Türk Edebiyatının Çınarı Yaşar Kemal'in Gülhane Parkı'nda Gazetelerin Üstünde Günlerce Yattığı Yer

Türk edebiyatının dev çınarı Yaşar Kemal'in Adana'dan İstanbul'a geldiğinde günlerce parkta yattığını biliyor muydunuz?

Yaşar Kemal, Türk Edebiyatını dev çınarlarından bir tanesi. Onun kitaplarını okuyanlar hayata başka bir gözle bakar, Türkçenin zenginliğinde kaybolur gider. Yaşar Kemal bir okuldur herkesin okuması gereken...

1951 yılında Adana'dan İstanbul'a geldiğinde bir süre Gülhane Parkı'nda yattığını ise pek az insan bilir.

Twitter'da bulunan bir kullanıcı, Yaşar Kemal ile ilgili bu detayı hatırlatınca o hikayeyi yeniden okumak ve bilmeyene anlatmak güzel olur diye düşündük.

Tam da burada gazeteden yatak yapmış ünlü edebiyatçı 👇

👇

Dilerseniz o günleri Yaşar Kemal'in kendi ağzından, 1993 yılında Sabah Gazetesine verdiği röportajdan öğrenelim:

'İstanbul'a geldim, Sirkeci’deki Türk Oteli'ne yerleştim. Yeni Cami'nin arkasına gidiyordum her gün, oradaki arzuhalcilerin halini öğrenmek için, rayı mekân tutmus beş altı tane emekli arzuhalci var ki, kuş uçurtmuyor Yeni Cami yörelerinden. Ben tezgâhı kurayım oraya, daha bir tek arzuhal yazmadan bu canavarlar gözlerimi oyarlar. Ya da gücüm yeterse ben onların canına okurum. Adliye yörelerini de yokladim birkaç gün, oradan da iş çıkmayacağını anladım. Bu arada da daha ben arzuhalcilik yapacak mekanı bulamadan param bitti.

Boş gezdiğim günlerde, param biterse ne yaparım?' diye düşünürken, Gülhane Parkı’nı keşfettim, öyle bir yer buldum ki, tam padişahlara has... Hani Gülhane'nin denize bakan yüzünde Topkapı Sarayı'nın büyük kapısı, kapının önünde de Çemberlitaş gibi upuzun bir sütun var ya, işte o kapıyı kendime mekân tuttum.'

"Yağmurda falan, kapının da üstü azıcık da olsa kapak, yatağımın ıslanma olasılığı yok. Yatağım da gazete kağıtlarından kalın bir döşektir."

'Oteli'nden, elli liranın bitiminden sonra çıktığımda yerim hazırdı. Hiç bir zorluk çekmeden oraya yerleştim.

Baktım para iyice bitmiş. Yerim yurdum var ya yemek yiyecek para yok. Eee, simdi ne yapmalı?

Bekleye bekleye Godot'yu geçtim. Aç kalacak değilim ya. Dünyada iş olaraktan yalnız arzuhalcilik yok ya. Köprü altında soluğu alıp kendime tam üç tane olta satın aldım, son paramla.

Oltacıya Sarayburnu'nda balık tutacağımı, bana oranın balıklarına göre olta vermesini söylemeyi de unutmadım. Oltalarımı aldım, Sarayburnu'na geçtim, bir kayanın üstüne oturdum, oltamı denize attım.'

"Vay anam, ilk günün bereketi de ne bereketmiş, iki üç kilo balığı tuttum birkaç saatte. Hem de ne balık, kocaman kocaman."

'Biliyorum, şimdi şu söylediklerime İstanbul’da inanacak kimseyi fenerle arasam bulamam. Balıklarımı gittim, oynar oynar, köprü altında sattım, bu parayla kendime bir maltız, bir torba da kömür aldım. Keyfime diyecek yok. Her gün balığa iniyorum kıyıya, balığın bir kısmınj temizleyip yiyorum, kovada ki oynar oynar balıklarımı da götürüp köprüde satıyorum.

Derken Orhan Kemal geldi, onu kapı altındaki evime götürdüm, balık tuttum, ona taze taze balık ikram ettim bahçemin ciçekleri arasında. Park bekçileriyle de aram cok iyiydi. Evimi, yerimi, balık tuttuğum kayayı biliyorlar, yağmurlu günlerde, ben evde yoksam, gazete yatağımı cıvgınlardan koruyorlardı. Onlara birkaç günde bir, birer kilo balık da veriyordum.'

Yaşar Kemal'in bu sözleri Gülhane Parkı'nda, tam da o bahsettiği kartondan evinin civarındaki bilgi panosunda yer alıyor.

Popüler İçerikler

DEM Partili Batman, Mardin ve Halfeti Belediyelerine Kayyum Atandı
Enteresan Çıkışları ve Görgüsüz Paylaşımlarıyla Meşhur Murat Övüç'ten Kadınları Hedef Alan Hadsiz Yorum
Elini Bir An Olsun İrem Helvacıoğlu'nun Omzundan Çekmeyen Ural Kaspar'ın Gergin Tavırları Tepki Çekti!