Tunç Akkoç Yazio: Çiçek Hastalığından Covid-19’a

20. yüzyılın en önemli olayı sizce nedir?

-Aya gitmek mi

-SSCB’nin dağılması mı

- İnternetin hayatımıza girmesi mi… Yoksa ölümcül bir hastalığın ortadan kaldırılması mı?

Çiçek hastalığı gibi bir salgın geçti tüm dünyadan. Tarih şeridine baktığımızda M.Ö. 1350’de Mısır -Hitit savaşı sırasında hastalık Hititlere geçişi hastalığın insanlar arasındaki temaslı geçişine en büyük örnek. Suppilililiuma ve onun varisi

Arnuwandas çiçekten ölür ve imparatorluğun çöküşü başlar. M.S 180’de ise Roma’da baş gösteren salgın sonucu Marcus Aurelius ve onunla birlikte 7 milyon Romalı ölür.

16.yy’da Amerika kıtasında 25 milyon, 18.yy’da 400.00 kişi ölür. Yaşayanlarında da sağlıkla hayatta kaldıklarını düşünmek hata olur. Onların üçte birinin kör olduğu rapor ediliyor.  

20. Hanedanlığın başındaki Firavun Ramses V. M.Ö. 1141’de öldü. Ölüm nedeni çiçek hastalığı ve meşhur mumyasında çiçek izlerini görmek mümkün…

Gelelim Türkiyemize. Yıl 1943… Bilanço 12395 hasta ve 1380 ölü.

Sonuca baktığımızda çiçek hastalığı en az 3 imparatorluğu yıktı. Kraliyet ailesinin varislerini değiştirdi. Aztek, İnka, Huron, Mohikan ve İrokualar çiçeğe yenik düştü. İlk biyolojik savaşın ve soykırımın aracı oldu. Arkasında milyonlarca ölü ve daha çok kör ve sakat bıraktı.

Tıp tarihinde yılları şerit olarak incelemek hastalıkların doğal seyrini gözler önüne sermektedir. Mesela şu bilgi çok önemli. İspanyollar 1518’de Meksika’ya geldiklerinde burada 25 milyon Aztek yaşıyordu. 1620’de bu sayı çiçek ve katliamlarla 1.6 milyona düştü.

Hayatı güncellediğimizde tarih tekerrürden ibaret demek çok mu acımasız olacak. Biraz daha tarih bilgisi ile yoralım zihnimizi. Herman Cortes 1529’de Aztek başkenti Tenochtitlan’ı Çiçek sayesinde aldı. Kral Ciuthauac çiçekten öldü. Bu kent günümüzde Mexico City olarak geçmekte.

Büyük ozan Aşık Veysel de güzel gözlerini çiçekten kaybetti. “Kader böyle imiş çiçek bahana Levh-I kalem kara yazmış yazımı” diyerek özetliyor kendini.

Bugün olduğu gibi o günlerde de tedavisi mümkün değildi ama korunmak?

Günümüzde konuşulan sürü bağışıklığı o günlerde de gündemdeydi. Tukidides M.Ö. 430’da “Hiç kimse hastalığı ikinci kez kapmıyor. Kapsa bile ikincisinde asla ölmüyor” diyordu. Bugün ise Covid-19’a ile ikinci hatta üçüncü kez maruz kalmak içten bile değil. Koruyucu bağışıklık bu salgında pek tutmuyor gibi…

O dönemlerin en önemli yazışmaları Edirne-Londra hattında gerçekleşti.

Lady Mary Wortley Montagu ve Edirne’deki Sarah arasında gözleme dayalı tecrübeler paylaşıldı. Bugün de olabildiğince gözlem yapıyoruz. Hastalığın geçişi ve korunma yolları gündemden düşmüyor.

Gelelim 1717’ye… Lady Montegue der ki; “On beş gün önce Edward’la birlikte İstanbul’a geldik. İki yıl önce geçirdiğim çiçek hastalığının korkunç izlerini hala yüzümde taşıyorum.

