Onedio Logo

Türkiye’de Girişimciliğin Gizli Maliyeti: Aile Baskısı, Sosyal Yargı ve Belirsizlik

Kapak Görseli

Türkiye'de girişimcilik sadece finansal değil, sosyokültürel bir meydan okumadır. Aile baskısı, sosyal yargı ve sürekli belirsizlik, başarı yolculuğunun görünmeyen yükleri. Bu yazıda o görünmeyen maliyeti cesurca konuşuyoruz.

Girişimcilik üzerine konuşurken genellikle yatırımlardan, pazara giriş stratejilerinden, büyüme oranlarından ya da Unicorn olma ihtimalinden söz ederiz. Ancak bu anlatının gölgesinde kalan, sessiz ama çok daha derin bir gerçek var: Girişimciliğin görünmeyen, hesaplanamayan, ölçülemeyen maliyeti. Bununla beraber bu maliyetin Türkiye'de en büyük kalemlerinden biri, ne yazık ki sosyal yargılar, aile baskısı ve sürekli bir belirsizlikle yaşama hali.

"Evladım hâlâ bir işe girmedin mi?"

"Evladım hâlâ bir işe girmedin mi?" Görseli

Bir start-up kurduğunuzu söylediğinizde bazıları etkilenir, bazıları kıskanır, bazıları ise sadece kaşını kaldırıp “Ama bir sigortan yok değil mi?” diye sorar. Özellikle belli bir yaşın üzerindeki nesiller için “girişimcilik” hâlâ 'işsizliğin daha havalı hali' gibi algılanabiliyor. 

TÜİK verilerine göre, Türkiye'de 25-34 yaş arası bireylerde girişimcilik oranı %4'ün altındadır. Bu oran, Avrupa ortalamasının oldukça gerisindedir. Bunun sebeplerinden biri de girişimciliğin hâlâ aileler ve çevre tarafından yeterince güvenli görülmemesidir.

Üstelik 'memuriyet' ya da 'kurumsal hayat' hâlâ toplumsal başarı göstergesi olarak görülürken, kendi işini kurmak ise çoğu zaman 'delilik' ya da 'lüks bir macera' gibi algılanır. Bu da girişimcinin yalnızlığını ve kararsızlığını artıran unsurların başında gelir.

Bunun yanı sıra sosyal medya başarı hikâyeleri de baskı oluşturabiliyor. Herkes unicorn örneklerini konuşuyor; ama kapı kapı dolaşıp ürün satmaya çalışan, 3. kez iflas edip 4. kez yeniden başlayan girişimcileri kimse görmüyor. Oysa bu ülkede her ay ortalama 1800 yeni şirket kuruluyor ve 1600’ü kapanıyor (TOBB 2024 verileri). Bu iniş-çıkış, girişimciliğin doğasında var, ama sosyal çevre bu dalgalanmayı 'kararsızlık' olarak etiketliyor

Sadece ekonomik değil, psikolojik risk de taşıyoruz

Sadece ekonomik değil, psikolojik risk de taşıyoruz Görseli

Girişimcilik çoğu zaman dışarıdan parlak bir yol gibi görünür: Kendi işinin patronu olmak, hayalini hayata geçirmek, özgürlük... Ancak bu özgürlüğün bedeli çoğunlukla göründüğünden çok daha ağırdır. Çünkü girişimciliğin riskleri sadece ekonomik değildir. Asıl büyük sınav, zihinsel dayanıklılıkta gizlidir. Ve bu sınav, Türkiye gibi sosyal beklentilerin yüksek, başarı tanımının dar olduğu bir toplumda çok daha yıpratıcı olabilir.

2023 yılında Endeavor Insight ve StartupCentrum tarafından yapılan bir araştırmada, Türkiye'deki erken aşama girişimcilerin %72’si en zorlandıkları alanın yalnızlık, tükenmişlik ve duygusal baskı olduğunu belirtmiştir. Aynı çalışmada girişimcilerin %48’i, çevresinden gördükleri “gerçek işin ne zaman başlayacağına dair” soruların kendilerinde motivasyon kaybı yarattığını ifade ediyor. Başarıya ulaşma süreci, yalnızca strateji veya finansman değil, sürekli olarak dış dünyaya kendini ispat etme çabasıyla da örülüdür.

