükselen fakat milletvekilleri tarafından gözden kaçan taleplerin bu ara organ sayesinde daha görünür hale gelebilmesiydi. Bir denetim mekanizması olarak da çalışacağı için devlet faaliyetlerinin daha şeffaf olacağı umuluyordu.

Tüm bu amaçlar ışığında kurulan Cumhuriyet Senatosu'na seçimle dahil olmayan bazı üyeler de vardı. Üyelerinin tümünün en az üniversite mezunu olması şartı aranan senatoda cumhurbaşkanının seçtiği 15 kişinin yanında Milli Birlik Komitesi'nden 21 kişi, yaşayan eski cumhurbaşkanları İsmet İnönü, Cevdet Sunay ve Fahri Korutürk Cumhuriyet Senatosu'nun 'tabii senatörleri' olarak görevlendirildi.

Halkın seçimlerle yetki verdiği, altı yıllık görev süresine sahip 150 senatörün de seçilmesiyle Cumhuriyet Senatosu göreve başladı.

Senatonun ilk başkanı Adalet Partisi'nden Suat Hayri Ürgüplü'ydü. Senato için tanımlanmış temel görev, gücün tek bir yerde toplanmasını engellemek ve halkın faydasını gözetmekti. O dönemde senato yetkilerini kullanarak halkı belli başlı konularda aydınlatma girişimlerinde bulunmuş ve gizlenebilecek konuların göz önünde olmasını sağlamıştı.

Diğer çift meclisli yapılarda olduğu gibi senato üyeleri yasa teklifi yetkisine, reddine veya yeniden görüşülmesine karar verebiliyordu.

Senatonun ilk yıllarında esen olumlu hava ve umutlu bekleyiş kısa sürede yerini sıkıyönetimin gölgesine bıraktı.

İngiltere'de uygulanan kamara sistemi gibi bir 'seçkinlik' iddiası ortaya atılmamış, teorik olarak uygulanabilir ve belki de faydalı sonuçlar verebilir bir sistem öne sürülmüştü. Fakat önemli olan nasıl uygulandığıydı ve bu konuda sınıfta kalmıştık.

1960 darbesiyle siyasi hayatımızda yer bulan Cumhuriyet Senatosu onu takip eden 1980 darbesiyle hayatımızdan çıktı.

Son yıllarda yeniden tartışılmaya başlanan çift meclisli yapı gerçekleşir mi bilemeyiz. Peki siz bu sistem hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu içerikler de ilginizi çekebilir!

Bir Gecede Cahil mi Kaldık? Harf Devriminden 100 Yıl Önce Arap Harfleriyle İlgili Gazetede Yer Alan Haberler
Bize Mars’ı Tanıtan Sevimli Uzay Gezgini Opportunity NASA'nın Kararıyla Hayata Gözlerini Yumdu!

Popüler İçerikler

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Karşıtlarına Mesaj Yolladı: "10 Yıl Daha Yaşasa Bambaşka Olurdu"
Eski Bakan Işın Çelebi'den Fenerbahçe'ye Sert Yanıt: ''Devletin İmkanlarını Kullanıp ‘Yapı’ Diyemezsin''
İzmir'de 5 Küçük Kardeşin Öldüğü Yangın Faciası: Bakanlık, Aileyi 18 Kez Ziyaret Etmiş!
YORUMLAR
12.02.2019

Seçkincilik, yani Elitizm kötü bir şey değil, tam tersine gelişmiş ve çağdaş bir ülke için olmazsa olmazlardandır. Tabii ülkemizde seçkin denildiğinde en başta akıla yalnızca parası olan, ancak para ile elde ettiği lüks,klas ve kültürlü görünümün ardında beş para etmez, aptal ve değersiz kimseler geliyor. Seçkinler, bilim, sanat ve spor gibi özel yetenek ile çalışma isteyen uğraşıları gereğince icra eden ve toplumun gelişmesini sağlayan kimselerdir. İlber Ortaylı seçkindir, Özgür Demirtaş seçkindir, Fazıl Say seçkindir. Seçkinliğin zenginlik veya ün ile ilgisi yoktur. Seçkinlere hak ettiği değeri verip onları toplumu geliştirmeleri için teşvik eden ülkeler her zaman ilerleyip güçlenmiş, bizim ülkemiz gibi popülist edebiyatlar ile seçkinliği ve onların ürettiği yüksek uğraşıları küçümseyenler ise her zaman gerilemeye mahkum olmuşlardır. Yıllar boyu süren bu rezil popülizm sonucunda ülkenin nitelikleri kesimlerinin ya ülkeden kaçmasına ya da kendi ulusuna düşman olmasına neden olmuştur.

12.02.2019

Teorikte seçkinlik iddiası atılmaması onun kötüye kullanılmayacağı anlamına gelmez. Bizim milletimiz sever bu tür şeyleri hâla monarşiye ilgi duyan bi milletiz sonuçta. Sultanlar şehzadeler dolaşıyor hâla ortada(!)

'Senato için tanımlanmış temel görev gücün tek bir yerde toplanmasını engellemek ve halkın faydasını gözetmekti.' Diye bir cümle yazıyor ve bize soruyor gerçekleşir mi? -Gerçekleşmez.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