Türk Tarihindeki Terör Örgütleri

1. Haşhaşiler

Haklarında fazla bilgi olmamakla birlikte dünya terör literatürüne öncülük eden Haşhaşiler gençlik çağlarında araştırmacı olan ve hırslı bir kişiliğe sahip oluşu ile bilinen Hasan Sabbah tarafından 11. Yüzyıl dolaylarında (1090 yılı sonrasında) kuruldu. Elbruz Dağı’nda Alamut Kalesi’ne yerleşerek Selçuklular’ın baskısından ve denetiminden uzak kalacaklarını düşünen Haşhaşiler güvenli bir ortamda mürit toplayıp bunları eğiterek rivayetlere göre Niza’ül-Mülk ile siyasi bir mücadeleye girdiler.“Suikastçı, kiralık katil” anlamına gelen “assasini, assissini, heyssisini” kelimelerinin Arapça kökeni olan “haşhaş” ismi ile anılan Haşhaşiler Hasan Sabbah’ın müritlerini uyuşturarak cennet vaadi ile kandırmasından dolayı birçok aşırı cesaret gerektiren olaya karışırlar. Aslında Alamut Kalesi’nin arka bahçesi olan cennet birçok müridin tarikata katılması için cezbedici bir faktör olur. Fedailerinin ölmek için can attığı Haşhaşiler tarikatında herhangi bir tarikat üyesinin suikast sırasında yakalanmamış olması da dikkate değerdir, zira eğer süikast sırasında karşısındakini öldürdükten sonra yakalanma durumları söz konusu olursa zehirli hançer ile kendilerini öldürürlerdi. Hasan Sabbah’ın rahatsızlanıp yatağa düşmesinden sonra yerine refakat eden Lemeser Komutanı Kiya Buzrug Ummid 14 yıl kadar süre Haşhaşileri yönetir ancak gelişen süreçte Haşhaşilere komuta eden kişilerin değişiklik göstermesi ve siyasi baskılara maruz kalmaları onları eski güçlerinden alıkoyar. Haçlı ve Moğol tehdidinin yanında Memlük Sultanı 1.Baybars'ın böyle bir tarikatten rahatsız olmasından dolayı Haşhaşilere karşı ataklar düzenlendi ve 1273 yılına gelindiğinde tüm kaleleri tek tek ellerinden alındı. Bu dönemden sonra siyasi önemlerini kaybeden Haşhaşiler suikast düzenleme güçlerini de kaybettiler ve 16. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti'ne vergi vererek şiddet ve siyasetten uzak şekilde varlıklarını sürdürmeye çalıştılar. Uyuşturucu kullanıp müritleri ile geleneksel ritüellerine uyarak varlığını gözle görülmeyecek kadar seyrek şekilde devam ettiren Haşhaşiler 19. yüzyılda hem nicelik hem de nitelik bakımından önemsiz bir topluluk haline geldiler.

2. Cavlakiler

elçuklu Devleti tarafından Haşhaşilere karşı caydırıcı olmak için kullanılan Cavlakiler, Anadolu’da gizli örgütlerden biri olmakla birlikte tanınırlıkları Haşhaşiler ile olan mücadelelerinden kaynaklanıyor. Vücutlarındaki tüm kıl, tüy, sakal, bıyık ya da saçları kazımalarından dolayı dilimize “cascavlak” kelimesini de kazandıran Cavlakiler haklarında fazla bilginin olmadığı bilinir. Sadece Cavlakilerin 9-13 yüzyılları arasında Anadolu’nun istikrarsız siyasi yapısından beslenerek özellikle dini bir görünüm üzerinden toplum içerisinde büyük suçlar işledikleri bilinmektedir. Haşhaşiler gibi Şiiliğin siyasi bir başkaldırı iddiası etrafında şekillenen aykırı duruşlarından dolayı mevcut siyasal otoriteler tarafından sürekli olarak hedef alınmışlar ve dağınık olarak varlıklarını sürdürmeye çalışmışlardır. 13. Yüzyıl kaynaklarına göre İbn’ül Hatip’in anlatımına göre kadınlara da fazla ilgi duymayan Cavlakiler sosyal hayat içerisinde bulunmazlardı ve müritleri de genelde dışlanmış bir sınıftan oluşurdu.

