Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk 'Eğitimde telafi uygulamasına hazırız. Büyük ve kapsamlı bir telafi süreciyle akademik, sosyal duygusal ve fiziksel alanda olumsuz etkileri ortadan kaldıracağız. Haziran ayı itibarıyla başlayacağımız çalışmalar 2021-2022 eğitim yılını da kapsayacak.' açıklaması ile yaz tatili boyunca bir takım telafi faaliyetlerinin yapılacağına değindi.
Ek olarak Personel Genel Müdürü Ömer İnan “Telafi programımızın 'yaz dönemi' kapsamında, isteyen öğretmen ve öğrencilerimize, ikamet veya tatil adreslerinde; sanatsal, sportif ve kültürel etkinlikler için imkânlar oluşturuyoruz. Öğretmenlerimiz, bu programlarda öngörülen ders saati üzerinden görev alabileceklerdir.” paylaşımıyla gönüllülük esası çerçevesinde yer-zaman gözetmeksizin öğretmenlerin tatil yerlerinde ya da ikamet adreslerinde görev verilebileceğini belirtti. (Şırnak’ta yazın öğretmeni nasıl bulacaklarını düşünmüşlerdir diye düşünüyorum.)
Bunlara ek olarak takipçisi fazla birkaç hesap “öğretmene sordunuz mu?” minvalinde paylaşımla bakanlığı eleştirdiler. Tabi bu tarz bir iletişim sürecinin nedeni, salgın başından beri hem bakanlığın iletişim politikalarında yapmış olduğu hatalar hem de sahada art niyetli, popülist yaklaşımlar olarak salgın döneminin unutulmazları arasına girecektir. Detayları belli olmayan konuların 280 karakter ile duyurulması, sonra gelen tepkilerle kararların değiştirilmesi her koşulda sahayı memnun etmeye çalışan popülist politik kararlara neden olmaktadır. Sosyal medyanın sesine bu kadar çok kulak veriliyor olması zannımca çok da doğru değildir.
Peki telafi “beceremedik, yapamadık” itirafı mıdır? Salgın döneminde eski alışkanlıklarımız yerine yeni normal dediğimiz bir kavramla baş başa kaldık. Uzaktan eğitim olmaz demek öncelikle bu alanın akademisyenlerine ve yaptıkları çalışmalara saygısızlık olur. Ancak yaptığımız uzaktan eğitim değil. Türkiye’de birkaç örneğin dışında da uzaktan eğitim yapıldığına şahit olmadık. Bu sadece ülkemizle sınırlı değil.
Aynı durum dünyanın birçok ülkesinde de aynı şekilde yaşanmakta. Hazırlıksız yakalandığımız ve salgın ha bugün bitti ha yarın bitecek diyerek felsefesi, ders tasarımı, sınıf yönetimi, ölçme-değerlendirme boyutu, etkileşim-geri bildirim boyutlarında bakanlığın ilgili eğitimleri vermekte geç kalması nedeniyle de acil uzaktan öğretim sürecini devam ettirdik. Bu da maalesef öğrenme farklarının fakir ile zengin arasında açılmasına neden oldu. Bununla birlikte uzaktan eğitime hiç erişemeyen, sadece EBA TV üzerinden eğitime devam eden, erişse dahi kısıtlı erişebilen donanım ve yazılım sorunu yaşayan öğrenciler bulunmaktadır.
Tüm bu sebepler acil uzaktan eğitimin tüm dünyada olduğu gibi bizde de öğrenme farkı ve kaybı oluşturduğu yönündeki tezleri destekliyor. Kaldı ki Ziya Hoca’nın önüne bununla ilgili dosyalarca bilgi notu konuldu. Ek olarak çocukların büyük çoğunluğunun sosyal, duygusal, sportif açıdan da tecrübe etmek zorunda kaldıkları eksiklikler hepimizin malumudur. Bu noktada dezavantajlı ailelerin çocuklarının çoğunluğu sokaklarda, mahalle aralarında, site bahçelerinde sosyal beceri noktasında sorun yaşamazken, sorun yaşayanlar ağırlıklı olarak avantajlı grup çocukları olduğuna da dikkat çekmek gerekir. Bu çocukların tenis kursları, baleleri, keman dersleri vs. iptal oldu. Bunun yanında duygusal regülasyon, öz yeterlilik gibi konularda ise eğitimli veli desteği alan avantajlı aile çocuklarının mental olarak daha iyi durumda oldukları gözlemlenmektedir. [9]
Haftaya başlasın eylüle kadar