Türkiye’nin İlk Çok Partili Seçiminde Neler Yaşandı? Öncesi ve Sonrasıyla 1946 Genel Seçimleri

Türkiye, çok partili sisteme geçmek için uzun yıllar büyük sancılar çekti. Cumhuriyet kurulduktan 23 yıl sonra, nihayet 1946 yılında ilk çok partili genel seçim yapıldı. Ancak bu seçime hile iddiaları damga vurdu. CHP, bugün bile hala 1946 seçimi yüzünden suçlanıyor. Peki bu iddialar gerçekten doğru mu?

Ülkemizin çok partili sisteme geçişini ve yapılan ilk genel seçimi anlatan kısa bir tarih yolculuğuna çıkıyoruz...

Hepimizin bildiği gibi, çok partili sistemin ilk denemeleri başarısız olmuştu.

TCF kurucuları soldan sağa: Adnan (Adıvar), Ali Fuat (Cebesoy), Kazım (Karabekir), Rauf (Orbay) ve Refet (Bele) Beyler.

Mustafa Kemal Atatürk, CHP'ye muhalif en az bir partinin olmasını çok istedi. Bu deneme iki kez yapıldı. 1924'te kurulan Terrakiperver Cumhuriyet Fırkası, üyelerinin yıkıcı faaliyetlere ve Atatürk'e suikast girişimine kalkışmaları sebebiyle 1925 yılında kapatıldı.

1930 yılında kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası ise kısa sürede çok destek toplamasına rağmen, Atatürk'e düşman olan görüşlerin ilgi odağı olması sebebiyle kurucusu Ali Fethi Okyar tarafından lağvedildi.

1. Demokrat Parti 7 Ocak 1946'da kuruldu.

Çok partili sisteme geçiş aslında bu tarihten daha önce düşünülüyordu. CHP içindeki muhalif kitle yıllardır yeni bir parti kurmanın planını yapıyordu. Ancak 2. Dünya Savaşı sebebiyle 1946 yılına kadar beklenmek zorunda kaldı. 

Demokrat Parti, eski CHP milletvekilleri; Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü, Refik Koraltan tarafından kuruldu. Kurulduktan sonra genel başkanlığa Celal Bayar seçildi.

2. 10 Mayıs 1946'da İnönü, çok partili seçim kararını açıkladı.

10 Mayıs 1946 'da CHP, tarihindeki ikinci olağanüstü kurultayını gerçekleştirdi. 1938'de yapılan ilk olağanüstü kurultayda İsmet İnönü, 'Değişmez Genel Başkan' seçilmişti. 1946 yılında yapılan kurultayda ise İnönü'nün kendi isteği üzerine bu ünvan rafa kaldırıldı. Ancak kurultayın tek sürprizi bu değildi. O gün kürsüye çıkan İnönü şu konuşmayı yaptı:

'Türk halk idaresinin yeni bir hamlesine karar vermek için sizi davet ettim. Tek dereceli seçim meselesi... Tek dereceli milletvekili seçimini ilk defa tecrübe edeceğiz.

Eğer 1-2 ay içinde olağanüstü bir engel çıkmazsa, yeni seçime gitmek kararındayız. Şüphe etmek istemem ki, şimdiye kadar kurulmuş olan partiler, seçime parti olarak gireceklerdir.'

Böylelikle çok partili seçim dönemi açılmış oldu.

3. İlk çok partili genel seçim, 21 Temmuz 1946 yılında yapılacaktı.

1946 yılında bir seçim sandığı.

Cumhuriyet tarihimizin ilk çok partili genel seçimi, Demokrat Partililer tarafından 'baskın seçim' olarak adlandırıldı. Normalde 1947 yılında yapılacak seçimler, ani bir kararla bir sene öne alınıyordu.

Demokrat Parti, taşrada henüz örgütlenememiş, milletvekili adaylarını bile belirleyememişti. Ayrıca seçim, tek partili dönemden kalan bir yasa yüzünden, 'açık oy gizli tasnif' sistemiyle yapılacaktı. Demokrat Partililere göre bu sistem, hileye açık bir sistemdi.

Ancak beklenen gün geldi çattı, Türkiye 21 Temmuz 1946'da ilk çok partili genel seçimini gerçekleştirdi...

4. İlk gelen haberlere göre, Demokrat Parti öndeydi.

Ankara'ya gelen ilk telefonlar, Demokrat Parti'nin kazandığı yönündeydi. Ancak gelen mesajlar, saatler ilerledikçe değişir oldu. Demokrat Parti yetkililerine göre, gizli tasnif edilecek sandıklar kaçırılıyor, oylar değiştiriliyordu. Her şey çok kısa bir süre içinde değişmişti.

Ayrıca taşralardan gelen haberlere göre, jandarma seçmenlerin oyuna müdahale ediyordu. Oylar açık oy sistemiyle verildiği için jandarmalar halkın verdiği oyu görüyor ve CHP'ye oy vermeyenleri adeta azarlıyor, oyunu değiştirmesi için baskı yapıyordu. Karşı çıkanları ise karakola götürüyorlardı.

5. Adnan Menderes, memleketi Aydın'da seçimi kaybetmişti.

Seçime hem Aydın'dan hem de Kütahya'dan milletvekili adayı olarak giren Menderes, sonuçları memleketi Aydın'da takip ediyordu. Aydın'dan seçilemediğini öğrenince büyük hayal kırıklığı yaşayan Menderes, Kütahya adaylığını bir anlık unutmuş ve o sıralarda Ankara'da bulunan eşini arayarak Aydın'a dönmelerini söylemişti.

