Trompetiyle Hikaye Anlatan Adam: Ibrahim Maalouf'u Tanıyalım

Klasik Batı müziği eğitimi almış bir Arap genci, cazı Ortadoğu motifleriyle buluşturur ve ortaya dünyanın dört bir yanında alkışlanan, gözleri kapatıp dinleyince ciddi bir yolculuk deneyimi yaşatan sound çıkar. Ve karşınzıda Ibrahim Maalouf! Trompetiyle kendine has bir dil yaratan bu adam, müzikte sınır tanımıyor. Haydi onu birlikte tanıyalım!Ibrahim Maalouf, 1980 yılında Lübnan’da dünyaya geliyor. Ailesi iç savaş nedeniyle Fransa’ya göç ediyor. Müzik adeta onlarda genetik bir miras. Babası Nassim Maalouf trompetçi, annesi ise piyanist. Ibrahim de trompetin büyüsüne henüz çocuk yaşta kapılıyor. Ancak onu diğer trompetçilerden ayıran şey, babasının geliştirdiği dördüncü sübaplı trompet ile çalması. Bu trompet sayesinde Maalouf, Doğu makamlarını Batı notalarıyla çalabiliyor. Bir enstrümanda iki kültürü bir araya getiriyor.Maalouf’un müziğini türlerle sınıflandırmak neredeyse imkansız. Caz diyorsun ama Doğu melodileriyle sarsıyor insanı. Özellikle Beirut, Diagnostic ve Red & Black Light albümleri, her dinleyişte farklı bir hikaye anlatıyor. Kimi zaman ailesinin Lübnan’daki zorluklarını, kimi zaman aşkı, kimi zaman da insanlık hallerini trompetle dile getiriyor.Maalouf, Paris Konservatuvarı'nda klasik trompet eğitimi aldı. 2003 yılında dünyanın en prestijli klasik müzik yarışmalarından biri olan Maurice André Uluslararası Trompet Yarışması’nı kazandı. Bu başarıdan sonra klasik müzik kariyerine devam etmek yerine rotayı caz-füzyon’a çevirdi. Yani sistemin söylediği yoldan gitmek yerine, içinin yankılandığı yolu seçti.Solo çalışmalarının dışında dev isimlerle yaptığı iş birlikleriyle de adından söz ettiriyor. Sting’le, Salif Keita’yla, Vanessa Paradis’yle sahne alan Maalouf, dünya çapında da tanınırlığını yükseltmiş oldu.Maalouf aynı zamanda film müzikleri de yapıyor. 2015 yılında Yılın Film Müziği ödülünü aldı. Netflix’te izlediğimiz bazı yapımların fon müziği, fark etmesek de onun trompetinden dökülüyor olabilir yani!Türkiye’de özellikle İstanbul Caz Festivali gibi organizasyonlarda sıkça sahne alıyor. Dinleyicileriyle sıcak bir bağ kuruyor zira onun müziği bizden de bir şey taşıyor. Ben Ortadoğu’dan geliyorum ama herkesin hikayesini anlatmak istiyorum diyor adeta. Ve gerçekten de onun trompeti, bir Karadeniz sabahına da yakışıyor, bir Şam akşamına da.İsminden de anlaşılacağı gibi biraz sert, biraz hantal ama etkileyici bir güce sahip. Vurmalı çalgılarla trompetin çatışması sahne performanslarında adeta büyülüyor.Elektronik seslerden gelen asi bir enerji var bu şarkısında da. Özellikle genç kitlenin favorisi çünkü bir nevi ben buradayım deme şarkısı. Maalouf’un aktivist yönünü de yansıtıyor haliyle.Bu şarkıları kulaklıkla, dikkat dağıtıcı bir şey olmadan ister balkonda ister gece lambasının altında dinlemelisiniz. Çünkü Ibrahim Maalouf’un parçaları sadece çalınmaz, hissedilmesi gerekir.