Türkiye'de savaş, saldırı veya afet durumlarında kullanılabilecek sığınakların varlığı, özellikle son yıllarda yaşanan bölgesel çatışmalar sonrası sıkça sorgulanır hale geldi. “Türkiye’de sığınak var mı?” sorusu kamuoyunda ciddi bir bilgi eksikliğiyle karşılık buluyor. Çünkü yasal düzenlemeler olmasına rağmen uygulamada bu sığınakların büyük kısmı ya işlevsiz ya da farklı amaçlarla kullanılmakta. Çoğu apartman bodrumu, yasal olarak “sığınak” diye projelendiriliyor ancak gerçekte depo, kömürlük ya da otopark olarak değerlendiriliyor.
3194 Sayılı İmar Kanunu ve buna bağlı Sığınak Yönetmeliği’ne göre, belirli özelliklere sahip yapılarda sığınak inşa edilmesi zorunlu. Özellikle 1500 metrekareden büyük ve 12'den fazla bağımsız bölüme sahip binalarda, afet ve savaş durumlarında kullanılabilecek nitelikte sığınakların bulunması gerekiyor. Ancak denetim eksikliği, yaptırım uygulanmaması ve ekonomik kaygılar sebebiyle bu zorunluluk çoğu projede kağıt üzerinde kalıyor. Sonuç olarak Türkiye’de çok sayıda yapı bu mevzuata uymamasına rağmen ruhsat alabiliyor.
Türkiye’de kamuya açık, modern ve aktif durumda olan sığınak sayısı yok denecek kadar az. Bazı tarihi yapılar ve devlet kurumlarına ait binalarda özel sığınaklar bulunsa da bunlar halka açık değildir. Örneğin Ankara Kalesi’nin altında bulunan II. Dünya Savaşı döneminden kalma geniş kapasiteli bir sığınak, yalnızca örnek teşkil etmesi açısından gösterilebilir. Ancak bugünün ihtiyaçlarına yanıt verecek, kent geneline yayılmış bir sığınak ağı mevcut değil.
AFAD tarafından her şehirde belirlenen toplanma alanları, afet sonrası buluşma ve organizasyon için kullanılmak üzere planlanmıştır. Ancak bu alanlar fiziksel koruma sağlamaz. Yani savaş ya da hava saldırısı gibi durumlarda bu toplanma noktaları sığınak görevi görmez. Bu nedenle halk arasında toplanma alanlarının sığınakla karıştırılması sıkça karşılaşılan bir yanılgıdır.
herkes saraya!!!