Psikoloji literatüründe, bu durumun birey üzerindeki etkisini açıklayan önemli bir kavram vardır, Psikolojik sermaye (Psychological Capital). Bu kavram, öz yeterlilik (self-efficacy), iyimserlik (optimism), umut (hope) ve psikolojik dayanıklılık (resilience) olmak üzere dört temel unsurdan oluşur. Girişimcilerin karşılaştığı başarısızlıklar, geciken sonuçlar ve sosyal onay arayışı, bu dört yetkinliği doğrudan test eder.

Özellikle ilk yıllarda işin tutmaması ihtimali yüksekken, çevrenizden “Belki de senlik değil bu işler” gibi cümleler duyduğunuzda, olay sadece ekonomik zarar değildir. Aynı zamanda benliğinizin, fikrinizin, emeğinizin sorgulanmasıdır. Bu noktada girişimcinin kendine duyduğu inanç, dış dünyanın ona duyduğu inançtan daha güçlü olmak zorundadır. Aksi takdirde, başarıdan önce kişi kendi iç sesine yenilir.

Sadece bireyin içsel süreçleri değil, Türkiye’deki kültürel iklim de bu psikolojik yükü artırır. Sosyal bilimci Geert Hofstede’in kültürel boyutlar çalışmasında Türkiye, belirsizlikten kaçınma eğilimi en yüksek ülkeler arasında yer alır. Bu, toplum olarak öngörülemezliği tolere etmekte zorlandığımız anlamına gelir. Sabit maaş, düzenli saatler, “garantili” işler tercih edilir. Girişimcilik ise tam tersi, risk, belirsizlik ve deneme-yanılma içerir. Dolayısıyla bir girişimcinin karşılaştığı sadece piyasa riskleri değil, aynı zamanda kültürel dirençtir. Bu direnç, bireyin zihinsel yükünü artıran görünmez bir bariyer halini alır.

Öte yandan, bir iş planı başarısız olduğunda, çoğu zaman faturayı sadece girişimci öder. Ama o plan başarılı olduğunda bile, süreçteki yorgunluk, duygusal erozyon ya da özgüven kayıpları konuşulmaz. Oysa bir girişimin başarısı, sadece stratejiden değil, o stratejiye inanan bir zihnin ve o zihni ayakta tutan bir psikolojinin varlığından geçer.

Girişimcilik cesaret ister, ama sadece iş kurma cesareti değil. Aileye, çevreye, topluma karşı kendi yolunu savunma cesareti. Bu nedenle girişimciler sadece ekonomiyle değil, psikolojiyle de baş etmeyi öğrenmek zorundadır.

Belirsizlik, girişimcinin doğal yaşam alanıdır

Kurumsal hayatta belirsizlik, genellikle kaçınılması gereken bir risktir. Girişimcilikte ise belirsizlik, oyunun kendisidir. Ne pazarın nasıl tepki vereceğini, ne müşterinin ürünü nasıl kullanacağını, ne de finansmanın ne zaman tükeneceğini tam olarak bilirsiniz. Türkiye gibi ekonomik, politik ve sosyal dalgalanmanın sık yaşandığı bir ülkede ise bu belirsizlik daha yoğun, daha keskindir.

2024 yılında StartupCentrum tarafından yayımlanan rapora göre, Türkiye’de kurulan girişimlerin %62’si ilk iki yıl içinde kapanıyor. Bu oran Avrupa ortalamasının yaklaşık %17 üzerinde. Bunun arkasındaki en büyük nedenlerden biri, iş modeli başarısızlığı değil; belirsizlik yönetimi becerisinin zayıf olması. Girişimciler, iş planlarını pivotlayabilecek esnekliğe sahip olsalar bile, çoğu zaman bu esnekliği sürdürmeye yetecek psikolojik ya da maddi kaynaklara ulaşamıyor.