Oysa burada insanlar ilginç bir yöntemle hastalığa karşı korunuyorlar.

Edirne’de gözlerimle gördüm:

Yaşlı bir kadın hafif hasta kişilerden aldığı çiçek kese sıvısını sağlam kişilerin koluna 4-5 çizik atarak uyguluyor. Sonra bu insanlar hastalıkla karşılaştıklarında ya hasta olmuyor ya da çok hafif atlatıyor. Burada güzelliği ile ünlü Çerkes kızlarının çocukken bu yolla hastalığa karşı korunduklarını öğrendim. Hatta dağlarda hala göçebe yaşamı sürdüren ve yörük denen insanların böyle bir yöntemle kendilerini koruduğu bana söylendi. Ah keşke bu korunma sevgili kardeşime de uygulansaydı da 18 ay önce ölmeseydi…Henüz 20 yaşındaydı… Ah keşke ben de korunabilseydim de güzel yüzüm çopur olmasaydı… Ama kararlıyım, oğluma bu yöntemi uygulatacağım... Sen de lütfen bu bilgiyi kraliyet ailesine aktar. İngiliz ulusunun da bu korkunç hastalığa karşı korunması en büyük dileğim.”

Bu uzun girişten sonra gelelim ilk aşılama serüvenine. 1721’de Newgate’de 6 mahkum ve düzinelerce yetime Türk usulü aşılama yapıldı. Mahkumlardan biri kasten hasta biri ile karşılaştırıldı. Hiçbir denek ölmedi. Ve tüm mahkumlar salıverildi…

O günlerde bu aşılama yöntemi gözde olmakla birlikte koruma oranının düşüklüğü ve bazı aşılı kişilerin ölmeleri yüzünden bu yöntem geçerliliğini kaybetmeye başlıyordu.

Bilim adamları o günlerde de bugün olduğu gibi olanca güçleriyle çözüm arıyorlardı. Edward Jenner inek çiçeği ile karşılaşmanın insan çiçeğini koruduğunu söylüyordu. Sütçü Sarah Nelmes’in elindeki inek çiçeği sıvısını bir işçinin 8 yaşındaki oğlu James Phipps’e verdi ve çocuk hasta olmadı. Sonuçta Jenner ünlü ve zengin öldü.

Bakalım güncel salgında kimler aşıyı bulacak…

Jenner 13 kişide yaptığı aşı sonuçlarını Royal Society’nin prestijli dergisi Philosophical Transaction’a yayınlaması için gönderdi. Aldığı cevap çok manidardı. Yazısı kabul görmedi ve editörden “Ayrıca daha önce üyeliğe kabul edilmenize yol açan (guguk kuşunun yuvalama alışkanlıkları) adlı çalışmanızla kazandığınız haklı ününüzü gölgelememek için bu çalışmanızı yayımlamadan önce iyi düşünmenizi öneririz.” yanıtını aldı. Biz bilim insanlarının camia içinde kendi çalışmalarını ispatlamaları hala kolay değil. Düşünün Edward Jenner aşıyı buluyor ama ne çileler çekiyor.

Gelelim çiçek macerasının sonuna. M.Ö. 1156’da Mısır Firavunu V. Ramses ile başlayan ve 1977’de Somali Aşçı Ali Maow Maolin ile sonlanan çiçek hastalığı Dünya Sağlık Örgütünün 8 Mayıs 1980 bildirisi ile artık dünyadan silindi.

Peki aynı Dünya Sağlık Örgütü, 11 Mart 2020’de ilan ettiği Corona pandemisini ne zaman sonlandıracak…

Popüler İçerikler

Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
Ayliz Duman Çok Sade Kaldı: Miss Universe 2024'te Gelmiş Geçmiş En Çarpıcı Ulusal Kostümler Giyildi!
Icardi'nin A Milli Takım Forması Giymesi İçin CİMER'e Başvuruda Bulunuldu!