Doğru politikalarla meslek eğitimi, işsizliği azaltacak, sanayiyi güçlendirecek ve ülkemizi dünya sahnesinde hak ettiği yere taşıyacak. Gelecek; mesleğini seven, işini bilen gençlerin ellerinde yükselecek. Bunun için yapılması gerekenler net: Eğitim programlarını bölgesel ihtiyaçlara uyarlamak, işletmelerle kalıcı işbirliği kurmak, stajı gerçek öğrenme sürecine dönüştürmek ve kadınların meslek eğitimine katılımını artırmak. En önemlisi de gençlere şunu hissettirmek: Meslek eğitimi bir çıkmaz değil, tam tersine geleceğin anahtarıdır.
Hayal edelim: Gaziantep’te tekstil öğrencileri akıllı kumaşlar tasarlıyor, Bursa’da otomotiv öğrencileri elektrikli araçların yazılımını geliştiriyor, İstanbul’da gençler yapay zekâ destekli üretim hatlarını yönetiyor. İşte bu vizyon, meslek eğitimini yalnızca “iş bulma aracı” olmaktan çıkarıp, Türkiye’nin kalkınma motoruna dönüştürebilir.
Eğer doğru politikalar uygulanırsa, Türkiye’nin gençleri elektrikli araçlardan yapay zekâya, yeşil enerjiden robotik üretime, tarım ve hayvancılığa kadar her alanda öncü olabilir. Meslek eğitimi yalnızca bireylerin iş bulma garantisi değil, ülkenin kalkınma motorudur.
Bugün atılacak adımlar, yarının Türkiye’sini belirleyecek. Meslek eğitimine yapılacak her yatırım, işsizliği azaltacak, üretimi artıracak, ülkeyi küresel rekabette daha güçlü kılacak. Gençlere verilecek doğru yönlendirme ve fırsatlar, Türkiye’nin en büyük gücüne dönüşecek: nitelikli insan kaynağı.
Meslek eğitiminin güçlendirilmesi, sadece genç işsizliğini azaltmayacak, aynı zamanda ülkenin sanayide ve teknolojide, tarım ve hayvancılık sektöründe rekabet gücünü artıracaktır. Kısacası, doğru politikalarla “meslek eğitimi” yalnızca geçmişin değil, geleceğin de anahtarı olabilir.