Yuna bir bernese mountain dog olarak doğdu ve türünün karakteristik özelliklerini taşıyordu. Hollanda'da doğup Türkiye’de devam eden bir yaşam öyküsüne sahipti. Kısaca Yuna'da şaşkın bir bebeklikten kısa sürede çıkıp Türkiye gerçekleri ile tanıştı. Kısaca Yuna'mızın öyküsü şöyle gelişti.
Doğduğunda her bebeğin çektiği zorlukları çekiyordu. Yorgun bir anne ve aç bir karın.
Doğduktan sonra Türkiye’ye uçakla gelmesinin ardından yasadığı ufak bir aile hasreti ve jetlag neticesinde hafif bocalamalar ile Ankara'ya merhaba dedi.
İlk tanıştığı insanlar yeni ailesi olacak kişilerdi. Başlangıçtaki birkaç haftalık apartman hayatı ufak bir sok yaşatsa da ileride kavuşacağı bahçesi onu çok
rahatlatacaktı.
Yine de kucaklarda taşınan koca bebeğin rahatı hep yerindeydi.
Yeni evinde oyuncaklarına hırçın olsa da genel olarak heyecanlı ve sevecen bir hayatı şekillenmeye başlamıştı. Bu halleriyle nice kopekten urken, sevmeyen insana kopek sevgisi aşılamış tatlılığı ile herkesin sevgilisi 'canım Yuna'sı olmuştu.
Bahçesine de kavuşan Yuna artık film karelerine girecek, çerçeveletilip American Dream olacak görsellere imza atmaktaydı.
Kontrolsüz güce sahip misafirleri onu zorlasa da o gülümsemesini ve sevecenliğini hiç kaybetmedi :) hatta genel olarak bunlar çok hoşuna gidiyordu.
Bu oynaşmaların sonundaki ya da ortasındaki yorgunluklar pembe patilerini devirip yatması ile sonuçlanıyordu.
Günler geçtikçe büyüdü, yorulmadan daha uzun mesafeler koşmaya başladı. Dağ bayır bulduğunda tavşana dönüşen kulaklarıyla her fırsatta koşturuyordu. Bu halleriyle 'Herkesin sevgilisi olmuştu' klişesini tam anlamıyla gerçek hayata taşıyordu.
En büyük zevki yemekti. Genelde kendi mamasını büyük bir iştah ve sabırsızlıkla yedikten sonra oyuncaklara ve belki yapmaması gerekmesine rağmen sokakta bulduğu dallara, kemiklere büyük bir zevkle atlaması en büyük zevkiydi.
Günler geçtikçe Yuna'nın vücudu da ufak ufak yok yok baya baya büyümeye başlamış ve cüsseli ama sevimli bir kız olmuştu.
Sokaklara atılan bu zehirli etler de maalesef Yuna'mızı bizden ayırdı.
Bu etlerin içerisinde striknin maddesi olduğundan şüpheleniyor veterinerimiz. Omurilik ve ardından tüm sinir sistemine etki eden ve az dozları dahi ölüme sebebiyet verebilen bir zehir.
Güzel Yuna'mız maalesef bu zehirlenme sonucunda hayata gözlerini yummuş ve aramızdan ayrılmıştır.
Herhangi bir canlının yaşayıp yaşamayacağına karar verebilme hakkını kendini görenlere dur diyebilmek yakın çevremizden başlayarak bu konuda duyarlılık oluşturabilmek ve bu işin muhataplarına sesimizi duyurabilmek için aşağıdaki kampanyaya herkesi davet ediyoruz.
Burada muhatap ve bu sorunun çözülmesi bundan sonra bu katliamların yaşanmaması için muhatapların şu
kurumlar olduğunu düşünmekteyiz:
Mesa Koru
Sitesi Yönetimi
Koru Mahallesi Yönetimi
Kosaş
Bu kurumlardan gelecek tüm yardım ve gereken bilgileri paylaşacağız ve işin takibi için elimizden geleni yapacağız.
Maalesef bu zehirden tüm hayvanlar da zarar görmektedir. Zehrin etkisi ile etten sadece birkaç adım öteye gidebilen küçük canlıların hiçbir şansı olmamaktadır. Bu resimlerdeki de yine aynı bölgede yaşayan minik canlılardır.