Belirsizlikle yaşamak, aynı zamanda karar almayı ertelememeyi öğrenmek anlamına gelir. Girişimci, bilgi eksikliğiyle hareket etmeyi, bazı kararları tam göremeden almayı öğrenmek zorundadır. Bu nedenle girişimcilik yolculuğu, çoğu zaman netliğe değil; yön duygusuna dayanır. Rotanızı bilirsiniz ama harita yoktur. Ve bu koşulda yürüyenler için “garanti” fikri lüks, konfor değil; çoğu zaman bir illüzyondur.

Bu bağlamda yine Hofstede’in kültürel boyutları devreye giriyor. Türkiye, yüksek belirsizlikten kaçınma puanına sahip toplumlar arasında yer alıyor. Bu da insanların plan yapmadan ilerlemeye, risk almaya ve uzun vadeli belirsizliğe tahammül edemediğini gösteriyor. Bu kültürel yapı, girişimcilik ekosisteminin gelişmesini de doğrudan etkiliyor. Yatırımcılar kısa vadeli başarılar görmek istiyor, müşteriler denemeye değil alışkanlıklara sadık, çalışanlar ise riskli yapılarda değil güvenli pozisyonlarda olmak istiyor.

Belirsizliğe rağmen yürüyen girişimciler ise adeta sisli bir yolda yalnız yürüyen izciler gibidir. Önünü net göremese de adım atmaya devam eder. Bu, dışarıdan kontrolsüzlük gibi algılansa da aslında büyük bir içsel yön duygusunu ve cesareti gösterir. Her gün yeniden “Acaba doğru yolda mıyım?” sorusuyla uyanmak, girişimciliğin en sıradan hâlidir.

Belirsizlik, bir girişimci için sadece tehdit değil, aynı zamanda yenilik alanıdır. Ne zaman ne olacağını bilmemek, yeni fırsatların da kapısını aralar. Bu nedenle başarılı girişimciler, belirsizlikten kaçmaz; onunla işbirliği kurar. Belirsizliği fırsata çevirenler, fark yaratır. Kaçanlar ise ya bir kuruma döner ya da hayalinden vazgeçer.

Sosyal yargının görünmeyen zinciri vardır

Türkiye’de girişimci olmak, sadece bir iş kurmak değil, aynı zamanda bir anlayışı da yeniden inşa etmeye çalışmaktır. Bu topraklarda girişimciler sadece fikirleriyle değil, aynı zamanda toplumun yerleşik algılarıyla da mücadele eder. Belki de bu yüzden girişimcilik, burada daha zordur ama belki de daha anlamlıdır.

'Ne zaman evleneceksin?' 

'Bu girişim işi ne zaman büyüyecek?' 

'Ne zaman gerçek bir işe gireceksin?' 

Bu tür sorular kulağa sıradan ya da şakacı gibi gelebilir. Ancak Türkiye’de girişimcilerin sosyal çevresi tarafından sıklıkla maruz kaldığı bu ifadeler, aslında başarının toplumdaki algısıyla doğrudan ilgilidir. Girişimci bireyin motivasyonunu kemiren bu tür yorumlar, zamanla bir çeşit “mikroagresyon” biçimine dönüşür. Yani görünürde masum ama sürekli tekrarlanan bu sorgulamalar, bireyin kendine ve işine olan inancını zedeleyebilir.

Türkiye gibi kolektivist değerlerin ağır bastığı toplumlarda bireyin kendi kararlarını ailesi ya da çevresiyle uyum içinde alma baskısı vardır. Bu nedenle girişimcilik, sadece ekonomik bir tercih değil, aynı zamanda sosyal normlara karşı bir meydan okumadır. Girişimciler, “neden garanti bir işe girmedin” sorusunu ömür boyu duymaya hazırlıklı olmak zorundadır.

Bu baskının görünmeyen ama güçlü bir etkisi de girişimcilik sürecinde yaşanan duygusal yalnızlıktır. Kimi zaman yatırımcıyı değil, en çok çevresini ikna etmeye çalışan girişimciler vardır. Çünkü başarıdan önce “ne iş yaptığı” anlaşılmalıdır. Toplumun çoğunluğu, fiziksel olarak görünen işlere daha kolay değer biçer. Dijital iş modelleri, teknoloji girişimleri ya da hizmet odaklı start-up’lar ise bu görünürlüğe sahip olmadığında, “gerçek iş” sayılmaz.

