Tuhafım Tuhafız Tuhaflar: Kendinize veya Çevrenize Psikolojik Bozukluk Etiketlemeleri Yapıyor musunuz?

Burada uzun uzun psikolojinin tarihçesini ve bir bilim dalı oluşunu anlatabilirdim. Ancak psikolojiyi birey ve toplumdan soyutlanmış bir şekilde ele almak mümkün değildir. Yıllar boyunca, psikolojik rahatsızlıklar “utanılacak bir kusur” olarak görülmüştür. Bireyler fiziksel rahatsızlıklarında doktora giderken, psikolojik rahatsızlıklarında psikolog veya psikiyatriste gitmeleri gerektiğinde ya direnç göstermişler ya da gittiklerini çevrelerinden saklamışlardır. Üzerlerinde hissettikleri baskı ve tedaviye gösterdikleri direnç sebebiyle de iyileşmeleri zor bir hal almıştır.

Bu duruma okulların rehberlik servislerindeki ebeveyn toplantılarında da rastlamak mümkün.

Çocuğu, psikoloğa yönlendirilen ailelerin bir kısmının endişeleri, “siciline işlenecek mi?” sorusu ile karşılık bulmaktadır. İleride, çocuklarının yaşadıkları psikolojik sorunun karşılarına bir problem olarak çıkmasından korkan ebeveynlerin bir kısmı çocuklarını terapiye götürmekten kaçınmaktadır. Bu da uzun vadede yaşanılan rahatsızlığın artmasına neden olmaktadır. Psikolojik rahatsızlıklar bir suç değildir ve sicile işlemesi de söz konusu olamaz. Bu gün, az da olsa bu konuda bir ilerleme kaydetmiş bulunmaktayız. Bu bakış açısı toplumun bazı kesimlerinde devam etmekle birlikte, geçmişe oranla farkındalık kazandığımız söylenebilir. 

 Ancak burada sorun, farkındalığın bilgi kirliliği içerisinde kazanılıyor olmasıyla ortaya çıkıyor. Medyada kurgusal bir şekilde hazırlanan psikolojik içerikler, sorgulanmadan tam olarak gerçekliği yansıttığı kabul ediliyor. Psikolojik rahatsızlıkların, “toplum normalleri” içerisinde görülmesi açısından elbette ki kurgusal içerikler de önem taşıyor. Ancak kurgudan bağımsız, bilimsel gerçekliğin anlaşılması için bireylerde de araştırma ve okuma motivasyonunun olması gerekmektedir.

Beynin Barkodu Yoktur!

Son dönemlerde, sosyal medya içeriklerinin bir kısmında  “Narsistle Yaşamak”, “ Bir Narsisti Nasıl Ayırt Edersiniz?” gibi başlıklar yer alıyor. Çoğunlukla “ Ben de psikolog sayılırım” diyenlerin yazdığı ve bir kategori ve belirtiler çerçevesinde, bu yazıları okuyanların kendilerini ve çevrelerini etiketlemelerine sebep olan içerikler oldukça yaygın. 

Etiketleme, bireyleri toplumdan soyutlayarak sınıfsal olarak ayrı bir yere koymaktadır. Çağlar boyunca, bilinmeyene yönelik korkunun yol açtığı etiketleme kendimizden farklı olduğunu düşündüğümüz bireylere yönelik bir saldırı niteliği taşımıştır. 

Somutu algılamak, soyutu yorumlamaktan daha kolay olduğundan, ruhsal rahatsızlıklarda etiketleme görülmektedir. Toplumun yaptığı etiketlemeyi içselleştiren birey de, kimliğini “sorunlu” ve “tuhaf” algısı üzerinden inşa etmektedir.

Uyumsuz Parçaların Kusursuz Bütünlüğü

Ruh sağlığı alanında eğitim gören bir öğrencinin öğrendiği ilk şey, psikolojik rahatsızlıkların kategorilendirilmesidir. Öğrendiği son şey ise, her birey biriciktir ve tek bir kategori üzerinden tanımlanamaz. Bu Hipokrat’ın “Hasta yoktur. Hastalık vardır.” Görüşüyle benzerlik gösterir. Klinisyenlerin tanı rehberi olarak kullandıkları DSM, yıllar boyunca güncellenmiş ve bazı bozukluklar bozukluk olmaktan çıkarılmıştır. Buradan da anlayacağımız gibi, kesin ve mutlak bir bilgiden söz etmek mümkün değildir. 

Psikolojik anlamda anormal ve normal arasında ince bir çizgi vardır. Patoloji olarak adlandırdığımız durumlardan sadece bir adım uzakta oluyor olmamız bizi normal yapıyor olabilir mi? 

Bazı insanların kendilerini diğerlerine göre daha çok sevmesi ya da övmesi onların Narsist olduğu anlamına gelmez. Belki de sevilmeye ya da bir başkası tarafından takdir edilmeye ihtiyaçları vardır ya da birinin diğerinden daha hayalperest, yaratıcı olması onu Şizofren yapmaz. Hadi örnekleri arttıralım. Toplumda göze batmayan, sessiz bireylerin hepsine sosyal fobisi vardır diyemeyiz. İçedönük, iyi bir dinleyici olabilir. Kısıtlı sosyal çevresi onun tercihi de olabilir. Bir konuda çok fazla endişeli olan bir birey, diğer konularda o kadar da endişeli olmayabilir. Bunu her duruma genelleyerek “panik atağı var.” ya da “kesin kaygı bozukluğu var.” Diyemeyiz. Hepimiz kusurlu parçaların oluşturduğu kusursuz bir bütünüz. Tanısal kategorilendirmelerin yerine işlevsel olan ve olmayan davranış ve düşünce kalıpları olarak kendimizi geliştirmeye yönelik bir bakış açısı kazanmamız çok daha sağlıklı olacaktır.

“Kişilik dediğimiz şey genellikle sabit olan, değişmeyen ve gerçek benliğimizi yansıtan şeyler değil, bireyin çocuklukta edindiği savunma/başa çıkma mekanizmalarının bütünüdür.” Gabor Mate

Son olarak; ruh sağlığınız ile ilgili atacağınız adımlarda; arkadaş tavsiyesi ile antidepresan vs. kullanmak, ruh sağlığı alanında uzmanlığı ve eğitimi bulunmadığı halde klinik veya sayfa açan bireylerden yardım almak oldukça sakıncalıdır. Başvurmadan önce, öz geçmişleri hakkında bilgi sahibi olmanızı tavsiye ederim.

Instagram

Popüler İçerikler

Erdoğan’dan Ortak Türk Alfabesi Açıklaması: “Ortak Türk Alfabesi Projesi Tarihi Adımdır, 34 Harften Oluşuyor”
MasterChef Jürileri Somer Şef ve Mehmet Şef'ten Köfteci Yusuf Çıkışı: "Bunu Deli Bile Yapmaz!"
Serhat Kılıç Seksenler Dizisinde Rol Arkadaşı Olan Vural Çelik'in Cenazesine Neden Katılmadığını Açıkladı!
YORUMLAR
25.12.2022

Ben daha akademik bir yazı bekliyordum

25.12.2022

Her kesimden insanın anlayabileceği bir dilde yazılmış tam da ihtiyacımız olan bir yazı olmuş. Akademik tarzda yazılsaydı toplumun her kesimine hitap edemezdi. Kendini kanıtlama ihtiyacından ziyade herkesi bilgilendirmek amaç...

24.12.2022

Wowww 👏👏

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