Türkiye'de Evlilik Olgusu Üzerine Herkesin Şapkasını Önüne Koyarak Düşünmesi Gereken Gerçekçi Tespitler

Birbirini seven iki kişinin hayatlarını birleştirmesi ve ortak amaçlara ulaşabilmek amacıyla her şeyi birlikte yapması, iyiyi ve kötüyü paylaşması; hayat yolunda birlikte yürümesine evlilik diyoruz. Ne zaman evlilik lafı açılsa her seferinde geçen 'kurum' sözü ise işi idealize etmekten ortaya çıkıyor. Özellikle ülkemizde kadınların hedef alındığı ve başarı olarak gösterildiği evlilik olgusunu ve Türkiye’de düşündürdüğü şeyleri sizler için derledik. Bakalım, bize hak verecek misiniz?

Türk toplumunda kadının ve erkeğin konumuna bakalım önce…

Arap medeniyetiyle tanışmadan ve İslamiyet’in kabulünden önce Türk toplumlarında kadın ön plandaydı. Devlet yönetiminde söz sahibiydi ve görüşlerini belirtirdi. Kabile olarak sayabileceğimiz bu yapı, hiç şüphesiz Arap toplumundan epey farklıydı. İslamiyet’in kabulüyle birlikte dini yanlış anlayanlar tarafından ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmeye başlayan kadın, ev işleri yaparak ve çocuk yetiştirerek üretime katıldı. Ekonomik olarak eşine bağlılığı toplumun pek çok kesiminde devam etse de, “Kadının yeri beyinin yanıdır” dense de ve kadının evde olması gerektiği büyük bir çoğunluk tarafından desteklense de, yeni nesillerle birlikte bunun aşıldığı önemli bir gerçek…

Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Türk toplumu Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlık yolunda şekillendi.

Modern düzenin gerektirdiği biçimde yaşamaya başlayan toplumda keskin değişiklikler olmasa da kadının toplumdaki yeri değişti; en azından o dönemde yaşayan ancak eğitime ulaşamayan kadınların çocukları eğitim alabildi, kültürel anlamda gelişebildi ve modernizm özellikle büyük şehirlerde hızla yayıldı. Egemen erk olan erkeklerin konumu ise benzer şekilde yönetici olarak devam etti.

1980’li yıllar ve yükselen feminizm dalgasıyla kadının toplumdaki yeri hiç şüphesiz ki değişti.

Üretime evden değil de çalışma hayatından katılan ve ekonomik olarak özgürleşen kadın kendine güvendi ve erkin kölesi olmaya itiraz etti. Özellikle büyük şehirlerde kadınlar artık beyaz atlı prenslerini beklemekten vazgeçti ve 'tek taşını' kendisi aldı. Ama…

Ama elbette bu kadar basit değildi. Teoride ekonomik olarak özgürlüğünü kazanan ve ayakları yere basan kadının yanında geleneksel model devam ediyordu.

Biz de geleneksel kalıplardan çıkamayan ve evliliğe toplumsal roller üzerinden bakan insanları değerlendirdik, Türk toplumunda kadın ve erkek açısından evlilik üzerine tespitler yaptık. Bakalım, bize hak verecek misiniz?

Geleneksel Türk aile yapısı teoride ideal hale getirilen evlilik "kurumu"nda kadınlara ağır sorumluluklar yükleniyor ve kadınlardan çizilen düzende kısıtlı bir şekilde hareket etmeleri isteniyor.

Buradaki örnek üzerinden değerlendirdiğimizde, hem kadın hem de erkek için sınırlar çizildiğini görüyoruz ancak erkek için çizilen sınır ailesine bağlılığıyla işaret edilirken kadına iffeti üzerinden sorumluluklar yükleniyor. Kadının kahkaha atması iffetsizliğini gösterirken, erkeğin zamparalığı ancak çocuğu üzerinden değerlendirilebiliyor. Bu da toplumun kadına bakış açısını gözler önüne seriyor.

Geleneksel kalıplarını kıramayanlar erkeği ve evliliği bir çıkış yolu olarak görüyor; küçük bir yerde yaşayanlar şehre gitmek için bir adım, özgürlüğünü ele alamamış, ailesine bağlılar için yeni bir macera arayışı ya da bu aile bağlarından bir kopuş olarak ortaya çıkıyor.

Hep kızdığımız 'evlenilecek ya da eğlenilecek kadın' mantığıyla hareket eden ve bizi bu tespiti yapmaya iten bu paylaşımda erkek açık ve net bir şekilde kaçış olarak görülüyor. Çalışan, kazanan ve madde madde sıraladığı her şeyi kendisi yapabilecek durumda olan kadının bu arayışı sosyoekonomik olarak bulunduğu konumu işaret ediyor. Dil bilgisinin yetersizliği de bunu net bir şekilde ortaya koyuyor.

Evlilik kadınlar için ulaşılması gereken bir başarı, hatta hayatın amacı olarak gösteriliyor ve bu amaca ulaşamayanlar "evde kalmış" olarak nitelendiriliyor.

Erkekler ise bu tip baskıların hiçbir zaman hedefi olmuyorlar; en fazla “Evlen de torun seveyim” diyen anneleriyle karşılaşıyorlar. 'Evde kalmış' sıfatı yalnızca kadınlara yönelik olarak kullanılıyor ve varoluşlarının amacı evlenmek ve çocuklarına annelik yapmak olarak lanse ediliyor. Hiçbir erkeğe çocukluğundan itibaren yuva kuracağı, dişi kuş olacağı, çocuğunu büyüteceği empoze edilmiyor ancak bir kadın neredeyse doğduğu andan itibaren bununla karşılaşıyor.

