Türkiye'de Tatil Yapmaya Yetmeyecek Bir Bütçeyle 3 Gece 4 Gün Bosna-Hersek Seyahatine Gittik!

Hazır havalar ısınmış, bünyelerimize biraz da olsun D vitamini almaya başlamışken; bir Avrupa seyahati hiç de fena olmaz. Tabii Avrupa seyahatinden kastım İngiltere ya da İspanya falan değil. Gönül isterdi ki oralara da gidelim ancak döviz kuru malum, şimdilik daha yakın ve daha uygun fiyatlı yerlere gitmek daha akıllıca. 

Biz de öyle düşündük ve geçtiğimiz haftalarda mini bir Bosna-Hersek gezisine çıktık. Tarihi dokusunu ve yemeklerini aşırı merak ettiğimiz Bosna-Hersek'e gitmek bize ne kadara mâl oldu, neler yedik; neler gördük hepsini anlatayım! 👀

Öncelikle indirimli biletleri uzun zamandır takip ediyorduk zaten. AnadoluJet'in bilet kampanyası olunca düşünmeden kaptık biletleri. Kişi başı gidiş ve dönüş uçak biletlerini 1.900 TL'ye aldık.

Oldukça rahat ve kısa bir yolculuktu. İstanbul Sabiha Gökçen ile Saraybosna Havalimanı arası yaklaşık 1 saat 40 dakika sürüyor.

Yalnızca Saraybosna değil, Mostar'a da gitmek istediğimiz için birkaç ay önce, Yolcu360'ın Bahar Kampanyası'ndan indirimli araba kiraladık. Uçaktan iner inmez arabamızı aldık ve kalacağımız Marrakech Hotel'e gittik.

Arabayı %40 indirimli 1300 TL'ye kiraladığımızı da söyleyeyim. Kaldığımız Marrakech Hotel çok lüks olmasa da temiz bir pansiyondu. En sevdiğimiz yanı da gitmek istediğimiz tüm yemek duraklarına inanılmaz yakın olması. Adımınızı attığınız anda Saraybosna'nın göbeğindesiniz, arabaya asla ihtiyaç duymuyorsunuz.

Otele ise 3 gece için 2 kişi 2000 TL ödedik.

Bavulları otele bırakır bırakmaz uğruna Saraybosna'ya gittiğimiz o meşhur Boşnak böreklerini yemeye gittik. Saraybosna'ya giden herkesin öve öve bitiremediği o sevimli börekçiye, Sač Börek'e gittik.

29 yıllık hayatımda daha önce böyle bir börek yediğimi hatırlamıyorum arkadaşlar. Peynirli, kıymalı, patatesli ve ıspanaklı gibi çeşitleri olan bu muhteşem börekleri yoğurtla servis ediyorlar. Benim favorim kıymalı ve yoğurtlu olan. Dört gün boyunca her sabah kahvaltıda bu böreği yedik. Üstelik kişi başı en az 2 porsiyon... Yani döndüğümüzde beşer kilo almıştık. 

Böreğin porsiyonu ise 5 KM yani 50 TL'ydi.

Ardından Srebrenica Soykırımı'nı tüm çıplaklığıyla gözler önüne seren Gallery 11/07/95'i ziyaret ettik.

Bosna Hersek’in Sırp Cumhuriyeti bölgesinde yer alan küçük kasabası Srebrenica’da yaşanan acıları ve katliamı fotoğraflarla anlatan bu müze çok etkileyiciydi.

Katledilen insanların fotoğraflarının yan yana yer aldığı, soykırımdan kurtulan insanların sonrasında yaşadıklarının fotoğraflandığı bu müzede beni en çok etkileyen fotoğraf bu gördüğünüz oldu.

Fotoğrafta soykırımı yaşamış küçücük bir çocuktan geriye kalan oyuncak bebek var...

Müzeye giriş 10 KM yani 100 TL idi.

