Etlisinden sütlüsüne,
Tatlısından tuzlusuna,
Trakya'dan damak çatlatan lezzetler için tavsiyeler...
Lezzet Durakları
Etlisinden sütlüsüne,
Tatlısından tuzlusuna,
Trakya'dan damak çatlatan lezzetler için tavsiyeler...
Lezzet Durakları
Gelibolu’ya gelenlerin damakları şenlendirecek çok seçenek bulacağı
şüphe götürmez bir gerçektir. “Denizden babam çıksa yerim!” diyenler
için burası tam bir balık cenneti. İsim yapmış veya salaş herhangi bir
balıkçıya uğrasanız bile envai çeşit sunumuyla balık sofralarının
lezzetlerini hakkıyla tadabilirsiniz. Kültürlerin geçiş noktasında yer
alan Gelibolu mutfağı deniz ürünleri kadar; Ege’nin ot yemekleri,
Rumeli’nin damak çatlatan tatları, tarihin imbeğinden devşirilmiş
'Mevlevi Tatlısı' gibi birbirinden farklı lezzetlerle doludur. Nereye
giderseniz gidin en lezzetli peynir helvasını ise şüphesiz Gelibolu’da
tadarsınız. Gelibolu' dan Bir Lezzet : Peynir Helvası...
Bir yol üstü lezzet durağından hakkıyla bahsetmek gerekirse, Özcanlar
ilk akla gelen yer olur herhalde.Tekirdağ, İstanbul' dan kıyı yoluyla
Çanakkale yönüne gidenlerin, Marmara ve Avşa adalarına gidilebilecek
limanıyla yola düşenlerin uğrak noktasında yer alıyor. Daha gidecek çok
yol varken, ya da ada vapurunu beklerken hemen limanın gerisinde yer
alan adım başı restaurantların davetine uymak kaçınılmaz olur. Öylece
yola dalmış Tekirdağ' a yaklaşırken, hiç fikriniz olmasa bile, reklam
tabelalarından da olsa aklınıza yer eden o mekanı bulmanız gerekiyor.
Tekirdağ' daysanız, köftesini denemelisiniz. Özcanlar Köfte
'Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.' derler ya...
2008 Yılının Şubat ayında, Kırklareli' nde bir
asırdan daha uzun bir süredir hizmet veren, meşhur Dibek Kahvesi' nin
sahibi Ali SAKA da vefat edince, Kırklareli kendisine değer katan bir
evladını daha yitirmiş oldu. Öyle ya; o kahvenin hatırına, ne gönüllerde
ne tahtlar kurulmuştur, kim bilebilir ?
Dibek Kahvesi, 120 yılı aşkın bir
süredir Kırklareli' ne değer katan bir mekan. Kimi araştırmacılar bu
sürenin 170 yılı bulduğunu söyler. Bahsettiğimiz 120 yıl, Ali SAKA ile
son bulan ve üç nesildir babadan oğula SAKA ailesinin bu mekanı
işlettiği 120 yıla tekabül eder.
En çok da SAKA ailesiyle bilindi ya, Dibek Kahvesi... Dibek Kahvesi; Kırk Yıllık Hatır !
İsminde yer alan 'doğa' ibaresini okuduğunuzda, zaten nasıl bir
yere gidiyor olabileceğinizin ipuçlarını bulabilirsiniz. Ama ben çok
daha fazlasını bulabileceğinizi şimdiden sizin adınıza söyleyebilirim.
Hele ki bir de büyük şehirlerde yaşıyorsanız, şehirlerin insanı boğan
tüm sıkıntılarından çok uzak olacağınızın garantisini verebilirim.
Yanınıza kar kalabilecekler arasında, sevdiklerinizle doğanın içinde
sakin ama tazelenmiş hissi uyandıran güzel bir gün ve damağınızda yer edecek lezzetler olacak. Doğa Alabalık Restaurant
İnanın o filmin (!) ve dillere slogan gibi yerleşen o eski şarkının
fırsatçılığında değilim. Yemin etsem başım ağrımaz üstelik...Çıkın
Kırklareli pazarına. Varın o tezgahlardan birinin başına. İstediğiniz
kadar dil dökün, ister sitem edin. “Bu paraya fasulye mi olur ?” deyin,
hepsi nafile. Fiyatı 5 kuruş indirirseniz beri gelin.
