Türk Mitolojisinin Derinliklerindeki Bitmek Bilmeyen Korku: Alkarısı Cadı-Cini

Bunca teknoloji ve kanıtlara rağmen kuşaktan kuşağa aktarılan korku seansının adıdır Alkarısı. 

Ülke­mizin değişik bölgelerinde, özellikle de güneydoğu taraflarında bu korku türü kendini eski çağlardan beri hissettirmektedir. Hatta, dünya­nın doğusunda veya batısında da benzer korkular bulunmaktadır.

Anadolu’nun bazı bölgelerinde, ye­ni doğum yapmış loğusa dönemindeki kadınlara göründüğü söylenen, onların dehşet verici şekilde korkmasına, hasta olması­na, hatta intihar ederek ölmelerine neden olan kötü bir cindir Alkarısı. Bu cinin yeni doğmuş bebeklere de zarar verdiği söylenir. Alkarısı isminin dışında Albasması olarak da bilinmektedir.

Anadolu'da Alkarısı mitolojisi

Erzurum’da Alkarısı, Malatya’da Hıbilik, Bingöl’de Kapoz, Elazığ’da Hafdar, Gaziantep’de Tepegöz adıyla da bi­linmektedir. (Karabaş 1999 :402) 

Ağrı’da kırklı dönemlerini yaşayan kadınların birbirleriyle görüştürülmemesiyle ilgili enteresan bir inanış vardır.

Yeni do­ğum yapmış bir kadın ile yine kırk gün içinde do­ğum yapmış kadın Alkarısı cinin laneti yüzünden görüştürülmez, görüşmelerine engel olunur. 

Şayet buna engel olunamaz ve görüşürlerse, do­ğum yapmış kadının kırkı, doğum yapan kadının üzerine geçtiği söylenir. Bu durum çocuğu ve anneyi etkiler, anne artık bebeğine süt veremez hale gelir. Şayet görüşme olduysa sütten ke­silen anneye; beyaz şarap, buğday ve tuz ateşe atılır, hasta kadın ateşin dumanı ile tütsülenir.

Alkarısı'nın etkileri ve tarihi.

Türk, Anadolu ve Altay halk inancında loğusa dönemindeki kadınlara ve atlara musallat olduğuna inanılan yaratıktır. 

Al karısı kısrak ata biner, bindiği atın saçını örer ve onları terletene kadar koşturduğu söylenir.

Efsanenin temeli Şamanizm'e kadar uzanır. İnanışa göre lohusaların ve yeni doğmuş çocukların ciğerleriyle beslenir. Alkarısından korunmak için çeşitli çarelerin olduğuna inanılır. Loğusa kadını yalnız bırakmamak, ışıkları sürekli yakmak, başucuna Kur'an koymak, yüzünü kırmızı örtüyle örtmek bunlardan bazılarıdır. 

Alkarısının ilk insandan beri varlığını sürdürdüğü söylenir. Efsaneye göre, Lilith'in Adem'in ilk karısı olduğuna ve onunla aynı anda yaratıldığı için Adem'in eşi olmayı reddettiği için lanetlendiğine inanılır.

Alkarısının görünüşüne dair bilgiler.

Alkarısının uzun boylu olduğu, parmaklarının uzun, saçlarının dağınık, vücudunun yağlı, el ve ayakları küçük, dişlektir.

Efsaneye göre kısrak atlara ve loğusa kadınlara düşmandır.Al karısının metallerden, erkek objelerinden ve doğal olarak erkeklerden korktuğu söylenir. 

Alkarısı cini; samanlık ve ahırlarda bulunan öcü gibi olarak tasvir edilmektedir. Karanlık odalara geldiğinde, yalnız olan loğusa kadına eğer yalnızsa al geldiği söylenir, kadına ağırlık basar.

Loğusa kadınlar, al basmasın diye başlarına çuvaldız batırırlar. Kur’ân koyarlar. 

Parmaklarının eklem yerleri olmadığı gibi, parmaklarının sivri olduğu söylenmektedir! Yine efsaneye göre insanlara kötülük yapan Alkarısının pişirdiği ekmek hiç bitmezmiş, çok bereketliymiş!

Eski Türklerde Alkarısı

Eski Türklerde nur ve ziya aleminin büyük tanrısı Han Ülgen, karanlık aleminin tanrısı ise Erlik Han’dır. 

Kara iye yani kötü ru­hun zarar vermesini önlemek için yeni evlenen gençler atlarını kurban verirlerdi. 

Şamanizm’de yardımcı iyi ruhlar da olduğu söylenir, bunlar gök, yer ve ev iyeleri; yayık, suyla, karlık ve utkucudur. Umay, ak ana, ak ene olarak bilinir. 

Erlik ve Albastı ise kötü ruhlardır (Bahaeddin Ögel'in Türk Kültür Tarihine Giriş kitabı). Alkarısı’nı kötü ruhların güçlü bir temsilcisi olarak Anadolu'da hala kabul görür.

Başka yerlerdeki benzer inanışlar.

Cin, peri, iyi ruh, kötü ruh gibi do­ğaüstü olduğu haliyle gizemsel güçlere sahip olan bu efsane, Anadolu dışın­da da rastlanmak mümkün. 

Bu güçlülerin, hastalıklarla, ölümlerle ilişkili olduğuna inanılır, Özellikle kadın ve çocukların bu güçler tarafından korunduğuna ya da zarar gördüğüne inanılmaktadır.

Günümüzde Alkarısı

Alkarısı efsanesin tıp dilinde açıklaması; doğum sonrası depresyonudur. Alkarısına inanan insanlara “saçma sapan, akla aykırı, batıl, hurafe, ilkelce” demenin Anadolu'da bir işe yaramamaktadır. 

Bu tür söylemlerin onlara göre bilimsel bir değeri olmasa bile anne ve çocuğu korumayı hedeflerler. 

İnsanlığın var oluşundan bugüne kadar bir çok toplumda hastalıkların bu şekilde (erkek objeleri, metaller, kutsal kitaplar, koruyucu ögeler) kötü ruhlardan arınması için tedavi edilmeye çalışılıyor.Bu tür uygulamaların yeni doğum yapmış kadınların psikolojilerini bozduğunu, hastalanmalara ve intihar eylemlerine neden olduğu bilimsel olarak ifade edilmektedir. 

Alkarısı olarak bilinen cadı-cininin tamamen bir efsaneden ibaret olduğu gerçeği yüzyıllar geçse dahi kabul edilmeyecek bir durum gibi görünüyor.

Popüler İçerikler

Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
Meteoroloji 49 Kente Fırtına Uyarısı Verince Hava Forum 58 Kilo ve Altında Olanları Tiye Aldı
Mauro Icardi'den Olay Wanda Nara Paylaşımı: ''Evimde 2 Saat Boyunca Beni Taciz Etti''