Profesör Necdet Bey, Atatürk heykelinin önünde polisler tarafından elleri bağlanmış şekilde ölü bulunur. Polisler, Necdet Bey'in elinde sikke bulur ve yapılan araştırmalar sonucunda cüzdanı ile telefonuna ulaşılır. Necdet Bey'in katil zanlısını arayan polisler, karısıyla konuşurlar fakat bir sonuca ulaşamazlar. Daha sonra, Necdet Bey'in eski eşinin sevgilisi olan Namık'ı sorguya çekerler. İstanbul Savunma Derneği'nin üyesi ve cerrah olan Namık, Necdet Bey'le bir ilgisi olmadığını söyler. Polisler, Namık Bey'i sorguya çekerken başka bir ceset daha ortaya çıkar.
Yeni cesedin elinde Byzantion yazan bir sikke bulunur. Byzantion, İstanbul'un ilk adı olduğunu öğrenirler. Polisler, ikinci ölen kişinin evine giderler fakat merhumun birkaç yıl önce boşandığını öğrenirler. Sırayla cinayetler işlenirken üçüncü ölen gazeteci, dördüncü ise mimar çıkar. Polisler, çevredeki tanıklardan cesedi bırakanın kişinin beyaz bir minibüsü olduğunu öğrenir.
Eski belediye başkan yardımcısının öldürülmesinden sonra polisler, daha fazla araştırmaya başlar. Başkomiser Nevzat, altıncı cesede ulaşınca diğer cesetlerin nereye bırakılacağını tahmin etmeye çalışır. Yapılan çalışmalar sonucunda Başkomiser Nevzat, katilin yakınlarından bir insan olduğunu öğrenir.
Kendisini sevmeme rağmen Bab-ı esrar kitabından sonra hangisini elime alsam bitiremedim. Genelde (eski edebiyat yazarları hariç) Türk yazarlar gereksiz uzatmaya gidiyor ortaya çıkan bir karakteri olay içinde anlatırken boyundan posundan girip göz rengine kadar giriyorlar bu da beni fazla sıkıyor ve okumayı bırakırken buluyorum kendimi. Yalnız bab-ı esrar kitabı gerçekten güzel uzun yıllar önce okumuş olmama rağmen hala çok severim.