Kendisi mühendis olan ve yaptığı işi sevmeyen eşimle bir mini sanat atölyesi kurduk mesela... Ben ona mühendis olduğumu söylediğimde 1. ayımızı geçmiştik. Doğru insanı bulduğunuzda saçınızın rengi, mesleğiniz ya da yaşınız önemsiz birer detay haline geliyor çünkü. Resme ilgisi olan eşim sayesinde ben de sanata ilgim olduğunu keşfettim. O daha sanatsal şeylerle uğraşırken ben de minik heykelcikler yapıp satıyorum. Ve her bir heykel yapışımda da bu hayatta insanı asıl tatmin eden şeyin şekil ya da görünüş değil, üretmek olduğunu yeniden keşfediyorum. Çirkinliğe gelince, belki hala çirkinim ama bu güzelliğe ya da çirkinliğe hangi anlamı yüklediğimle ilgili. Eşime bir gün yüzümde ufak değişiklikler yapmak istiyorum dediğimde nasıl istersen demişti. Ben de gidip yüzüme bir iki dokunuş yaptırdığımda daha iyi ve dinç hissettiğimi fark ettim. Ama sorun değil, onlar da birkaç ay içinde eriyip gidiyorlar zaten. Önemli olan nasıl göründüğünüz değil, nasıl olduğunuz... İnsanlara sizin ne olduğunu söyleme hakkı tanımayın lütfen. Kim olduğunuzu, siz, bizzat keşfederek bulun ki bu hayattaki iç huzuru sağlayabilesiniz. Bunu kim okur, ne hisseder bilmiyorum ama bu hayatta bir kez bile benim gibi dışlanmış ve yalnız hissettiyseniz o yerlerinizden öpüyorum. Siz çok kıymetlisiniz.
Bu yazıyı yazan arkadaşım sana sıkıca sarıldığımı farz et. Ailemden dolayı ben de çok dışlandım yalnız kaldım. Herkes çocukluğunu özler o yıllara dönmek ister ya. şanslı çoğunluktan değilim. Asla asla dönmek istemiyorum. Şu an hayatımdan memnunum sevdiğim bana değer veren eşim dostlarım var. Ama bir yanınız hep eksik kalıyor. Mazi kalbimde yaradır demiş ya üstat :) öyle işte..
Bu resimleri koyan yazarın aklına sıçayım.
Vay be çok etkilendim Allahım iyi insanlarla karşılaştırsın hep