3. Armenekan Komitesi

Osmanlı Ermenileri içinde ayrılıkçı bir tarafın fikri önderliğini yapan Portakalyan tarafından eğitilen Ermenilerden oluşan komite 1885 yılında Van’da kuruldu. Armenakan’ın kurucuları, Mıgırdiç Terlemezyan (Avetisyan), Grigor Ter­lemezyan, Ruben Şatavaryan, Grigor Adian, Grigor Acemyan, M.Bartutciyan, Gevord Hancıyan, Grigor Beozikyan ve Garegin Manukyan olmakla birlikte “kan dökmeden hürriyetin kazanılamayacağı” mottosu ile hareket etmekteydiler. Armenekan Komitesi üyelerini sadece Ermenilerden seçiyor ve Ermenilerin mutlak özgürlüğü adına mücadelesinin toplu bir başkaldırı olduğunu düşünüyorlardı. Çoğunlukla Doğu Anadolu’da sıklaşan eylemlerde yerel güvenlik güçleri, zaptiyeler, polis teşkilatları ve Müslüman önde gelenleri hedef alınmış, aleni suikastler işlenmiştir. İlerleyen süreçte hükümetin aldığı tedbirlerle dağılma sürecine giren komite kendisinden sonra gelecek olan Hınçak, Taşnakya da Ramgavar komitesine katılarak eylemlerini devam ettirdiler.

4. Hınçak Komitesi

1887 yılında yine Portakalyan ve Armenia gazetesinin destekleri ile bir araya gelen Ermeni devrimcilerinin kurduğu Hınçak partisi, adını Ermenice’deki Çan kelimesinden alır. Uyanış anlamıyla da yorumlanabilecek olan örgüt silahlı mücadele ile büyük Ermenistan hayallerine ulaşabilmenin hayalleri içerisindedir. Karl Marx’ın fikirlerinden etkilenen örgüt tüzüğünü de bu doğrultuda şekillendirerek başta hükümet idareleri olmak üzere ülke içerisinde de gerek sivil gerekse bürokrat kesimlere ve güvenlik güçlerine karşı saldırılarda bulunmuştu. İsviçre’de Armenia yazarlarından Avedis Nazarbekian, eşi Maro, Haraciyan ve Kafkasyalı bir grup öğrenci tarafından kurulan örgütün bir diğer önemli yanı da kurucularının Osmanlı sınırlarına hiç girmemiş olmakla birlikte Osmanlı’daki sorunlardan kendilerine politika üretmiş olmalarıydı. Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı’ya karşı düşman kuvvetleri safında militanları ile birlikte saf tutan çete binlerce masum Müslüman ve Ermeni’nin ölmesine sebebiyet verdi. Ermeni Yazar Louise Nalbandian’a göre Hınçaklar’ın stratejisi şöyleydi; “Parti, Osmanlı hükümetini terörize etmek, onun saygınlığını aşağılamak ve devleti yıkma amacı güdüyordu. Hınçaklar, aynı zamanda Türk hükümet için çalışan ve kendi çıkarları için tehlikeli gördükleri Ermeni ve Türk unsurları ortadan kaldırmayı ve bütün bilgi sağlayıcı casusları da yok etmeyi amaçlıyordu. Büyük bir isyanın başlaması için sürekli teyakkuz halinde olan Hınçaklar asıl büyük başkaldırının yapılması için Osmanlı Devleti’nin büyük bir savaşa girmelerini bekliyorlardı.”

5. Taşnaklar

Ermenice’de Daşnaksütyün olarak dillendirilen ve Ermeni Devrimci Federasyonu anlamına gelen Taşnak komitesi 1890 yılında Tiflis’te Mikaelyan, Zoryan ve Simon Zavaryan tarafından kuruldu. Kuruluş amacı Osmanlı Devleti sınırları içerisinde belirlendiği üzere bir Ermeni Devleti kurmaktı. Hınçakların kendilerinden önceki Hınçakların Bağımsızlık ideallerine karşı seslendirdikleri söylem ise özgürlüktü. Genel itibari ile liberal ilkeleri benimseyen Taşnaklar, strateji bazında da kendilerinden önce kurulan Hınçakların ideoloji ile zaman kaybettiklerini düşünerek “daha az ideoloji, daha fazla eylem” prensibi ile faaliyete geçtiler. 2. Abdülhamit’e Yıldız Cami’sinde suikast, Osmanlı Bankası’na saldırı, 1909 Adana olaylarının başlaması ve Anadolu şehirlerinde yağma, suikast ve bombalama eylemleri gerçekleştirdiler. Taşnaklar hakkındaki daha ayrıntılı bilgiyi Rus General Mayewski’den alalım; “Ermeni çeteleri kimlerdir? Ermeni çetelerini Ermenilerin yaşadıkları yerlere bağımsızlık ya da özerklik getirmeye çalışan veya dinlerini savunanlar olduğunu sanmayınız. Bunların birçoğu birşey bilmeyen şehirli gençler olup ancak ünlü komitecilerin ateşli sözleri ile alevlenen fakat en ufak sorunu çözmekten aciz cahillerdir. Çünkü hareketleri ile Ermenileri felakete sürüklemişlerdir. 1895-1896 yılları arasında Müslümanlarla Ermenilerin arasını öyle bir açmışlardır ki bu düşmanlık hiçbir zaman giderilmez.”

