Gerçekten ne işimiz vardı ta Kore'de bizim?
Kaynak: İbrahim Artuç
Gerçekten ne işimiz vardı ta Kore'de bizim?
Kaynak: İbrahim Artuç
Böylece, 25 Haziran 1950'de 'Soğuk Savaş' şartlarında komünizmin kapitalizm ile savaşı başlar. Bu müdahaleye karşın Amerika tarafından BM ordusu kurulur ve 16 'Batılı' milletin askeri Amerika'nın yanında yer alır. Bu milletlerden biri de biz oluruz.
Muhalefet tepki gösterse de Genelkurmay'ın 3 Ağustos 1950'de verdiği emir ile 1929 doğumlu er, astsubay ve subay gönüllülerden bir tugay kurulur. Kore Savaşı boyunca Türkiye bölgede 1'er yıl kalarak yerine yenisini devreden 10 tugay tarafından temsil edilir. Bunlardan ilk 3 tugay ise aktif olarak savaşır.
Bunlardan en önemlisi 'ekmek' sıkıntısıdır. Gemideki un rezervi azdır ve Türkler, Amerikalılara oranla çok ekmek yerler. Bu yüzden askerlerimiz yemeklerde bir türlü doymaz. Ayrıca askerlerimiz alışık olmadıkları tuvalet, rezervuar gibi aletlerle karşılaşır ve bunlarla ilgili eğitim alır.
Ama Türk askeri kısa sürede 'bacon'ı öğrenir ve üzerinde bazon yazan konserveleri yol boyunca gördükleri Korelilere verir. Bu arada Teagu'ya ulaşan tugay burada eğitim alır ancak bu eğitim yalnızca 20 gün sürer ve askerlerimiz birçok araç ve silah eksiğine rağmen 10 Kasım günü cepheye hareket eder.
Tugay, cepheye gitmesine gidiyordur ama kiminle savaşacağını bilmez. Çünkü karşısında düzenli bir ordu değil gerilla vardır. Kunuri bölgesine konuşlanan Türk Tugay Karargahı'nın çevresindeki dağlardan silah sesleri gelmeye başlar, takvim 28 Kasım'ı göstermektedir.
Yararılar ve sağ kalanlar da Kuzey tarafında esir düşerler. Bu acı bilançonun arkasında ısınmak için ateş yakarak düşmana yerlerini belli eden erlerin yanında Amerikan pilotlarının 'Türkler ile Kuzey Kore tarafını ayıramamaları' da yer alır.
Bu arada Amerikalılar gerek istihbarat gerek teçhizat konusunda Türk Tugayı'na verdiği hiçbir sözü yerine getiremez. Simninni Savaşı olarak kayda geçecek bu baskında Türkler 2. Amerikan Piyade Tümeni emrine girmiştir; ancak baskın sonucu tümenden yardım isteyen Türk Tugayı yanıtsız bırakılır ve bozguna uğrar.
Ancak burası güvenli değildir ve güneye gitmek gerekir. Yolda Amerikan ordusu ile karşılaşarak Sunchon Boğazı'na inen Tugay, Çin askerleri ve Kuzeyli gerillalarla karşılaşır ve çatışmaya girilir. Ne yazık ki burada da çok ağır kayıplar verilir.
Bu durum Türk halkı tarafından üzüntü ile karşılanır. Amerika ise sessiz sedasız Türkiye'den özür diler. Bunun yanında İngiliz savunma bakanı 'Türkler zor şartlar altında vazifesini yerine getirmiştir.' der. Anlayacağınız dostlar 'onlar için ölünce' emperyalistler tarafından çok güzel övülüyorsunuz.
Amerikan Yarbay Blair Ordu Gazetesi'ne bu savaşla ilgili şunu yazar: 'Türklerin bu taarruzu, gördüğüm muharebelerin en kanlısıydı. Dövüşme çok şiddetli olmuş, Çinliler çok iyi donatılmışlardı. Tüfek bombası, çeşitli otomatik silahlar ve havanları vardı. Yiyecek ve cephaneleri de boldu. Mevzilerinde ölünceye kadar direnmeleri, disiplinlerinin iyi olduğunu göstermekteydi. Buna rağmen savaş başarıyla sonuçlandı.'
Bunun yanında ateşkesten 1,5 ay sonra savaş tutsakları değişimi başlar. Neyse ki 234 Türk tutsak fire vermeden geri döner. Bu arada bunlardan 225'i tam 3 yıl tutsak kalır. Sonraki yıllarda ise 1960'a kadar 7 Tugay daha Kore'ye gider; ancak çatışmaz. 1962'den sonra ise temsilen 10 kişilik bir manga gönderilir Kore'ye.
Şimdi ise 896 ölü 'Mehmet' aynı Anzak'ların Çanakkale'de yattıkları gibi adını bile savaştan önce hiç duymadıkları, yerini bilmedikleri Güney Kore topraklarında garip bir kavganın suskun tanıkları olarak ebedi uykularında... Peki gerçekten ne uğruna?
menderes'le başlayan amerikancı dalkavukluk özal'la devam eder ve reyizzz'le zirve yapar . sonun başlangıcı menderes'tir . montrö ve lozan için akp çığlıkları da başladığına göre , zirve'de bırakacağız . umarız zirveden sadece kutsal pezevenkler düşer . yoksa ülke için hiç iyi bir gelecek görünmüyor !..
amerikan subayının, neden türk askerini tercih ettiniz sorusuna, maliyeti 23 centti cevabını es geçmişsiniz ama olsun.