Bazen, içinde bulunduğu çaresizlik çığ gibi büyüyor. Büyüyor da nefes alamıyorsun o çaresizliğin içerisinde. İşte edebiyatımızın en ünlü yazarlarından bu durumu iliklerimize kadar hissedeceğimiz çaresizliği anlatan sözler.
Bazen, içinde bulunduğu çaresizlik çığ gibi büyüyor. Büyüyor da nefes alamıyorsun o çaresizliğin içerisinde. İşte edebiyatımızın en ünlü yazarlarından bu durumu iliklerimize kadar hissedeceğimiz çaresizliği anlatan sözler.
Bekle dedi, gitti.
Ben beklemedim, o da gelmedi...
Ölüm gibi bir şey oldu,
ama kimse ölmedi...
Her insan kendisi olması karşılığında topluma bir bedel öder.
Az ya da çok ama mutlaka bir bedel...
Kimse bedelsiz kendi olamaz.
Bu bedel çoğu kez yalnızlıktır...
Sonra çıkıyorsun dışarı,
bakıyorsun güneş hala tepede.
Yıllardır kurduğun cümleyi bilmem kaçıncı kez kuruyorsun:
'Ne yapalım, kısmet değilmiş...'
Yatağımın karşısında bir pencere var. Odanın duvarları bomboş. Nasıl yaşadım on yıl bu evde? Bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? Ben ne yaptım? Kimse de uyarmadı beni.
İşte sonunda anlamsız biri oldum. İşte sonum geldi. kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım;
Kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.
Adın üç kez geçti saçma sapan bir filmde
Yalnız olsam çok ağlardım ama annem bakıyordu
Otoban dolusu gürültüyü sıkıştırıp beynime
'Anne' dedim, hadi çay koy da içelim...
Kurtulmaya gelmedik dünyaya. Daha da saplanmak için buradayız. Dibine kadar. Onun için çürüyor bedenlerimiz ölünce.
Hayatım bir film olsaydı,
izlerken ya uyuyakalır ya da yarısında çıkardım.
Ömrüm boyunca, ikinci el eşya satan bir dükkanın vitrinine bakar gibi baktım hayatıma.
Sustu... Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti.
Biliyordu,
Anlamazlardı...
İnsan çok yalnızken, bir tane daha kendinden doğuruyordu içinde;
'Korkma' desin diye...
Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yanım yok.
Aranızda dolaşmak için giyiniyorum. Hem de iyi giyiniyorum. İyi giyinene iyi yer verdiğiniz için.
Aranızda dolaşmak için çalışıyorum. İstediğimi çalışmama izin vermediğiniz için. İçgüdülerimi hiçbir işte uygulamama izin vermediğiniz için. Hiçbir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz.
Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlerinizle. Okullarınızla. İşyerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz.
Ölmek istedim, dirilttiniz. Yazı yazmak istedim, aç kalırsın dediniz. Aç kalmayı denedim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz. Hiç aile olmayacak insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım...
Mektepteyken hayallerimiz olmayacak rüyalarla doludur. Sonra hayat birer birer onların icaplarına bakar.
İnsanlar tuhaftır; fena bir şey yapmakta olduklarını hissedecek olurlarsa, mutlaka en evvel vicdanlarını susturacak bir sebep bulurlar.
İnsanlar kötüydü, kitaplara sığındım...
Kaybettiğim şey benim için o kadar büyüktü ki ilk önceleri bunu bir türlü anlayamadım. Ne de hayatımdaki neticesini ölçebildim. Sade içimde simsiyah çok ağır bir şeyle dolaştım durdum. Sonra bu haraplığa daha başka bir duygu, bir çeşit kurtuluş duygusu karıştı. Bir baskıdan kurtulmuştum. Emine bir daha ölemezdi. Hatta hastalanamazdı da. Orada zihnimin bir köşesinde olduğu gibi kalacaktı. Hayatımda birçok şeyler daha beni korkutabilir, başıma türlü felaket gelebilirdi. Fakat en müthişi, onu kaybetmek ihtimali ve bunun korkusu artık yoktu. Her an onun hastalığının arasından etrafa bakmayacak, o azapla yaşamayacaktım.
'Olabilecek şeylerin en kötüsü olmuştu, artık hürdüm.'
Yatağına yatınca yüreğinin sesinden uyuyamıyorsan, anla ki yalnızsın.
Yanında kim olursa olsun...
Çok yorgunum, beni bekleme kaptan.
Seyir defterini başkası yazsın.
Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.
Beni o limana çıkaramazsın...
Vücudunun %70'i su olan bir canlının nasıl olur da içi yanar?
''Bu toplumu haklı çıkarmadan ölmenin bir yolunu bulmalıyım diye düşünüyorum. Akciğer kanserinden ölsem çok sigara içiyordu diyecekler. Sirozdan ölsem çok içki içiyordu diyecekler. Araba çarpsa, herhalde hafif içkiliydi, şoför haklıdır diyecekler. Türkiye’de intihar da edilmez. İlaç ve içki şişelerinin kapakları açılmaz, su gelmeyebilir, hava gazı gelmeyebilir, tren vaktinde gelmez, atamazsın kendini altına.''
Hayat ne garip değil mi? Birisi 'Arabamı hazırlayın' diyebilirken, diğeri 'Abi 25 kuruş eksik, binebilir miyim?' diyor.
Ömür dediğimiz nedir ki?
Çay bardakta,
soğuyana dek geçen zaman…
Ben incecik bir yazıydım, sana döküldüm,
sana yazıldım. Katlandığında kendine sen,
ben içinde kaldım,
bir papatya kurusu gibi dilsizim işte.
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü, kör oldum.
Yıkadılar, aldılar, götürdüler.
Babamdan ummazdım bunu kör oldum.
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır.
Üşüyorum, kapama gözlerini...
Resulullah Azrail’i yolda görse tanırdı;
ben Azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.
Resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
O bana gülümserdi ben ona derdim ki, 'Anam babam yoluna feda olsun ey Allah’ın Resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?'
Resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki 'Kızım ha gayret!';
Ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki 'Anneciğim, ölmesen?'
Ama yazgısını yaldızlı çokomel kağıtları gibi, tırnaklarıyla düzeltemiyor insan.
Daha fazla edebiyat içeriği istiyoruz😻
şöyle içerikler yapın yaa
Bekle dedi, gitti. Ben beklemedim, o da gelmedi... Ölüm gibi bir şey oldu, ama kimse ölmedi... Nakaratı ile okuyanlar :)