Olay, başından geçen arkadaşın anlatımıdır.
İstanbul'da yaşarken akrabalarım veya kız arkadaşım şehir dışından beni ziyarete geldiğinde, eski İstanbul'u göstermek adına hep Büyükada'ya götürmüşümdür. Çünkü oradaki bozulmamış tarihi doku, sokaklarda araba olmayışı, hala ulaşımın 1800’lü yıllardaki gibi faytonla oluşu çok hoşuma gitmekteydi. Oraya gidenler bilir, faytonlarda tur seçenekleri vardır. En uzunu büyük turdur. Tüm adayı baştan sona gezdirir. Neyse bu turda yerleşim yerinden uzaklaşıp adanın arka tarafından dolaşıldığı için ıssız, ormanlık ve patika bir yoldan gidilmektedir. Oradan geçerken tepenin üstüne yapılmış, devasa bir ahşap malikane gözüme ilişmekteydi. Faytoncuya bunun ne olduğunu sorduğumda ise, 'Rum yetimhanesi' cevabını verdi. Sonra da binayla ilgili soru sorduğumda:
'Evin Osmanlı zamanında Rum Patrikhanesi tarafından yapıldığı, erkek çocuk yetimhanesi olarak kullanıldığı ve 1960’tan beri kapatılıp kullanılmadığı, oraya ulaşmanın çok zor olduğu, araba ve fayton yolu olmadığı, 45 dakikalık ormanın içinden yürüme mesafesiyle ulaşabilmenin mümkün olduğunu” söyledi. Ben de meraklanıp biraz daha sordum. Dediğine göre kendisi bizzat şahit olmamış ama bazı arkadaşları bazı olaylar yaşamış. Bazıları macera olsun diye, bazıları meraktan, bazıları da sırf manzara görüp içmek için oraya gitmiş.
Çoğu da özellikle evin içerisindeyken bahçeden gelen çocuk sesine çok takılmış. Çünkü bu ses o kadar netmiş ki halüsinasyon olmadığına çoğu yemin ediyor. Eve yol olmadığı için evdeki eşyaların çoğu çıkartılmamış, mobilyaların çoğu ve yetim olan Rum çocuklarının kayıt dosyaları, pijama parçaları hala evde durmaktadır. Hatta salonunda bir piyano bile varmış. Evin dışarısındayken çığlık sesleri akşamları daha belirgin hale geliyormuş. Bu, ada sakinleri tarafından bilindiği için genelde giden olmuyormuş. Evin bu denli sıkıntılı olmasının sebebi ise, zamanında yetim çocukların orada çok zulüm çektiği, bir dönemde ise binanın bir cephesinde yangın çıkması sonucu evde oluşan panikte bazı çocukların yanarak öldüğü ama bunlardan en acıklısının bahçeye çıkan bir çocuğun oradaki kuyuya düşüp sesini kimseye duyuramadan orada ölüme terkedilmiş olmasıdır.
Özellikle bahçeden gelen çocuk sesinin sebebi kuyuda ölen çocuk olmasına bağlanıyor.
Adadaki hangi esnafa sormuşsam hepsi aynı cevabı vermekteydi. Olayı yalanlayan kimse olmadı. Aynı zamanda size ilginç bir bilgi; bu bina şu an dünyanın en büyük 2. ahşap yapısı. Bir gün adaya yolunuz düşerse büyük tur yapın ve bu binayı mutlaka görün. Ama tavsiyem 45 dakikalık orman patikasını kullanıp ta oraya çıkmayın. Faytoncular bile tavsiye etmiyor yakından görülmesini.