Türk Sinemasının Gülen Yüzleri 'Tosun Ailesi'nin Hayat Hikayesi İçinizi Sızlatacak!

Tosun ailesi Türk sinemasına büyük emek veren ve hep iyi anılan ailelerden. Fakat hayat onları için pek kolay olmadı.

Necdet Tosun 3 Ağustos 1926'de Balıkesir, Burhaniye'de doğdu.

Burada lokantacılık, leblebicilik gibi işler yaptı. Terzilik yaptığı sırada çekim için Burhaniye'ye gelen bir film ekibinin dikkatini çekti ve İstanbul'a çağırıldı. 1957 yılında Muharrem Ersoy'un 'Allı Gelin' filmi ile sinema hayatı başladı. Hem canlandırdığı karakterle hem kişiliğiyle oldukça sevildi. Filmlerin yanı sıra birçok reklamda da rol aldı.

1960 ile Sevim Tosun ile hayatını birleştirdi.

Eşi 3 yıl sonra hamile kaldı. Necdet Tosun bu dönemini hayatının en heyecanlı dönemi olarak anlatıyor. O dönem verdiği bir röportajında söylediğine göre, en büyük isteği erkek evladı olmasıydı ama eşi kız çocuk istediği için bunu hiç söylemedi.

9 Nisan 1963'de oğlu Erdal Tosun dünyaya geldi.

Hastane koridorunda beklerken bir oğlunu olduğunu duyduktan sonra ayakları yerden kesildi. Ardından 14 Mart 1967'de ikinci oğlu Gürdal Tosun dünyaya geldi. Necdet Tosun evlatlarını çok seviyor, onlara da bu sevgisini her an hissettiriyordu.

Fakat bir süre sonra bu mutlu aile tablosuna gölge düştü.

Necdet Tosun 1975 yılında iş dolayısı ile gittiği Almanya'da bir trafik kazası geçirdi ve ağır yaralandı. Kendisi hemen İstanbul'a getirildi fakat bundan 13 gün sonra, 10 Mayıs 1975'te hayatını kaybetti. 18 yıllık sanat hayatında 300'e yakın filmde rol aldı. Ölümü Yeşilçam dünyasını derin bir yasa boğdu.

Evlatları ondan aldığı bayrağı devam ettirdi.

Büyük oğlu Erdal Tosun, 1982 yılında Türkan Şoray ile Cihan Ünal'ın başrol oynadığını 'Mine' filmiyle sinema dünyasına adım attı. Bunun dışında 80'li yıllarda çok sayıda filmde oynayan Erdal Tosun Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'ndan mezun oldu. Ardından Özel Tiyatro'yu kurdu. Daha sonra ise Antalya Devlet Tiyatrosu'nda göreve başladı. Bir süre sonra Devlet Tiyatroları'ndaki görevinden ayrılıp BKM oyuncuları arasına katıldı. Kendisinin asıl macerası da burada başladı.

Yılmaz Erdoğan ile tanışması, onun ve kardeşinin Bir Demet Tiyatro ile fırtınalar estirmesini sağladı.

BKM'den önce Gürdal Tosun da bu işin eğitimini aldı. Üç yıl üst üste konservatuvar sınavlarına giren Gürdal Tosun, aşırı kilosu nedeniyle okula kabul edilmedi. Sanat hayatına Levent Kırca tiyatrosunda gişede bilet satarak başlayan Tosun, azimle kilo vererek konservatuvara girmeyi başardı, Mimar Sinan Üniversitesi, Devlet Konservatuvarı, oyunculuk bölümünü 1990 yılında bitirdikten sonra, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, İstanbul Şehir Tiyatroları ve Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nda görev yaptı.

Fakat Yılmaz Erdoğan askere gidince, maddi olarak sıkıntıya düştüler.

Cihangir'de Erdal Tosun'un kızının adını verdikleri bir restoran açtılar.