Toprağa çapayı vurduğu ilk günden pazara getirene kadar çektiği
zahmeti bir kendisi bir de Allah bilen tezgahtaki o kadın, kaşlarını
devirip size sitemle bir bakmasın hele; üstüne 5 kuruş fazla vermeye
razı olabilirsiniz. Kadının diline oturmuş olan o bal damıtılmış Rumeli
şivesiyle söylediği senet gibi sözler sizi ikna etmeye yeter belki: “Bu
fasule (!) nerden biliyon mu sen? Teeee, Paspala'dan.” Paspala Fasulyesi ; 'Bu Fasulya 7,5 Lira.'
Büyük şehirlerin keşmekeşinden kaçanların hem dinlenip zindelik kazanmak hem de doğanın orta yerinde lezzetli bir yemek yiyebilmek için tercih ettiği kır lokantalarının sayısı son yıllarda büyük artış göstermektedir. Keza bu durum Trakya’da da böyledir. Laladere Et & Balık Kır Lokantası
Bir şehir kendi tanıtımını yaparken o yörede meşhur olan, bolca
üretilen ürünlerini öne çıkartmaya çalışır. Hatta olup olmadık her ürün
için bir de kent festivali icat etmek gibi onulmaz bir vizyonsuzluğumuz
vardır.
Oysa yerel yönetimlerce o yörede meşhur olan üründe kalitenin
devamını sağlamak için koşulları oluşturmak, üreticinin güçlendirilmesi, üç beş günlük bir kent festivalinden elde edebileceğimiz tanınırlığın çok ötesinde anlamlar içermektedir.
Kırklareli peynircilerinin izini sürdüğümüz kentte sohbet etme
fırsatı bulduğumuz Cevat GÜRKAŞ, mandıracılık kültürü ekseninde bir
kentin unutkanlıktan muzdarip hafızasına ışık tutuyor. Kırklareli'de peynirin adı; GÜRKAŞLAR
Lezzetin peşinden yollara dökülmeye dünden hevesli damaklar için, bir
rehber kitap alırken, televizyon ekranlarında bolca örneğini gördüğümüz
yeme-içme mekanlarını tanıtan ptogramları izlerken, internetten mekan
araştırması yaparken sihirli bir çekim yaratan tabirdir; “Yol Üstü
Lezzet Durakları”. Herkesin çoktan keşfettiği, sükunetiyle birlikte
lezzetini eksilten yerlere tekrar tekrar gitmektense, müdavimlerinin
fısıltı gazetesinden yayılan bir habemişçesine size duyurduğu yeni
mekanları keşfetmek benim için yeğdir. Bunun için de bazen “yoldan
çıkmak” gerekir. Küçük Hasan'ın Yeri
ğneada'ya gidenlerin mutlaka uğramakta olduğu bir köy ve ünü hızla yayılan pekmezleri... POYRALI; Derin Kökler...
Mandıracılık kültürünün imbekten süzülürcesine edinilmiş tecrübeleri ise
Tekirdağ’da sütü taçlandırır. Yörenin doğal yayılışıyla yetişen
hayvanların değerli sütleri Malkara’da peynire, tereyağına nefaset
katar. Ustasının maharetli ellerinde VEİS’in meşhur dondurmasına dönüşen
süt, “Sütün profesörü olduk” diyen Ömer TEKBAŞ’ın üç çeyrek asırdır
Tekirdağlıların damaklarını şenlendiren “peynir helvası” ile zirve
yapar. TEKBAŞ Peynir Helvası
Tekirdağ'ın Bulaması Fatma Ana'dan sorulur...
Trakya’nın et ve et ürünleri mevzu bahis olduğunda, bu işin erbapları
bilirler ki bu yörede yetiştiriciliği yapılan hayvanların etlerinin kalitesinin üzerine söz söylemek beyhudedir.
Öte yandan, Trakya’nın her bir köşesi bu konuda kendi şöhretini dile
damağa salmış lezzet durakları ile doludur. En güzeli de bir lezzeti
kendi yöresinde, kendi ustalarının elinden tatmak değil midir zaten ?
Burma Sucuk dediniz mi akla İnecik gelmelidir. İnecik'te 'Burma Sucuk'
“İsmiyle müsemma” derler ya; Şarköy’e 6 km uzaklıktaki İğdebağları
köyüne, bağlar bahçeler arasından kıvrıla kıvrıla yükselen keyifli bir
yol ile ulaşırsınız. İğdebağları köyü aynı zamanda yörenin tüm
panaromasına hakim konumda oluşuyla eşsiz bir manzara sunar gelenlere.
