Trafik Bitmiyor, Mekanlar Dolu, Para Bol! Mahfi Eğilmez Yazdı: Türkiye Krizde mi? Piyasa Neden Canlı?

İktisatçı Mahfi Eğilmez, uzun süredir tartışılan bir konuya aydınlık getirdi. Ülkede bir ekonomik kriz olduğu kesin. Diğer yandan da dışarıda mekanlar, kafeler, restoranların dolu olması, Cem Küçük'ün deyimiyle Bergen filmini milyonların izlemesi, perakende de daralmanın gözle görünür olmaması, otomobil satışları hatta ve hatta İstanbul'da trafiğin sürekli yoğun olması gibi durumlar insanların ilgisini çekiyor. Madem kriz var herkes nasıl lüks yaşamaya devam edebiliyor? Gelin anlatalım.

Kaynak: Kendime Yazılar

Kur ve enflasyon yükseliyor, satın alma gücü düşüyor. Buna karşılık trafik hala çok yoğun, AVM'ler, kafeler, restoranlar dolu. Bu nasıl oluyor?

Türkiye ekonomisinin rekor düzeyde kur artışı ve enflasyon yükselişi yaşadığı bir ortamda piyasadaki canlılık nasıl açıklanabilir?

1. Öne çekilmiş talep etkisi

Kur artışı ve enflasyon yükselişi olduğunda normal koşullarda talepte düşüş olması gerekirken tam tersi oluyor, talep ve dolayısıyla harcamalar yükseliyor. Bu durum, fiyat artışının talepte düşüşe yol açacağını öne süren talep yasasıyla çelişkili gibi gözükse de aslında ortada bir çelişki yok. Çünkü kurun ve enflasyonun sürekli arttığı ortamda tüketiciler, ileride, bugünkü fiyatlarla bu malları bulamayacaklarını düşünerek, bugünden satın almaya yöneliyorlar. Böylece piyasada talep, arzı aşınca fiyatlar daha da yükseliyor, fiyatlar yükseldikçe de talep artıyor.

Bugün Bakan Nebati de buna değinmişti 👇

Nebati: 'Enflasyonla Mücadele Tek Başına Devletin Çözeceği Bir Sorun Değil'

2. Negatif faiz nedeniyle paradan kaçış

İnsanları tasarruf yerine harcamaya yönlendiren bir başka itici güç faiz oranlarının enflasyon oranının altında olması. TÜİK’in açıkladığı TÜFE verisine göre yıllık enflasyon yüzde 70 dolayında görünüyor (ENAGrup’un açıkladığı enflasyon oranı yüzde 120 dolayında.) Buna karşılık bankaların mevduat sahibine önerdiği faiz yüzde 20’nin altında. Kur korumalı mevduat faizini hesaba katsak bile enflasyon oranına ulaşmak mümkün olmuyor. Bu durumda insanlar, tasarruf yapıp sürekli eriyen satın alma gücü yerine, harcamalarını artırmaya ileride daha da pahalanacağını düşündükleri malları satın almaya yöneliyorlar. Mallara yönelik talep arttıkça malın fiyatı da artıyor ve birbirini besleyen bir döngü içine giriliyor.

Özgür Demirtaş da piyasaya para sürmenin enflasyon etkisinden bahsetmişti👇

Özgür Demirtaş, 'Daha Yanlış Bir Politika Düşünemiyorum' Dedi! Yine Haklı Çıkar mı?

3. Servet etkisi

Kur artışı ve enflasyon yükselişi insanların ellerindeki varlıkların (gayrimenkul, otomobil, beyaz eşya, her türlü elektronik eşya vb.) değerini yükseltiyor. İnsanlar, kendilerini zenginleşmiş hissediyorlar ve harcamalarını artırıyorlar. Hatta gelirleri harcama artışına yeterli olmasa bile borçlanarak imkânlarının üzerinde yaşamaya yöneliyorlar.

Eğilmez'in yazısını balla kesip arada şöyle bir bilgi verelim de ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılsın👇

twitter.com
pbs.twimg.com
twitter.com
pbs.twimg.com

Kısaca borçlu yaşıyor olabiliriz.

4. Ek talep etkisi

Vatandaşlık verilmesi uygulamasıyla birlikte Türkiye’de gayrimenkul alan yabancıların sayısında artış oldu. 2021 yılında yabancılara satılan konutlardan yaklaşık 5,6 milyar dolar tutarında doğrudan yabancı sermaye girişi gerçekleşti. Bu şekilde ortaya çıkan ek talep piyasanın canlı kalmasına katkı sağlıyor.

Bugün gelen konut satışlarında yabancıda yeni kitle görülüyor👇

Konut Satışlarında Dikkat Çeken Veriler: En Çok Ev Alan Yabancılar Kim?

5. Kayıt dışı harcama etkisi

Ödemeler dengesindeki net hata ve noksan kalemine baktığımızda 2021 yılında 9 milyar dolara yakın, 2022 yılının ilk üç ayında da 5 milyar dolara yakın nereden geldiği bilinmediği için bu başlık altında sınıflandırılan girişler olduğunu görüyoruz. Demek ki Türkiye’ye kayıt dışı kalmış ciddi bir döviz girişi söz konusu. Piyasalarda karşılaştığımız canlılıkta bu kayıt dışı paraların harcanmasının da katkısı olduğu kuşkusuz.