Talihsizlik onun da peşini bırakmadı, 30 Ağustos 2000 tarihinde sanat hayatına BKM'de devam ederken bir rahatsızlık geçirdi.

Kendisine böbrek yetmezliği teşhisi kondu ve 33 yaşında hayatını kaybetti. Kendisi Tombalak karakteriyle hafızalara kazındı. Ölümü hem BKM ekibini hem de tüm Türkiye'yi üzdü. Zincirlikuyu Mezarlığı'na, kendisi gibi erken yaşta hayata veda eden babasının yanında defnedildi.

Gürdal'ın ölümü Erdal'ı derinden sarstı. Bir dergiye verdiği röportajda o günü şu sözlerle anlattı;

'Bir gün Necati (Akpınar) beni kenara çekti; 'Erdal, Gürdal dün biraz kötü olmuş' dedi. Oturdum bir yere. 'Yok şimdi iyi ama ben gene de gitmek istersin diye düşündüm' dedi. Atladım gittim. İyiydi. Çok zayıfladığı için göbek derisi tam böbreği takacakları yere sarkıyordu. Baskı yapmasın diye orada bir yağ emme ameliyatı yapmışlar, bu yüzden dengeleri biraz şaşmış ama diyalize girince düzelmiş. Ertesi gün onu iyi görünce işimi bitirmek için Van'a geri döndüm. Dönerken de söz aldım. 'Ben geleceğim, sakın ben olmadan ölme' dedim. 'Tamam' dedi. Yorgundu ama alışıktık buna.

Sözüne güvenip Van'a gittim.

Tutmadı sözünü i... öldü.'

Erdal Tosun, tüm bunların ardından sanat hayatına devam etti. 50'nin üzerinde dizi ve filmde yer aldı.

Canlandırdığı karakterler ve bazı replikleri hafızalara kazındı.

'Ne olmuş yani büyük adam olamadıksa, hayallerimizi satmadık ya!'

Erdal Tosun da hem babasıyla hem de kardeşiyle aynı kaderi paylaşıyordu.

Kendisine de kardeşi gibi böbrek yetmezliği teşhisi konmuştu. Böbrek nakli için sıra bekliyordu. 30 Kasım 2016 tarihinde ise diyalize grimek için arabasıyla yola çıkmıştı. O gün, tıpkı genç yaşta kaybettiği babası gibi, geçirdiği bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Onun bu ani ölümü de hem tüm Türkiye'de hem sanat dünyasında büyük bir şok etkisi yarattı. O da babası ve kardeşinin yanına defnedildi.

Ne diyelim. Bu dünyadan bir Tosun ailesi geçti...

Popüler İçerikler

Türkiye'de 9.05'te Hayat Durdu! Atatürk'e Saygı Duruşu!
Fernando Muslera, Jose Mourinho'yu Hedef Aldı: "İstemiyorsa Gidebilir"
Narin Güran'ın Babası Arif Güran İlk Mahkeme Sonrası Konuştu: "Kızımı Nevzat Bahtiyar Katletti"
YORUMLAR
Pasif Kullanıcı
26.05.2020

Öyle bir anlatmışsınız ki sanki hayatları boyunca hep mutsuzlarmış gibi... Herkesin hayatında kötü dönemler oldugu gibi bu aileninde hayatında olmuş. Ama mutlu ve güzel özlemle andıkları günlerinin daha çok daha fazla oldugunu söyleyebilirim. Şuan ekranlarda sevim hanımın hakkını ödeyemeyecek usta oyuncular var. Devlet Konservatuarı eğitim hayatlarına devam ederlerken tosun ailesinin evlerini kendi evleri gibi kullanan sevim hanımında onları evlatlarından ayırmadan sevdigini biliyoruz. Hatta Neredeyse kadın günün her saati mutfak masalarında taze yemekler tutmuş uzun bir dönem.

ilk paragrafta Necdet tosun dan bahsediyosunuz ama Erdal tosun yazmışsınız.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