Kendini sadece buram buram kokusuyla ele veren iğde ağaçları nereye saklanmıştır; bu manzarayı görünce anlarsınız ancak. Köyden aşağılara doğru, iğde ağaçlarını da sarıp saklayan üzüm bağları ve zeytin ağaçları bir deniz gibi kuşatmıştır dört yanı. Ve; zeytin denizi biter, başlar leb-i derya…
Eğer bu eşsiz manzarayı sıcak bir dost sohbeti ve keyifli bir yemek
ile taçlandırmak isterseniz, gitmeniz gereken yer mutlaka Ganohora
olmalıdır. GANOHORA Restaurant & Cafe-Bar
İğneada yolu üzerindeki Yenice Köyü Istrancalar'ın kuytusunda birçok lezzet mekanı barındırır. Avcının Yeri
Istıranca Dağları’nın nazardan kaçırılmış eşsiz coğrafyasına sahip
Kırklareli, son yıllarda Trakya’nın pek çok yerinden ve İstanbul gibi
hayatın yoğun yaşandığı şehirlerden doğaya kaçışın çekim merkezi olmayı
başarmıştır.
Doğaya kaçışın türlü gerekçeleri arasında, Kırklareli’nin pek çok
yerinde karşımıza çıkan ve bulunduğu yerden değer alıp bulunduğu yere
değer katan kimlikli lezzet durakları azımsanmayacak haklı bir öneme
sahiptir. KERİMOĞLU Restaurant & Et Ürünleri
İki yaka boyunca dizilmiş kentlerin kasabaların cem-i cümlesini hesaba tutun; Marmara'nın mavi gözlü çocuğudur Şarköy.
Deniz boyunca inceden kopup gelen akyel, üzüm bağlarının, zeytin
bahçelerinin saçlarını öper okşar da; uzun kış boyunca ortalıkta
göremediğiniz bi' dolu Şarköylü, Mart güneşine aldanıp efil efil uçuşan
kıyafetleriyle sahil boyuna atar bir anda kendini. Denize hasret bunca
insan nereye saklanmıştır da, nerden kopup gelmiştir şaşarsınız.
Ama siz hele durun, bu daha nedir ki ? Hele bir yaz gelsin; daha tatilciler gelecek !
Hoş, Şarköy’de yazın gelmesi için karpuz kabuğunun suya düşmesi
gerekmez ya. VEİS sandalyeleri dışarı çıkartmışsa, o andan sonra her yer bahar bahçe, takvimler neyi gösterirse göstersin mevsim artık yazdır ŞARKÖY’de. VEİS Dondurma
Gözden sakınılsın diye olsa gerek, yeşilin en
derininden Istranca ormanlarının ortasına kurulmuş, Kırklareli'nin
ilçelerinden birisi Demirköy. Bilmeyenler için, haritada bir
koordinattan ötesi olarak düşünülmeyebilir. Oysa bu küçük ilçe,
Trakya'nın ve Istranca Dağları' nın en el değmemiş güzelliklerini
bünyesinde barındırıyor. Neyin peşinden gittiğini bilenler için, sayfa
sayfa çevrilip her defasında hayranlıkla, şaşkınlık dolu hislerle
okuyacakları bir kitap gibidir Demirköy. Demirköy, kendi beldesi de olan
İğneada' ya gidenlerin uğramak durumunda oldukları bir ilçe aynı
zamanda. Bilinirliğinin en büyük sebebi bu olabilir birçokları
için. Ama dedik ya, 'neyin peşinden gitiiğini bilenler' için burası çok
daha fazlasıdır.
Ve, lezzetin peşinden gidenlerin Trakya'daki kutbudur Demirköy. Taş Mekan
Baharın gelişiyle birlikte Trakya'da bir lezzet yolculuğu başlar.
Kışın tüm rehavetinden silkelenmek isteyenler, damak şenlendirecek o en tatlı (!) bahanelerine yaslanır, hafta sonu hayattan kısa bir an çalabilmek için yollara düşerler. Mangal kömürünün isine bulanmış kişi muhtemelen etten anlayan (!) ailenin babasıdır. Hani ateşi bir yakabilse eti pişirmek iş değildir de, “vay” dili damağına yapışmış onu
bekleyenlerin haline.
Bu zahmete girmek istemeyenler direksiyonu nereye kıracaklarını üç
aşağı beş yukarı bilirler. Hoş, Trakya’da buna pek de gerek yoktur ya,
yine de bir yerlerden şehir efsanesi gibi kulaklarına çalınmış salaş bir
mekan olmaya görsün ? İş o zaman daha kolaydır. Trakya'nın Çevirmecileri
Tekirdağ' ı, bu ile bağlı Malkara ilçesini henüz yeni geçmişinizdir.