6. Olumsuz beklenti etkisi

Buraya kadar sayılan çeşitli etkilerin yarattığı olumsuzluklar sonucunda beklentiler de olumsuz hale dönüşüyor ve ileriye dönük harcama planları ve bütçeler yapılırken bu olumsuz beklentiler ister istemez planlara, bütçelere yansıtılıyor. Sonuçta gerçekleşmeler de beklentilerle paralel yönde oluşuyor ve enflasyonu besliyor.

Bakan Nebati'nin bugün bahsettiği bu anlama da geliyor.

7. Kamu destekleri etkisi

Kamu kesimi, başta vergi indirimleri, düşük faiz uygulamaları ve teşvikler gibi çeşitli desteklerle özellikle konut alımları başta olmak üzere harcamaları özendirici etki yapıyor, talebin ve dolayısıyla harcamaların artmasını sağlayarak piyasa canlılığına katkıda bulunuyor.

Bu da bir destek örneği olarak burada dursun👇

Erdoğan'dan Konuta 'Müjde' Geldi: Sosyal Medyada Tepki Yağarken, Bu Paket Kime Yarar? Ev Fiyatları Düşer mi?

8. Kamu israfı etkisi

2021 yılında faiz dışı kamu harcaması artışı artış yüzde 32,8 ile yıllık ortalama enflasyon oranı olan yüzde 19,6’nın oldukça üzerinde gerçekleşmiş görünüyor. Bu hızlı artışın nedenlerinden birisi son yıllarda gelişen hesap vermeme rahatlığının yarattığı israftır. Kamu özel işbirliği adı altında yapılan projelerin yarattığı kara delikler kamu harcamalarının hızla artmasına ve enflasyona katkı yapmasına yol açıyor.

9. Optik kırılma etkisi

Ulusal paranın hem iç hem de dış değerinde ortaya çıkan büyük kayıplar başlı başına kriz sayılır. Buna karşılık yukarıda değindiğimiz çeşitli etkiler altında piyasada ortaya çıkan talep ve harcama canlılığı, kurdaki yükselişe ve büyük ölçüde onun yarattığı enflasyon artışına karşılık ekonominin canlı kalmasına yol açıyor. Bu canlılık nüfusun gelir açısından iyi durumdaki kesiminin bu durumu kriz olarak görmemesine yol açıyor. İşin ilginci nüfusun gelir açısından kötü durumdaki kesiminde bulunan insanların bir bölümü, kendi durumlarına bakmak yerine iyi durumdaki kesimin yaşamına bakarak ortada bir kriz olmadığı kanısına varıyor.

Sonuç olarak kim bunlar?

TÜİK’in Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırmasına göre nüfusun en yüksek gelire sahip yüzde 40’ı toplam gelirin yüzde 70’e yakın bölümünü alıyor. Başta araba, konut, beyaz eşya olmak üzere toplumda talep artışı yaratan bu zengin kesim. Buna karşılık nüfusun yüzde 40’ı toplam gelirden yalnızca yüzde 16 pay alıyor. Bu kesimin daha yüksek gelirli olanları araba ve konut gibi pahalı malları alamasa da gelecek aylarda pahalanacağını düşündüğü deterjan, şampuan gibi temizlik maddeleri, sıvı yağ, şeker, un gibi stoklanabilir yiyecek maddelerini alıp stokluyor. Bu aşırı tüketim harcamalarının talep artışı yoluyla fiyatların yükselmesine katkısı oluyor.

Popüler İçerikler

Skandallar Bitmiyor: Ablası MasterChef Beyza'nın "Tesettürlü Olduğu İçin" Tepki Gördüğünü İddia Etti!
Osman Gökçek’in Cumhuriyet Resepsiyonunda Giydiği Fiyatıyla Dudak Uçuklatan Ayakkabıları Gündem Oldu
Narin'in Ağabeyleri Arasında Şaşırtan Diyalog! Telefon Konuşmaları Ortaya Çıktı: ''Ağlama Bak Herkes Gülüyor''
YORUMLAR
17.05.2022

Bu şekilde zaten sonsuza kadar gitmez. Bir yerde g.tlerinde patlicak çok az kaldı. Şimdiden kur hareketlendi. Öyle bir noktaya gelecek ki zam öncesi yapılan alışverişleri de yapamayacak millet. O an geldiğinde aa noldu uçuyorduk diye afallayacak cahil kesim. Ellerinden ekmeğini almadan uyanamayan kesim bu.

17.05.2022

Tüketim bağımlısı olmanın 50 tonu ..

17.05.2022

Mekanları ve mağazaları dolduran zenginleşmiş arap kesimi. İstatistikler kimlik kartına bakmaz harcanan paraya bakar.

18.05.2022

:)) neyle çoğaltıyorlar sizi valla bende hayretlerdeyim

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