Sonra tabii ki Osmanlı'dan kalan en önemli miraslardan biri olarak kabul edilen Gazi Hüsrev Bey Medresesi'ne ve Camisi'ne gittik.

Osmanlı Padişahlarından Sultan 2. Bayezid'in torunu Gazi Hüsrev Bey tarafından yaptırılan medreseyi ve medresenin içindeki müzeyi gezdik. O atmosferde kendinizi Osmanlı halkından biri gibi hissediyorsunuz. Hele benim gibi hayal dünyasında yaşayan bir tipseniz, anında hayallere dalıp; garip triplere girmeniz çok olası! :)

Tabii akşama doğru acıktık ve soluğu Ćevabdžinica Željo'da aldık. Bosna-Hersek'in ulusal yemeği Ćevapi Kebabını yemek için tabii.

Köfte aşığı biri olarak bu kebabı gayet lezzetli ve güzel buldum. Hatta biraz Tekirdağ köfteye benzettim. Özellikle yanındaki ekmek muhteşemdi. Yanında ayrıca soğan ve kaymak-peynir karışımı bir ürünle servis ediyorlar.

Bu kebabın porsiyonu da 10-12 KM arasındaydı. Yani 100-120 TL.

Ertesi sabah meşhur Mostar Köprüsü'nü görmek için yola koyulduk. Arabayla yaklaşık 2 buçuk saatlik bir yol gittik.

Hayatımın en güzel araba yolculuğu diyebilirim! Çünkü yol boyunca böyle müthiş manzaralara tanıklık ediyorsunuz ve asla sıkılmıyorsunuz. Neretva Nehri'nin kıyısında yer alan Mostar'a nihayet vardık.

Hava biraz yağmurlu olsa da gezme aşkımızı hiçbir şey durduramadı tabii. Yağmurluklarımızı çekip Mostar Köprüsü'ne gittik.

Buram buram Osmanlı kokan bu köprüye ve mimariye hayran kalmamak elde değil tabii. Yıllar önce Hırvatlarca yıkılan bu meşhur köprü, sonra tekrar inşa edilmiş.

Yağmurun da etkisiyle köprü o kadar kaygandı ki düşme korkusuyla köprüye tırmanmamız ve inmemiz bir saatimizi aldı...

Sadece Mostar köprüsü değil tabii, Mostar'ın her bir köşesi de buram buram tarih ve estetik kokuyor. Birkaç tarihi yapıyı gezip, çarşısının içinde şöyle bir tur attıktan ve tabii magnetimizi de aldıktan sonra yola koyulduk.

Tabii aç aç gezmedik, Mostar'a gelir gelmez kendimizi bir börekçiye attık ancak yediğimiz Boşnak böreği tam bir hayal kırıklığı olduğu için kendisini hiç var olmamış saymak istiyorum...

Benim belki de Bosna-Hersek'te en çok merak ettiğim yere Pocitejl'e gittik. Pocitejl, Mostar'dan yaklaşık yarım saat uzaklıkta, resmen taşlardan oluşan bir Osmanlı kasabası.

Neretva Nehri’nin hemen yanında yer alan, Osmanlıların sınır kasabası olarak sert taşlarla inşa ettiği bu yer gerçekten de büyüleyici. Yürürken sürekli içimden Osmanlı ahalisinden kimler yürüdü acaba burada diye düşünmeden edemedim tabii. Tokmağını çok beğendiğim kapıyı nasıl çalınıyor ki diye çalarken kapının açılmasıyla koşmam da bir oldu tabii.

Eğer ciğerlerinize güveniyor ve ben yarı yolda kalmam diyorsanız mutlaka kalesine çıkmanızı tavsiye ediyorum.

Yolda dilim dışarda nefes ala ala çıksam da kaleye çıktıktan sonra 'İyi ki çıkmışım be!' dedim. Çünkü hem o tarihi doku hem de manzara gerçekten tek kelimeyle muazzam. Yanınızda pırıl pırıl bir nehir, dört bir yanınızda taştan tarihi yapılar ve cıvıl cıvıl kuş sesleri...

