Kim demiş Türkçe ile felsefe yapılmaz diye? Türkçe yetersiz bir dil, Osmanlıca lazım bize diye? İşte size Türkçe ile felsefenin dikenli yollarında Recep Tayyip Erdoğan rehberliğinde kısa bir tur.
Kim demiş Türkçe ile felsefe yapılmaz diye? Türkçe yetersiz bir dil, Osmanlıca lazım bize diye? İşte size Türkçe ile felsefenin dikenli yollarında Recep Tayyip Erdoğan rehberliğinde kısa bir tur.
Enfes bir gönderme, resmen felsefenin içinde gezdirilmiş. Boyum uzun ama önemli olan o değil, soyuma baktın mı? temalı bir çakma, kendi soyundan çok karşıdakinin soyuna dokunarak bünyeleri titretiyor resmen.
Günümüzde yaşanan sosyal medya bağımlılığını bu kadar yalın, bu kadar etkili ve bu kadar halk dili ile anlatmak kime nasip olmuş acaba? Felsefenin ensesinden öpülmüş.
Birbiri ile alakalı iki muhteşem söz. Önce diyor ki alkol içeceksen git evinde iç diyerek ailenin önemini, yuvanın güzelliğini vurguluyor. Daha sonra alkol yerine üzüm koyarak sağlıklı beslenmenin altını çiziyor. Michelle Obama turp övünce oluyor da Tayyip Erdoğan üzüm övünce neden olmuyor? Felsefe ile dans etmiş burada.
Burada maneviyatın uhreviliğini, içinde biriktirdiği kin ile harmanlamış ve bize ders vermiş ama almasını bilene. Aslında maneviyat ile kin bir arada olmaz demek istiyor ama kimse anlamamış. Felsefenin canına ot tıkamış.
Aynı derede iki kere yıkanılmaz lafı felsefi olacak, bu güzide laf safsata olacak hadi oradan be! Bildiğin felsefeye damardan girilmiş.
Yine farklı zamanlarda hemen hemen benzer konu hakkında sarf edilmiş iki farklı söz. Bize ikiyüzlülüğün, ne konuştuğunu bilmemenin nelere yol açabileceğini kanırta kanırta gösteriyor. Felsefe ile sevişilmiş burada.
Yaradılışa selam çakmak dediğin işte budur. Felsefenin en karanlık mağaralarında dolaştıran, hayatı sorgulatan leziz bir söz.
Her inanca saygımız var demenin, ters psikoloji uygulaması. Bu lafı Zerdüştlere hakaret olarak alanlar Aristo, Platon, Zizek bilmeyenlerdir.
Birbirine zıt iki kavramdan istifade ederek, kelimelerin kökenleri üzerinde mesleki tartışmalar yürütmek... Aristo görse ağlardı.
Felsefenin tanımını yaparken örnek bir ifade vermek gerekse, bundan daha güzeli olabilir mi? Kavramlar, kelime seçimleri mimikler ile birleştiğinde felsefenin temellerini sallayan bu söz çıkıyor karşımıza?
Şu sembolizm kullanımına şapka çıkarır mıyız lütfen? Lütfen!
Okulların duvarlarına, devlet dairelerine, evlerde camlara yazılacak bir yazı. Felsefeyi 4 kelimeye indirgemenin benzersiz yolu.
Devlet yönetimine felsefi bir bakış açısı getirin deseler bundan daha iyisini yapan çıkar mıydı acaba?
Sorgulama, düşünme, alt katlara inme... Ne ararsanız var bu ifadede. Şaşırma ifadesine dikkat? Bir sebep mi var? Tek başına bu ifade bile hayatı sorgulamaya yeterli değil mi?
Birbirinden farklı iki kavram nasıl aynı potada eritilir, kavramlar arasına çekilecek çizginin kalınlığı ne olmalıdır ve daha bir sürü şey bu ifadede kimlik bulmuş.
Bu ifade bizim felsefe, sorgulama, sembolizm, vb. bilgi sınırlarımızın ötesinde, üst bir akla hitap ediyor. Affınıza sığınarak herkesin anladığı kendine diyoruz.
2010 Referandumu öncesinde sarf edilmiş bir söz. Tüm kampanyayı sadece bu sözü söyleyerek yürütselerdi o referandumda %95 evet çıkardı. Gizli göndermeleri, subliminali gıdıklayan fonetiği, vurgusu ile harikulade bir ifade.
Derdini, niyetini, meramını bu kadar güzel açıklayabilmek her insan evladına nasip olmaz.
Aynı yerde, farklı zaman dilimlerinde sarf edilmiş iki söz ve saygı, edep, ahlak, uluslararası ilişkiler, vb. konularda görüş bildiren, felsefenin damarlarında dolaşan ifadeler.
İşte bu be! Anlayan anladı.
Önünde saygı ile eğiliyor, Türkçenin felsefe için gayet de uygun bir dil olduğunu gösterdiği için cumhurbaşkanımızın önünde saygı ile eğiliyoruz.