'Edirne İl Sınırı' tabelası ile birlikte herşey bir anda değişiverir.
Oysa tabelanın bir adım ötesi hala Tekirdağ berisi ise Edirne' yken,
şehirleri kendilerine münhasır yapan herşey ama herşey değişiverir.
Damakların tadı da bu değişime ayak uydurur ve yol boyundaki devasa
tabelalar size bu değişimi adeta haykırmaktadır.
Ünü Tekirdağ' ın sınırlarını aşıp tüm Türkiye' de tanınan meşhur
Tekirdağ köftesi bu andan itibaren hükümranlığını kaybeder. Zira, Keşan' dasınızdır artık. Bu saatten sonra, Tekirdağ köftesinin tahtını
sallayan da, Keşan' ın meşhur 'Satır Et'idir. Çamlıbel Restaurant
Edirne’ ye geldiğinizde, “ burada ne yenir ? “ diye düşünen olacağını
sanmıyoruz. Gelmişken, hakkında bir şekilde fikriniz olan Edirne
ciğerini tatmayı muhakkak yapmanız gerekenler arasına not etmişinizdir.
Şehrin birçok yerinde Edirne ciğerini tadabileceğiniz mekanlar bulmak
mümkün. Hatta başınızı çevirdiğiniz her yönde bir tanesine raslarsınız.
Biz sizi adı Edirne ciğeriyle anılan 'Meşhur Edirne Ciğercisi' Kazım
Usta’ nın yerine götüreceğiz. Onun ellerinden ve senelerin
tecrübesinden lezzetini demlendiren yaprak ciğerinden tadacağız. Meşhur Edirne Ciğercisi, Kazım Usta
Trakya’da ev sofralarının olduğu kadar, esnaf lokantalarının da
olmazsa olmazıdır çorbalar. Sabahın ilk ışıklarıyla sokaklar ıssızlığını
hayatın ritmine emanet ederken, yoğun geçecek bir iş günü öncesinde
güne zinde bir başlangıcın anahtarıdır. Günün ilk saatlerinde olduğu
kadar, gece de kapılarını lezzet düşkünlerine açık tutan bir gececi
çorbacısında dumanı üzerinde bir tas çorbayı dostlarla bir sohbet
eşliğinde katmerlendirmek gibisi de yoktur hani.
Çorba içmeyi çoğu zaman bir ritüele dönüştüren Trakyalılar için, bir
şehir efsanesi dile düşermişçesine isimlerini kulaktan kulağa taşıyarak
kendi müdavimlerini oluşturan yerler vardır. Bu yüzdendir ki, Keşan’a
yolum düşmüşken ismini neredeyse bir sene öncesinden ajandama
kaydettiğim Çorbacızade’yi es geçemezdim. Çorbacızade
Saçlarını Çanakkale boğazının hırçın lodosunda savuran Gelibolu,
perçemini Saros körfezinin tatlı imbatlarına düşürür. Denizle nefes alıp
veren, boğazın Marmara yönünden hemen girişinde kurulu bu “iki denizli ilçe”; aynı zamanda kendini çeşitli yönleriyle ele veren pek çok
kültürün de kavşağında yer almaktadır.
Gelibolu’ya damıtılmış değerler katan kültürlere ait izleri en iyi
gözlemleyebileceğimiz alan ise şüphesiz yöre mutfağıdır. Deniz
ürünlerini işlemedeki maharetleriyle azınlık mutfağının mirasçısı
Gelibolu; zeytini, zeytinyağı, ot yemekleriyle biraz Egeli; et ve süt
ürünleri, hamur işleri, kışlık hazırlıkları ve çorbalarıyla daha çok
Rumelili’dir.
Atiye LAÇİN’in eski reçetelerin peşine düşerek gün ışığına çıkarttığı
“Mevlevi Tatlısı” ise, unutulmaya yüz tutmuş bu lezzetin isminin önüne
Gelibolu adını bir mühür gibi basarak, ilçenin namını sadece Türkiye’ye değil, dünyanın değişik köşelerine duyurmaktadır. Mevlevi Tatlısı & Atiye LAÇİN Tatlıları
Edirne-Tekirdağ-Kırklareli üçgeninde çokça vakit geçirmiş biri olarak listenin eksikleri ve bazı yanlış adresleri olsa da sonuçta damak zevki deyip teşekkürü bir borç bilirim. :)
Kırklareli köftesi hepsini alır :( ÖZLEDİK BE
Akerlik ile ilgili en güzel anım Edirnenin nefis ciğeri, Ciğerci Aydın :)