Açlıktan ölsem de zehirlenirim ve yaban ellerde derdimi anlatacak doktor bulamam korkusuyla yemek yemediğim ve sadece çay içelim dediğim bu küçük kasabada önümüze gelen çay tam da şuydu...

Kasabanın girişindeki kafede tanesine 2 KM yani 20 TL ödediğimiz bu çayı ne yazık ki içemedik. Mekan sahibi abiye ayıp olmasın diye de bulduğumuz bir saksının dibine döktük...

Açlıktan gözü dönmüş bir şekilde Saraybosna'ya döndükten sonra soluğu meşhur pizzacı Pekara Kovači kod Mahira'da aldık.

Kuru etli ve mantarlı bu pizza, hayatımda yediğim en iyi pizzaydı. Saatlerin verdiği açlık yüzünden mi böyle hissediyorum diye düşünüp ertesi gün de yedim ancak gerçekten de müthiş bir pizzaydı. Ben pizzada mantar sevmediğim için sadece peynirli yedim ancak diğer pizzanın da tadına baktım tabii.

Çoğu kişi İngilizce bilmediği ve Boşnakça konuştuğu için sipariş vermekte biraz zorlansak da bu pizzacı bey İngilizce biliyordu. Hatta ben ' I don't want mushroom and meat' deyince bir miktar sinirlendi. 'Only cheese???' diye pizza kutusunu kafama geçirecekti ama canı sağ olsun. (O ortadaki müthiş top da özel bir kaymak bu arada.)

Bu pizzanın da büyüğü 16 KM, küçüğü 8 KM'ydi. Yani TL ile çarpı 10.

Ertesi gün iki porsiyon kıymalı ve yoğurtlu böreklerimizi yedikten sonra Sırp Cumhuriyeti kısmına geçtik ve Saraybosna Umut Tüneli'ne gittik.

Bosna Savaşı sırasında inşa edilen bu yapı, kuşatma altındaki Saraybosna'yı havalimanına bağlayan; 800 metre uzunluğunda bir tünel.

Tünelin küçük bir kısmı bir müzeyle birlikte hâlâ ayakta ve sergileniyor. Tünel her ne kadar şu an kısa olsa da klostrofobisi olanların girmesi zor.

Üzerime örümcek atlamasında sorun yok, kapalı alanlar beni daraltmıyor diyorsanız mutlaka gidin ve görün derim. O savaş hâlini iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Ekstra 60 TL civarında bir tutar ödeyerek uygulamadan müze bölümlerini sesli ve Türkçe anlatımıyla da dinleyebiliyorsunuz. 

Havaalanının hemen karşısındaki bu tünel ve müzeyi ziyaret etmek yanlış hatırlamıyorsam 10 euro idi.

10 euroluk tünel sevgili eşime biraz kısa geldiği için tüneli 2 kez daha baştan aşağı yürüdü, bir nebze de olsa parasına değeceğini düşündü...

Ardından yine bu hayattaki tek motivasyonu yemek olan bir ekip olarak soluğu Cakum-Pakum'da aldık.

Saraybosna'da bulunan bu küçük restoranda, Avrupa'da olduğunuzu hissediyorsunuz. Küçücük, samimi ve yemekleri müthiş bir restoran. Biz dört peynirli makarna, Cakum-Pakum makarna, hindi etli ve bonfileli bir ana yemek söyleyip hep birlikte yedik. Hepsi de birbirinden güzel ve lezzetliydi. Sanırım yemek yediğimiz en pahalı yer burasıydı. 

Et 40 KM civarında, hindi 25 KM, makarnalar da aşağı yukarı 12-15 KM civarındaydı.

Restoranın her yanı eski bavullarla doluydu... Hem tasarımı hem de atmosferi gerçekten çok güzeldi!

Tatlı aşığı biri olarak Saraybosna'nın tatlı konusunda biraz eksik olduğunu düşünüyorum. Neredeyse her gün farklı bir yerde tatlı denedik ama son gün ayaküstü yediğimiz bu kruvasanlara aşık oldum!

