Kısa film çekenlerin sayısı kamera alabilme oranıyla doğru orantılı olarak arttı. Son yıllarda bir çok kısa film üretimi ülkemizde mevcut. Bu kısa filmlerin bir kısmı, sosyal medya için, bir kısmı okul ödevleri için, bir kısmı festivallere gönderip ileride yönetmen olma hayaline bir adım daha yaklaşmak için çekiliyor. Ancak kim olursak olalım kısa film çekerken yaptığımız bazı klişe durumlar var. Bu listemizde de onu inceleyeceğiz.
Bu kural mı değil mi, kuralsa kim koydu hiç bilmiyorum ama, izlediğim 10 Türk Kısa Filminden 9'u uyanma sahnesi ile başlıyor. Kardeşim yapmayın vallahi yapmayın çok itici oluyor.
Yataktan kalkma sahnesini çektin tamam. Her yönetmen adayının başına gelir. Be kardeşim niye elini yüzünü yıkadığı sahneyi de çekiyorsun. Bunu herkes yapıyor, sen onu koymasan da o adam giyindiğinde ya da hazırlanıp evden çıktığında yüzünü yıkamış olduğunu anlıyoruz. Ki zaten yıkamıyorsa ben öyle ayı karakteri izlemem abicim. Gerçi ülkemizde ayı karakterler milyonlar tarafından izlenip ülkenin en çok izlenen filmi ünvanını alıyor ya neyse.
Çok güzel bir görüntü oluyor evet. Zeki Demirkubuz'da koyuyor evet. Sinematografik olarak hiç bir sakıncası yok ona da evet. Ama herkes yapıyor diye sen de yapmak zorunda mısın ? Başka bir enstantane koymayı dene. Her filmde kapı kapanması niye görmek zorundayım ki ben ?
Yav kardeşim video tripod almaya gücün yetmeyebilir. 50 liraya aldığın tripodla film çekmek zorunda kalmış olabilirsin. Tripodunun kafası istediğin gibi yumuşak dönüş yapmıyor olabilir anlarım. Ama sen niye ısrarla pan yaparak takip sahnesi çekmeye çalışıyorsun. Ben seken bir tripod sahnesi görünce kapatıyorum o filmi direk.Sabit sahneler çek. Daha çok plan kullan. Detayları artır. Elinle çek bari onu da anlarız. Ama tripodu sektirme gözünü seveyim.
Filmine koymayanlara sözüm yok. Ama After Effectsi kurcalayıp, silah patlama efektini nasıl yapacağını öğrenen ve kamerası olan herkes bir çatışmalı film çekiyor. Hem de o iğrenç oyunculuklarla. Neyse bişey demiyorum. Neticede bu ülkede çatışma diziler 10-12 yıl tvlerde gösteriliyor.
Uzun tirat tabiki olsun, olmasın demiyorum. Ama şimdi tirat var, tirat var. Bir kere oyuncuların kötü kabul edelim. O oyuncuya ben cümle bile yazmam bırak tiratı... Hatta felçli rolü yazarım baştan sona yatsın gözlerini oynatsın. Ama sen tutmuş tirat yazmışsın o 'Kanka beni de oynatsana' diyen arkadaşına. Yazma...
Biliyorum bütçe kısıtlı ve sizi çok iyi anlıyorum. Ama elinde güzel bir ses kayıt cihazın yoksa çok diyalog koyma. Hele gürültülü ortamda seslerini hiç kayda alma. Senin oyuncunun 2 cümlesini duyacağım diye arkadan geçen kamyonun neresi bozuk, yoldan öksürerek geçen amca kaç yıldır sigara içiyor hepsini anlıyorum ben. Ama senin oyuncunun cümlesini yine anlamıyorum.
Sanat filmlerinin kendince bir havası var doğru. Ama sen kısa film çekiyorsun ve uzun sahneler kullanıyorsun. 5 dakikalık filmin 2 dakikası bakışma, düşünme falan. Sıkılıyoruz abi konuya gir direk sen. v
İyiki kısa filmleri RTÜK denetlemiyor. Valla alayınıza basmıştı cezayı yoksa. 5 dakikalık film çekiyorsun 3 dakika sigara içiyor adam. Geri kalan 2 dakika da düşünüyor. Sinematografik duruyor ama bence yapmamalısın. Hem sigara sağlığa zararlı. Çünkü izlerken ruhum daralıyor.
Kısa filmler sürpriz sonla bitecek diye bir kural yok. Çıkar aklından onu. Kasma kendini. Bilindik bir sonla da bitebilir kısa film. Niye seyirciyi şaşırtmaya çalışıyorsun ki ? Ki zaten artık her kısa film sürpriz sonla bittiği için en sürpriz sonu tahmin edip filmin sonunu izlerken çözebiliyoruz. Bence bizi şaşırtmak istiyorsan sürpriz son yapma normal bir son yap. Sahnelerinde, ışığında, sanatında şaşırt bizi.