'İstanbul'a geldim, Sirkeci’deki Türk Oteli'ne yerleştim. Yeni Cami'nin arkasına gidiyordum her gün, oradaki arzuhalcilerin halini öğrenmek için, rayı mekân tutmus beş altı tane emekli arzuhalci var ki, kuş uçurtmuyor Yeni Cami yörelerinden. Ben tezgâhı kurayım oraya, daha bir tek arzuhal yazmadan bu canavarlar gözlerimi oyarlar. Ya da gücüm yeterse ben onların canına okurum. Adliye yörelerini de yokladim birkaç gün, oradan da iş çıkmayacağını anladım. Bu arada da daha ben arzuhalcilik yapacak mekanı bulamadan param bitti.
Boş gezdiğim günlerde, param biterse ne yaparım?' diye düşünürken, Gülhane Parkı’nı keşfettim, öyle bir yer buldum ki, tam padişahlara has... Hani Gülhane'nin denize bakan yüzünde Topkapı Sarayı'nın büyük kapısı, kapının önünde de Çemberlitaş gibi upuzun bir sütun var ya, işte o kapıyı kendime mekân tuttum.'