Merkezdeki bu Zlatno Zrno'ya gittik ve Nutellalı, bademli ve vanilyalı kruvasan yedik. Özellikle bademli kruvasana bayıldık. Kruvasanların kalan kırıntılarını bile sıyırdık, öyle bir kruvasandı anlayacağınız.

3 kruvasana 10 KM civarı bir şeyler ödemiş olmamız lazım. 

Caffe Slastičarna Badem'de birkaç farklı tatlı denesek de pek beğenmedik. Orada da tatlılar 3-7 KM arasındaydı. Yine çay da 2,5 KM'ydi.

Üç gün boyunca bulduğumuz her kilise ve katedrale girdik, özellikle de İsa'nın Kalbi Katedrali epey etkileyiciydi.

Devasa büyüklükteki bu Katedral biz gittiğimizde sadece pazar sabahı açılmıştı ve Pazar Ayini'ne denk gelmiş olduk.

Sönmeyen Ateş Anıtı gibi sokak ve caddelerdeki meşhur yerleri de ziyaret ettik tabii...

Saraybosna hem estetik ve tarihi yapılarıyla hem de yemekleriyle gerçekten görülmesi gereken bir şehir.

Tabii sadece Saraybosna değil, Mostar ve diğer şehirler de öyle...

Yurt dışı çıkış pulu, uçak biletleri, araba kiralama, yakıt ve orada harcadığımız tüm yeme-içme-müze ve mini alışverişleri de eklersek toplamda iki kişi için 12.000 TL harcamış olduk.

Ancak 3 gece ve 4 günümüz dolu dolu geçti! Nitekim geçtiğimiz yıl 3 gece 4 gün Antalya tatiline gittik ve bunun iki katı para harcamak durumunda kaldık... 

Bosna-Hersek hem tarihi dokusu hem de yemekleriyle mutlaka gidilmesi gereken bir ülke. O zaman başka bir seyahatte görüşmek üzere! ❤️

Belki bunlar da ilginizi çekebilir!

Seyahat Etmen Gereken Ülkeyi Söylüyoruz!
Ülkelere Dair Öğrendiğiniz Anda Sizleri Hayrete Düşürüp Şaşkınlıklara Sürükleyecek 8 İlginç Gerçek

Popüler İçerikler

Ayliz Duman Çok Sade Kaldı: Miss Universe 2024'te Gelmiş Geçmiş En Çarpıcı Ulusal Kostümler Giyildi!
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
YORUMLAR
24.04.2023

1 bosna hersek markı 10,92 tl (anlık kur) Tabii ki memleket goruyosun, yeni lezzetler vs. ama yine de paramizin degersizliği söz konusu malesef :( Biz ve ark. grubumuz nereye gidersek gidelim içen insanlariz, ulkemize göre yine uygun ama tl.ye vurunca bunalıma giriyoruz valla yaa..

Pasif Kullanıcı
24.04.2023

Baba tarafından Arnavut-Boşnakım Bir türlü fırsat olmadı gitmek Balkan coğrafyasına,seneye nisan-mayıs gibi gideceğim inşallah,şimdilik Bosna -Hersek için bütçe ayırabilicem,sonrası inşallah bakalım.

25.04.2023

Geçen gün tanıtım için davet edildiğim ada ülkesi Seyşeller 'de araştırma yapıp seyahat maliyeti paylaştım. 2 kişi 6-7 gün 55 bin TL tutuyordu. Sonra ben şimdi bunu nasıl paylaşayım dedim. Ardından Bodrum, Çeşme vs aynı gün sayuısıunda otel fiyatlarına baktım. Minimum 40 bin TL ki bazıları 300 bini geçiyor. Türk vatandaşı olarak hem kurdan dolayı yurt dışında hem de istismarcı vatandaşlarımız sayesinde ülkemizde rezil olmaya devam ediyoruz.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