Toprak Anaya Sahip Çıkmak!

Birer ikişer değil, topluca dostlarımızı kaybediyoruz. 

Bir anda bahaneli ya da bahanesiz gerçekten elimizden bir bir gidiyorlar.

Nereye diye sormayın, çünkü söylemeye dilim varmıyor.

Yok olmak, yokluğunda hasret kalmak tabirine alışmak zor.

Ama sonuç bu. Ve bu sonuçlara katlanmak zorunda olmak çok yıpratıcı.

Çocuktum ilk yangın kelimesi ile karşılaşmam, neşeli bir olaydı.

Tek kanallı siyah beyaz TRT Ramazan ekranında sonradan dost da olduğum Nurhan Damcıoğlu’nun söylediği “Yangın var” kantosu ile tanışmıştım. Hep aşka dair bir kelime gibi kalmıştı aklımda, ta ki mahallede çıkan bir yangın ve evi yananların yüzündeki dehşet ve üzüntü karışımı ifadeyi görene kadar. Tek kelime ile korkunçtu.

Sanırım, şu anda hepimiz bir şekilde kaybettiklerimize yanıyoruz. Yürek yangını işte, iç parçalıyor. Toprak almaya doymuyor da insan toprak almaya doyuyor mu? Bir avuç toprak parçası için kardeşler birbirini kırıyor, ülkeler savaşlar çıkarıyor. Arada olan meselelerin ucu hep çocuklara dokunuyor. Kimi canından oluyor, kimi sağlığından. Fizik sağlıkları yerinde olsa bile savaş bütün çocukların ruhsal sağlığını kötü etkiliyor.

Halbuki toprak çok verimli. Can alsa bile yine cana dönüştürüyor. Verdikleri besin zincirine öyle ya da böyle katılıyor. Onunla ilgilenmek cana can katıyor. Bir kere fiziksel hareket, öyle kapalı salonlarda antrenmana gitmek gibi de değil. Açık havada, doğal ortamda, oksijen kullanımı için ideal. Yok o kası, yok bu bölgeyi çalıştırmaya, planlamaya gerek olmadan doğası gereği bütün bedeni çalıştırıyor. Hani bize o dikte edilen bedene ulaşma konusunda öylece bize yardım ediyor.

Adı “Toprak Ana”. Kol kanat geriyor. Gıda veriyor da barınmaya yardım etmiyor mu? Elbette ediyor. Yani Maslow’un İhtiyaçlar Hiyararşisi için temel basamağı için gereken her şeyi toprak karşılayabiliyor. İşte tam bu noktada bize düşen elimizdekini iyi değerlendirmek, ona iyi bakmak. Topraklarımızı korumak temel ihtiyaçlarımız için gerekli. Bir kere kendimizi düşündüğümüz bencil egomuz için bunu yapmalıyız.

Ne yazık ki, uzun yıllardır yaptığımız yanlış tarım uygulamaları yüzünden topraklarımız canlılığını yani yapısındaki temel fertilize edici gücü olan canlı hücre komponentlerini yitiriyor. Suni gübreleme, plansız ekim ve benzeri süreçler ile toprak analık görevini yeterince yapabilme yetisini kaybediyor. Tablo can sıkıcı. Çözüm ziraat mühendislerinde. Projeler var mı, dolu. Ama ne yazık ki yeterince desteklenmiyorlar. Yani diyorum ki, biz kendimizin olanı koruyalım, ona iyi bakalım. Başkası da kendininkine iyi baksın, ama kimsenin toprağı ile ilgilenmesin. Bir avuç toprak için canlar yanmasın, çocuklar ağlamasın…

Facebook

X

Linkedin

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin: "Kendi İcat Ettiğin Laikliği Bana Dayatıyorsun"
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi