2020’de eczanelerin ön saflarında vitamin kulelerinin artmasının sebebi de bu. Bilinçli bilinçsiz birçok vitamin ve takviye kullanımı oldu. Öncesinde hekime danışmadan vücudumuzda eksikliği olmayan takviyeleri almanın ne kadar zararlı olduğunu da bize 2021 yılı öğretecek.
Bilimsel pencereden baktığımızda 2020 yılında inanılmaz sayıda COVİD-19 makalesi yazıldı. Hatta bir çalışmanızın başlığında bir yere Korona kelimesini iliştirirseniz en çok okunan bilimsel makaleler arasında sokarsınız. Tabi bunlar arasında çok değerli, tedavi protokollerini düzenleyen ve süreci doğru özetleyen önemli eserler de azımsanmayacak düzeyde.
2020 yılı pandemi yılı olarak tarihe geçti. En son 100 yıl önce böyle bir pandemiden çıkılmıştı.
Coronavirüs bilimsel açıdan incelendiğinde hedefindeki insanlarda farklı semptomların oluşmasını sağlıyor. Kiminde öksürük ateş, kiminde tat koku kaybı, kiminde ishal, kiminde yorgunluk halsizlik. Bu farklılar nerden geliyor. Bilim insanları bunun üzerine bir yıldır ciddi araştırmalar yapıyor. Tip 1 interferon denen bir faktörün eksikliğinin hastalığın şiddetinde etkili olduğunu gösterdiler. Ayrıca doğal bağışıklık sistemimizin güçlü olmasının hastalığı ilk basamakta bertaraf etmekte çok etkili olduğunu söyledir. Gerçekten de öyle.
Günlük lügatımıza giren yeni sözcükler; virüs pozitif asemptomatik ve virüs pozitif semptomatik gibi televizyon programlarında duyduğumuz bu klinik tablolar bağışıklık sistemimizin bu virüs ile savaşmakta ne kadar farklılıklar gösterdiğine işaretidir. Diğer taraftan vaka sayısı ve ağır hasta sayısı da aynı şekilde incelenebilir. Hastalığı hafif ve evinde geçirenler vaka pozitif ama ağır hasta olmayan bir grup. Aslında klinik bulgular PCR testleri negatif olup da akciğer tutulumu gösteren hastaların da bir süre servislerde tedavi altında kalmaktadır. Diğer taraftan iyileşen bir grup hastanın bir süre sonra tekrar virüs ile enfekte oldukları görülmektedir. İşte bu saydığımız tüm çıktılar bize Kovid’in bireyler arasında farklılıklar gösterdiğinin bir ispatıdır.
Bağışıklık sistemimizden beklenen virüs ile karşılaştıktan sonra ona karşı antikor ve hücresel yanıtının gelişmesi ve bunun da kalıcı olmasıdır. Ancak durumun bu kadar da kolay olmadığını dinamik süreçte öğrendik.