Kadınlar için başarı olarak görüldüğü kadar erkekler için de toplumsal bir kariyer anlamına geliyor. Özellikle askerlikle birlikte değerlendirildiğinde "errrkek" olunması için ön koşullardan biri başarılı bir evlilik yapmak haline geliyor.

Görseldeki örneği ele alalım: 'Askerliğini yapmamış birine kız verilmemesi' toplumda epey yaygın. Bunun ardında ekonomik özgürlüğünü kazanamadığının düşünülmesi, askerde başına bir iş gelebileceği ya da o arada insanların kafasının karışabileceği yatıyor.

Evlenmeden önceki alışkanlıklarından vazgeçmesi gereken kadının ev işi yapması ve her şeye rağmen hayatına devam etmesi bekleniyor.

Kavga ettikten sonra bile gömleklerini ütülemesi, sürekli tencerede çorba kaynatması, eşine destek olması ve onun sözünden çıkmaması gerekiyor. Tüm bunlar kadının hayatının gereği olarak değerlendirilirken, kadın ve erkeğin toplumsal rolü net bir şekilde çiziliyor.

Benzer şekilde şiddet gören kadınların ses çıkarmaması gerektiği düşünülüyor. Eşinin ona verdiği parayla geçinmesi ve onu "satsa" bile hiçbir şey dememesi söyleniyor. Polis korumasında bile…

Çilem Karabulut örneği bunu net bir şekilde ortaya koymasa da, hemen her gün evli kadınları eşleri tarafından şiddet gördüğü haberleri basına yansıyor. Bir kısmı da polis korumasındayken öldürülerek hayata veda ediyor.

Çilem Karabulut için inceleyebilirsiniz: 👇

Çilem Doğan Davası: 'Azrail Evde Canımı Alacak Gibi Bekliyordu'

Tartışmalı olsa da evliliğin kendisi kadın ve erkeklerden bağımsız bir şekilde öne çıkıyor.

Özellikle sosyal medyada gösterişin popüler olduğu günümüzde kadınlar ya da erkekler sırf öyle olduğunu göstermek için paylaşımlarda bulunuyorlar. Bu da sevgiye değil de evliliğin kendisiyle olan bağlarını gözler önüne seriyor.

👇

Ve gösterişin ucunun bucağının olmadığı sosyal medya paylaşımlarıyla destekleniyor...

Nişan yemeği, hediyeler, bohça ve diğerleri... Gerçekten bu kadar önemli mi?

👇

İlgili twit silinmiş ya da sahibi tarafından gizlenmiş.

Toplumsal rollerin, inanç sistemlerinin, bağlılıkların ve geleneklerin terk edilmesi tabii ki çok hızlı olmuyor ancak Türkiye’de çok belirgin çizgilerle çizilmiş olan rollere itiraz eden genç kadınlar ve erkekler görüyoruz. El birliğiyle dayatılanları kabul etmeyen ve daha mutlu bir gelecek için uğraşan herkesle değişeceğimize inanıyoruz. Kalıpları yıkalım, çizgileri geçelim, evliliği toplumsal rollerin boyunduruğundan kurtaralım. 

Bu içerik de ilginizi çekebilir!

Türkiye'de 33 Evlilik Türü Var: Bazıları Kadına Bakışın Nasıl Olduğunu Gözler Önüne Seriyor!

Popüler İçerikler

Dilan Polat Tahliye Olabilir! Avukatı Başvuru Yaptı, Dilan Polat Adli Tıp Kurumu’na Sevk Edilecek
Avukatı Doğruladı: Tutukluluğunun Devam Etmesini Kaldıramayan Dilan Polat İntihara Kalkıştı!
İdeal Evlilik Yaşı Tartışması Aldı Başını Gitti "Çağımız 30 Yaşından Önceki Evliliği Taşıyamaz"
YORUMLAR
19.06.2018

Saçının teline zarar gelse o adamı kapıya koymayı bılmeli kadın bızım mılletımızde ki en buyuk sorun gelınlıkle gırdın kefenle cıkarsın dusuncesı ... Devletımız bıle kadına sozde sahıp cıkarken ana babası evden cıkınca evlatlıktanda cıkarınca ya öluyor ya ölduruyor kadın zor arkadas kadın olmak ülkemde çoğu ahkam kesenler bıle bosanmıs kadın gorunce agızların suyu akanlardan o yuzden kolay değil

19.06.2018

Uzun zamandır bu tarz güzel bir yazı okumamıştım. yanlış anlaşılmasın yazının konusu değil anlatım biçimi çok güzeldi. tebrik ederim. bunun dışında bekar arkadaşlara tek bir tavsiyem olsun. malda gözü olan kişiyle evlenmeyin mutlu olamazsınız. çevremde yakın olmayan tanıdıklarımda bu tip örnekler var ve çoğu arada çocuk olmasına rağmen boşanıyorlar. her şeyden önce kendiniz olun ve karşınızdakini en iyi şekilde tanımaya çalışın. "bunca yıl seni tanımamışım" ancak aptalların söyleyebileceği bir sözdür.

19.06.2018

şu 1 ay evli kalıp 10 yıl kefaret ödeme mevzusunu da anlatsaydınız

TÜM YORUMLARI OKU (38)