Kadın girişimciler için bu sosyal yargı daha da ağır yaşanır. Girişimci kadınlar hem iş dünyasında hem de aile içinde sürekli olarak “önceliğini” ispat etmek zorunda kalabilir. 2023 TÜİK verilerine göre kadın girişimcilerin oranı %16’nın altında ve bu oranın düşük kalmasının temel nedenlerinden biri, sosyal destek eksikliğidir.

Oysa bu yargılar, sadece bireyi değil, toplumsal gelişimi de yavaşlatır. Yeni fikirlerin, farklı bakışların ortaya çıkmasını engeller. Çünkü kimse yargılanma korkusuyla özgün düşünmek istemez. O nedenle girişimciliği destekleyen politikalar kadar, sosyal algıyı dönüştüren anlatılara da ihtiyaç vardır. Başarı sadece kurumsal ünvan ya da büyük cirolarla ölçülmemelidir. Cesaret, azim ve özgünlük de başarıyı tanımlayan unsurlar olmalıdır.

Girişimciliğin önünü açmak için sadece yatırım değil, anlayış da gerekir. Belki de Türkiye’de girişimciliğin en fazla ihtiyaç duyduğu şey budur. Anlaşılmak…

Cesaretin hikâyesi sizinle başlar

Bazı insanlar düzenli bir maaşı güvence sayar, bazıları ise kendi hayalini. Bu yol dikenlidir. Ama aynı zamanda başkalarının düşünmediği şeyleri düşünme, yeni yollar açma, toplumu ileri taşıma cesaretidir.

Türkiye’de girişimci olmak, sadece bir fikir üretmek ya da yeni bir ürün ortaya koymak değildir. Aynı zamanda sosyal normlara karşı durmak, görünmeyeni savunmak ve çoğu zaman yalnız kalmayı göze almaktır. Girişimcilik yolculuğu, rakamlardan çok daha fazlasıdır. Bu yol, inatla, sabırla ve tutkuyla yürünür.

Girişimcinin en çok ihtiyaç duyduğu şey bazen bir yatırımcı değil, bir anlayıştır. Bir fikirle yola çıkan herkes, toplumun 'garanti' tanımının dışında kalmayı göze alır. Bu cesaretin hikâyesini daha fazla duymaya, daha fazla anlatmaya ihtiyacımız var. Çünkü bu ülkede birilerinin 'delilik' dediği fikirler, başkalarının ilhamı olabilir.

Eğer siz de bir girişimciyseniz ya da girişimcilik yoluna adım atmayı düşünüyorsanız, bilin ki yalnız değilsiniz. Bu yazı, sizin gibi düşünen ve hisseden yüzlerce, binlerce insanın sesi olmaya aday.

Gelin, başarının tanımını birlikte yeniden yazalım. Cesareti sadece sonuca değil, sürece de değer kılalım.

Instagram

LinkedIn

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Popüler İçerikler

Orman Yangınlarına Çare Bulmak İsterken Vergiyi Keşfeden Ömür Gedik'e İronik Tepkiler Geldi
Orman Yangınlarına Çare Bulmak İsterken Vergiyi Keşfeden Ömür Gedik'e İronik Tepkiler Geldi
Tutuklanan Muhittin Böcek’in İfadesi Ortaya Çıktı: "Bir Ev İçin Minnet Edecek Durumda Değilim"
Tutuklanan Muhittin Böcek’in İfadesi Ortaya Çıktı: "Bir Ev İçin Minnet Edecek Durumda Değilim"
Boğaziçi Üniversitesi Mezuniyet Töreninde Diplomasını Yırtan Doruk Dörücü Gözaltına Alındı
Boğaziçi Üniversitesi Mezuniyet Töreninde Diplomasını Yırtan Doruk Dörücü Gözaltına Alındı