6. EOKA Terör Örgütü

Yunanca’da Kıbrıslı Milli Mücadele Örgütü olarak bilinen EOKA Kıbrıs Rumları tarafından Kıbrıs’ta kuruldu ve eylemlerini burada gerçekleştirdi. Georgios Grivas liderliğinde 1950 yılı dolaylarında kurulan örgüt adada garantör olan Birleşik Krallık’a karşı etkinlikler ile kendini gösterdi. Türklerin de adada yaşıyor olmasından dolayı self-determinasyon ilkesi istedikleri gibi uygulanmayan Kıbrıslı Rumlar BM’nin isteklerine olumlu yanıt vermemesi üzerine adada Türklere karşı saldırılara başladılar. Bu saldırılar bir yıldırma ya da tek taraflı bir ada yönetimine Türkleri mecbur etme amacı güdüyordu. Grivas yönlendirmesiyle 1958 yılından sonra Türklerin doğrudan hedef alınması adadaki asayiş ortamını bozdu. Sonrasında 1971 yılına gelindiğinde ise silahlı EOKA terör örgütü daha kararlı şekilde Türklere karşı saldırıya geçti. Kıbrıslı Rumların kısmen destek verdiği EOKA 15 Temmuz 1974’te adada dikta yönetimini ilan ettiğinde Türkiye Cumhuriyeti 20 Temmuz 1974 tarihinde başlattığı Kıbrıs Barış Harekatı ile EOKA’nın adadaki bütünlüğünü bozdu, bu süreçten sonra da EOKA terör örgütü dağıldı.

7. ASALA

İngilizce’de Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia (Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu)anlamına gelen ASALA 1973 ve 1985 yılları arasında büyük yoğunlukta aktif olan bir terör örgütüydü. Agop Agopyan tarafından Marksist-Leninist çizgide ideolojisini belirleyen ASALA soğuk savaş döneminin asayişten uzak ortamında Dünya genelindeki Türk temsilciliklerini hedef alarak suikast girişimlerinde bulundu. ABD dahil birçok ülkenin terör listesinde bulunan ASALA Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin yardımı ile Lübnan iç savaşı sırasında Beyrut’ta kuruldu. Hedefleri Soykırım iddiasına dünya kamuoyunu ikna etmek ve bunun tanınmasını Türkiye Cumhuriyeti’ne kabul ettirmek olarak belirten ASALA Yunanistan ve Suriye istihbarat ve lojistik desteklerinden yararlanarak Türk diplomatlarına büyük bir tehdit oluşturdu. 21 ülkede 39’u silahlı, 70’i bombalı, 1 de bombalı toplamda 110 eylem gerçekleştiren teröristlerin saldırıları sonucunda 42 Türk diplomatı ve 4 yabancı uyruklu kişi hayatını kaybetmişken 15 Türk ve 66 yabancı kişi de yaralı olarak saldırılardan kurtuldu. Örgüt; iç çekişmeleri, Avrupalı Devletlerin desteğini çekmesi ve Türkiye’deki Ermenilerin destek vermemesinin yanında dünya kamuoyunda oluşan olumsuz yargılar ve ülkelerin engellerinden dolayı 1985 yılından itibaren silahlı eylemlerini sonlandırdı.

8. PKK

1974 yılında Abdullah Öcalan tarafından kurulan PKK (Kürt İşçi Partisi) Türkiye, İran, Irak ve Suriye topraklarında bağımsız bir Kürt ulusal devletinin kurulmasını amaçlayan, bu amacına sivillere, köy koruyucularına, hükümet binası ve güvenlik görevlilerine saldırma stratejisi ile ulaşabileceğini belirleyen silahlı terör örgütüdür. Birçok devletin uyuşturucu, terörist kaçakçısı ve terör listesinde bulunan PKK Irak’ın kuzeyinde kampları ile yapılanmakta olup 1999’da kurucu Abdullah Öcalan’ın yargılanması ile farklı bir sürece girdi. Milli Savunma Bakanlığı’nın verilerine göre sivil, asker, koruyucu ve terörist dahil olmak üzere 40.000 dolaylarında bir can kaybı ve yüzlerce milyar dolarlık maddi kayba sebep olan PKK, 2013 yılında başlayan çözüm süreci kapsamındaki ikili görüşmelerinden dolayı silahlı eylemlerine ara vermiş olmakla birlikte militanları ile kamplarında bulunmaya devam etmektedir. Kimyasal silahlardan sabotaj, suikast, adam kaçırma, isyan, bombalı saldırılara kadar terörist faaliyetlerin tümünü icra eden PKK yurtdışından büyük destek almakta ve Türkiye sınırları içinde toplumsal huzur ve güven ortamını 30 yıldan fazla bir süredir tehdit etmektedir. TBMM’deki uzantıları ve ülke içindeki sivil ve illegal destekçileri ile silahı bir pazarlık unsuru olarak kullanan PKK terör örgütü, devlet ile aralarında başlayan ikili görüşmelere rağmen düşük aralıklarla eylemlerini devam ettirmektedir.

Popüler İçerikler

Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
Ali Koç, Fenerbahçe Tesislerinde Sıkıyönetim İlan Etti
Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı