Türkiye'nin büyüme verileri açıklandı. Ekonomistler verileri incelerken detaylara dikkat çekti.
Türkiye'nin büyüme verileri açıklandı. Ekonomistler verileri incelerken detaylara dikkat çekti.
Kişi başına GSYH 2023 yılında cari fiyatlarla 307 bin 952 lira olurken, ABD doları cinsinden 13 bin 110 olarak hesaplandı.
Dolar üzerinden değerlendirilen kişi başına düşen milli gelirin yine dolar bazında enflasyon düzeltmesiyle bakıldığında 10 yıl sonra geride kaldığımız anlaşılıyor.
Sektörel olarak bakıldığında, inşaat yüzde 7,8, hizmetler yüzde 6,4 büyürken sanayi yüzde 0,8 oranında büyümesine Arzova, 'Oysa üretim yoluyla büyüme ana tercihimizdi' derken, 'Tarım ise bırakın büyümeye katkı sağmayı yüzde 0,2 daralarak büyümeden çalmış gözüküyor' dedi.
'Ülkede tüm sektörler az çok büyürken tarımı daraltmak ayrıca bir üstün başarı olmalı' diye ekleyen Arzova, '2023 son çeyreğinde çalışanların büyümeden aldıkları pay azalırken sermayenin payı yine artış göstermiş. Burada bir iyileşme görünmüyor' derken, 'Özetle büyümede tam bir dengelenme henüz mevcut değil ama bebek adımları ile ilerleme var' ifadelerini kullandı. Kaynak: Ekonomim
Aktaş, 'Büyümede tarımın hal-i pürmelali' başlıklı yazısında, 'Tarım sektörü 20 yıl önce sektörler toplamı itibarıyla GSYH içinde yüzde 9,5 paya sahipken, bu oran geçen yıl ilk kez yüzde 6’nın altına indi. Tarım sektörü geçen yıl büyüme şöyle dursun yüzde 0.2 oranında küçüldü' derken, gıda enflasyonuna da dikkat çekti:
Tarımı böylesine ihmal edelim; sonra da gıda maddelerinin fiyatı niye bu kadar artıyor, niye yıllar yılı kendimiz üretiyorken bazı ürünleri ithal eder duruma geldik diye sorup duralım.
Zaten ilkokul yıllarında öğrendiğimiz 'Dünyada tarımda kendi kendine yeten yedi ülkeden biri olma' özelliğimizi çoktan yitirdiğimizi biliyoruz da bu gerçeğin böylesine somut verilerle ortaya konulması daha bir çarpıcı oluyor.
Eğilmez, büyüme verilerinde nominal ve reel büyüme oranlarıyla, 'GSYH zımni deflatörü' yani 'cari fiyatlarla GSYH’nin bir önceki yıla göre artış endeksinin sabit fiyatlarla GSYH’nin bir önceki yıla artış endeksine oranlanması' hesabına değiniyor.
Bir ders niteliğindeki yazısında, yüzde 53,9 TÜFE enflasyonuna karşılık, GSYH zımni deflatörünün yüzde 67,5 olmasının arasındaki farkın kapsamdaki mal sayısından oluştuğunu belirtirken, TÜFE'nin bir örneklem sepeti olduğunu, GSYH zımni deflatörünün ise ekonomideki binlerce mal ve hizmeti kapsadığını açıklıyor.
Ancak tüm farklılıklara karşın 'yıllık ortalama enflasyon ile GSYH zımni deflatörü arasında önemli farklılıklar olmaması gerekir' diyen Eğilmez, Devlet İstatistik Enstitüsü eski Başkanı arkadaşı Sıddık Ensari’den yardım aldığı bu tablo ile farklılıkları gösteriyor.
Eğilmez, bunun nedenlerini şu şekilde belirtiyor:
TÜFE sepetini oluşturan mal ve hizmetler ya da bunların ağırlıkları hane halklarının bütçelerindeki görünümü yansıtmıyor olabilir.
TÜFE için yapılan derlemeler doğru yapılmıyor olabilir.
TÜFE hesaplamalarında hatalar söz konusu olabilir.
GSYH verileri sorunlu olabilir.
Bu, yalnızca emekçilerin emeğinin karşılığının doğru verilmesi için değil bütün toplum kesimlerinin enflasyon karşısındaki mağduriyetinin giderilmesi ve enflasyonu düşürecek doğru para ve maliye politikaları izlenebilmesi için de zorunluluktur.
Büyüyen bir şeyler hissediyoruz ama ekonomi değil….