Ancak Ankara'da bulunan eşi seçimi Kütahya'dan kazandığının müjdesini vermiş, böylelikle Menderes apar topar Ankara'nın yolunu tutmuştu.

6. Bazı Demokrat Partililere göre seçim zaten kaybedilecekti.

1946 genel seçim sonuçları.

Seçimlere girilirken gerekli teşkilatlanma sağlanamamış, hatta çoğu yerden milletvekili adayı bile çıkaramamışlardı. Bu yüzden hile olsun veya olmasın kaybedeceklerini biliyorlardı.

Tüm bunların yanında İsmet İnönü, seçimlerden önce devletin tüm kademelerine adil bir seçim olması yönüne uyarılarda bulunmasına rağmen bu uyarılar fayda etmemişti. Demokrat Parti ilerleyen yıllarda 1946 seçimlerinden doğan mağduriyetini sıklıkla kullanacaktı.

7. Demokrat Parti seçimleri kaybetse de halkın desteğini kazanmıştı.

Seçimlerde hile yapıldığına dair iddialar, halkın Demokrat Parti'ye daha çok destek olmasını sağlamıştı. Demokrat Partililer gittikleri her yerde halktan büyük destek görüyorlar, destekçi topluyorlardı.

8. 10 Ocak 1947'de Demokrat Parti 1. Kongresi'ni gerçekleştirdi.

Seçimlerin üzerinden 7 ay geçtikten sonra, Demokrat Parti ilk kongresini gerçekleştirdi. Kongrede 'Hürriyet Misakı' kabul edildi. Bu raporda; yeni seçim yasası hazırlanması ve cumhurbaşkanlığı ile parti genel başkanlığının birbirinden ayrılması gibi istekler yer alıyordu.

9. İnönü bu dönemde çok daha tarafsız bir görüntü sergiledi.

İki parti arasında siyasi gerilim hızla yükselirken, İnönü tarafsız kalmaya özen gösteriyordu. Gittiği tüm gezilerde hem DP'lileri hem de CHP'lileri ziyaret ediyordu. Valiliklere, komutanlıklara yaptığı ziyaretlerde de her iki siyasi partiye eşit mesafede yaklaşılmasını öğütlüyordu.

1947 Temmuz'unda '12 Temmuz Beyannamesi' yayınlandı.Bu bildiri ile İnönü,

iktidar ve muhalefete eşit mesafede duracağını ve aralarında uzlaşma sağlamayı hedeflediğini açıkladı.

10. Hem İnönü hem de Bayar, partilerindeki sertlik yanlısı isimleri tasfiye etti.

12 Temmuz Beyannamesi, muhalefete karşı sert tutumları olan Başbakan Recep Peker'in eleştirisi gibiydi. Bu yüzden, 10 Eylül 1947'de Başbakan görevinden istifa etmek zorunda kaldı. Yerine CHP içindeki ılımlılardan Hasan Saka getirildi.

Demokrat Parti içindeki bir grup da, daha sert ve daha hırçın bir muhalefeti savunuyordu. Hatta Bayar'ı uzlaşmacılıkla suçluyorlardı.Bayar da İnönü gibi kendi partisindeki sertlik yanlılarını tasfiye etti. Ayrılanlar, Mareşal Fevzi Çakmak önderliğinde Millet Partisi'ni kurdular.

İnönü ve Bayar'ın gayretleriyle ülke 1950 seçimlerine daha yumuşak bir havada girecekti. Ayrıca 1950 seçimlerinde 'açık oy gizli tasnif' sistemi uygulanmayacaktı. Böylelikle Türkiye'yi 1950 yılında daha adil bir seçim bekliyordu.

Türkiye Cumhuriyeti'nin İlk Muhalefet Partileri ve Çok Partili Hayata Geçiş Denemeleri
Çok Partili Türk Demokrasisinin Unutulan İlk Muhalefet Hareketi: Milli Kalkınma Partisi

Popüler İçerikler

Antakya Milli Eğitim Müdürlüğü'nden Skandal Karar: "Kız Öğrenciler Ön Koltukta Oturtulmasın!"
Galatasaray Taraftarından Heyecanın Bir An Bile Eksik Olmadığı Trabzonspor Maçına Tepkiler
Donald Trump'tan Esad Rejiminin Çökmesine Açıklama: "Suriye'nin Anahtarı Türkiye'nin Elinde Olacak"
YORUMLAR
Pasif Kullanıcı
26.07.2020

Bu kadar yazmanıza gerek yoktu arkadaslar dün gördük zaten chp ile demokrasi kelimelerinin yanyana gelemeyeceğini. Adam tek başına seçime girip genel başkan oldu lan komedi filmi çevirdiler. 1946 seçimleride laf mı, koftiden demokrasi peşinde olanları millet 1946 da da anlamıştı 2020 de de anlıyor merak etmeyin. Çok partili döneme geçtigimiz an chp ye elveda dedi bu millet. ondan sonra da dikiş tutmadılar zaten

Ak parti de durum farklı mı? Kendi CB olduğu zaman bile dediği kişiyi parti lideri yaptılar.

26.07.2020

Demokrat partiye oy veren halkın chp tarafından cezalandırıldığı gerçeğini buraya taşıyan mangal yürekli arkadaşı tebrik ederim, seçimi kaybetti ama desteği kazandı diye de hakkı teslim edilmiş allahtan

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